Gençliğin Yetişmesinde STK’ların Rolü / Köşe Yazısı - Ömer MAÇİN

29.09.2017 11:22:15
Ömer MAÇİN

Ömer MAÇİN

Gençliğin Yetişmesinde STK’ların Rolü

Her çağın kendine özgü bir ruhu vardır. Bu ruh içerisinde sosyal hayat şekillenir. Sosyal hayatı şekillendiren insan da hem bu ruhu etkiler hem bu ruhtan etkilenir. Sözgelimi 15 y.y. ile 20.y.y. arasında belirgin farklar vardır. Bu farklılık aileden tutun devlete, sanattan siyasete, spordan kültüre kadar olan değişikliklerden kaynaklanır. Günümüz 21.y.y. yapısı da geçmiş yüzyıllara göre kendine has özgün farkları barındırmaktadır. Bu anlamda geçen yüzyılın gençleri ile bugünün gençleri arasında oldukça farklılıklar bulunmaktadır.

Genç Kimdir?

Kategorik olarak özellikle 19.y.y.’dan önce,  pek önemsenmeyerek geçici bir kısa dönem olarak algılanan gençlik,  sonraki yıllarda ve günümüzde müstakil bir sosyal kategori olarak ele alınmaktadır. Gençlik, biyolojik yaklaşımda 15-29 yaş arası sayılırken, sosyo- ekonomik yaklaşıma göre ise her toplumun kendi kültürüne göre tanımlanır.  Gençlik ile ilgili evrensel bir tanımlama olmasa da gençlik genel olarak dinamizm, idealizm, coşku, mertlik, delikanlılık, haksızlığı kabul etmemek, koşturmak, itiraz edebilmek, yorulmamak, sürekli değişime açık olmak şeklinde düşünülebilir.

Günümüzdeki gençlik tanımlarına bakıldığında gencin olumsuz özelliklerle mücehhez şekilde ifade edildiğini de hatırlamak gerekir. Genci merkeze koyan, narin, alıngan, müzmin depresyon yaşayan, bunalımın yaşandığı ve bir türlü bitmediği, cinsellik meraklısı ve müptelası,  bencil, her şeye itiraz eden, saygıyı ayakaltı eden bir yaklaşım aileler ve gençler üzerinde de olumsuz etkilerde bulunmaktadır. Bu şekildeki bir yaklaşım yaşanabilecek her olumsuzluğa da bu özellikler maske yapılarak normalleştirme yoluna gidilebilmektedir.

Hâlbuki gençlik; dinamizmin olduğu, haksızlıklara karşı çıkışın yaşandığı, gönüllülük ve samimiyetin zirve yaptığı, adanmışlığın olduğu, hayra koşma yolunda büyük bir enerjinin sarf edildiği dönemdir. Gençlik dönemini bir hastalık dönemi olarak görmek yerine bir imkân olarak görmek durumundayız. Aksi takdirde bu bakış açısı gençlere de olumsuz olarak sirayet etmektedir. Ancak bu bakış açısı gençlere olan pozitif yaklaşımımızı zedeleyecek olan büyük beklentilere girerek hayal kırıklığı da yaşatmamalıdır. Bir imkân olarak görülmesi gereken gençlerin pozitif özelliklerinin desteklenerek güçlenmesi ve negatif etkilerden arındırılması için sivil toplum kuruluşları önemsenmelidir. Zira kendi halinde bir gencin pozitif kişilik geliştirmesi çok zor görünmektedir.

Çünkü bireycilik beraberinde bencillik, asosyallik vb. olumsuz özellikleri besler, topluma karşı duyarsız hale gelir.

STK Güçlü bir Toplum İçin Vazgeçilmezdir

STK;  örgütlü olma, birlikte yaşama, sorunları beraber çözme, toplumun zayıf kısımlarını güçlendirme, tehlikeleri bertaraf etme, geleceğe uzanma açısından önemli işlevi olan bir olgudur. Aslında STK, resmi ve devlet gücünün dışında gelişen, kendi dinamiklerini oluşturan ve ayakta kalan bağımsız ve sivil toplumsal gücü temsil eder. Bu güç, toplum fertlerinin birbiriyle diyalogunu, anlaşmaya çalışmasını, ortak zeminler oluşturulmasını sağlar.

İslam medeniyetinin resmi alanın dışında kalan kurum ve şahsiyetlerinin, kanaat önderlerinin sivil toplum konusunda çok ileri olduğunu söyleyebiliriz. İsimlendirme farklı olmakla birlikte modern sivil toplum kuruluşlarının işlevlerinden çok daha fazlasını barındırdıklarını görebiliriz.  İyiliği teşvik etme kötülüğü önleme işlevinin devlet tarafından terk edilmesi, Müslüman nesil yetiştirmenin devletlerin programlarından çıkarılması sonrasında mümin insanlar bu görevleri gönüllü olarak üstlendiler. Bu çalışmalar kurumsallaşarak cemaatler, dernek, vakıflar, kulüpler şeklinde devam etmektedir. STK, Müslüman’ın tevhid ve adaletin hâkim olduğu devletini kuruncaya kadar toplumun ıslahını kendi imkânlarıyla yürütmesinin adıdır.

STK, toplumsal duyarlılığı yerine getirmenin aracıdır. Zira ayet ve hadislerle sabittir ki bir Müslüman topluma karşı duyarsız olamaz. Hayat kitabımız Kur’an-ı Kerim’de "Bir de sakın zulmedenlere meyletmeyin, sempati duymayın. Yoksa size ateş dokunur. Sizin Allah'tan başka dostunuz yoktur; sonra yardım da göremezsiniz." (Hud,113)  ve “Kim güzel bir işte aracılık ederse, ona o işin sevabından bir pay vardır. Kim de kötü bir işte aracılık ederse ona da o kötülükten bir pay vardır. Allah her şeye gücü yetendir.”  (Nisa, 85) buyrulur. Önderimiz Hz. Muhammed: “Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki, bu imanın en zayıf derecesidir.” buyurur.

Türkiye’de farklı amaçlarla örgütlenmiş binlerce sivil toplum kuruluşu vardır. Mesleki, kültürel, sportif, eğitim, insan hakları amaçlarla kuruluşmuş bu kuruluşlar çalışmalarını yürütmektedirler. Konumuz gereği gençlerle ilgili faaliyet gösteren STK’lar ve bunların işlevleri üzerinde duracağız.

Toplumun en dinamik kesimine yönelik çalışmaları yapan sivil kuruluşların, geleceğe dair idealleri ve hedefleri olan kuruluşlar olduğu görülür. Bu idealler dünya görüşlerine göre çeşitlilik gösterir. İdeolojilerin baskın olduğu 1990’lı yıllara kadar sosyalist, ırkçı, dini kaygılarla yoğun gençlik çalışmaları yürütülmüştür. 1990’lı yıllardan sonra toplumsal hayata katkı açısından sorumluluk almaktan uzak duran; liberal, benmerkezci gençlik artmaya başladı. Ancak her şeye rağmen gerek batıl güçlerin gerekse de Müslümanların gençlere yönelik çalışmaları farklı renklerde olsa da devam ettirilmektedir.

Resmi eğitimin yetiştirdiği insan tipinin bir türlü ideal insanı ortaya çıkaramaması, toplumla kavgalı olması, insani yönünün zayıf kalması farklı arayışları da beraberinde getirmiştir. Bu çerçevede son yıllarda ideolojik bakış açısının ötesinde eğitimciler resmi okullarda sivil çalışmaları ön plana çıkarmaya başlamışlardır. Değerler eğitimi, hastane ziyaretleri, yardımlaşma faaliyetleri gibi çalışmalar sivil ruhun daha cazip olduğunu göstermektedir. Ancak tüm uğraşlara rağmen resmi kurumlar, devlet eksenli ve maaş çerçevesinde çalışması nedeniyle gönüllülüğün ve içtenliğin olduğu sivil çalışmaların etkisini bir türlü verememektedir. Bu açıdan sivil çalışmaların gönüllü insanlar eliyle gerçekleştirilmesi, sivil kuruluşlara alan açılması daha etkili olacaktır.

Sivil Toplum Kuruluşları Algısı

STK’ların kendi özeleştirilerini yapmasının gerekliliğiyle birlikte ülkemizde göz önünde bulundurulması gereken toplumsal yozlaşmaları da görmek gerekir.

İnsan dünyadaki her şeyin anlamını etkileyen bir varlıktır. Hırslı, makam, mevki ve rant konusunda zaafı olan insanların giriştikleri hayırlı işleri de bozdukları bir gerçektir. Ülkemizde sivil toplum kuruluşlarında da hırslı ve kendi emelleri için insanları istismar eden insanların görev alması sivil toplum kuruluşlarına yönelik algıları da olumsuz etkilemiştir. Zira kaybolan güven, insanları gönüllülük ve sorumluluk bilinçlerini ortaya koymaktan geri bırakmıştır.

Her toplumun, kurumun, dinin, ailenin içinde istismarcıların olabileceğini bilmek durumundayız. Bu istismarcılar var diye toptan bir değerlendirme içerisine girmek nasıl ki yanlış ise sivil toplum kuruluşlarına karşı da böyle genelleyici bir yaklaşım haksızlık olacaktır. Nasıl ki münafıklara bakarak İslam dininin ve Hz. Muhammed’in (haşa) güvenilmez olduğu söylendiğinde büyük bir zulme düşülüyorsa günümüzdeki yanlışlıklara da bakarak genelleme yapmak da büyük bir zulüm olacaktır. Güvenilir insanların, ilkeler çerçevesinde çalışan, makam, mevki, para hırsı olmayan insanların yürüttüğü sivil çalışmaların desteklenmesi toplum açısından da hayati öneme sahiptir. Zira toplumun gidişatına yön verenler, sıradanlığı bırakıp sıra dışı düşünebilen, yanlışlara dur diyebilen, toplumdaki eksiklikleri gidermeye çalışan, kaynaşmayı sağlayarak birlik ve beraberlikte kenetlenen âlimler, düşünürler ve kanaat önderleri toplum için kalp mesabesindedir.

STK’ların Gençliğe Katkıları

Gençliğin yapısını göz önünde bulundurarak ve toplumların geleceğini kuracak olan yarının yetişkinlerine yönelik yapılan çalışmalar, elbette meyvesini verecektir. Gençlik tanımlanırken deli dolu, coşkulu, dinamik, samimi, dışa dönük, yüksek özgüven sahibi, cesaret gibi olumlu özelliklerin yanında içe dönük, yalnızlığı seven, otoriteye başkaldıran, benmerkezci ve bencil gibi olumsuz özellikler de kullanılır. Bu tanımlamalar gerçekçi olduğu kadar gençlerin bu özelliklerini göz önünde bulundurarak faaliyet yürüten sivil toplum kuruluşları da gençleri daha fazla etkileyebilmektedir. Günümüzde sanat, siyaset, eğitim ve kültürel açıdan ilerlemiş olup toplumsal çalışmalarda etki bırakan kişilerin gençliğinde bir sivil toplum kuruluşunun (dernek, vakıf, kulüp, platform vb) faaliyetlerinde bilinç almış oldukları görülür.

Dünya Görüşü Edinmesine Yardımcı Olur

Dünya görüşü, bir insanın niçin var olduğunu, nereye gideceğini, hayat amacını belirlediği,  insan ilişkilerinde ve davranışlarında ortaya çıkan bilinçaltıdır. Dünya görüşü, insanın olayları değerlendiriş biçimini yönlendirir. İnsanın duygu, düşünce ve davranışları arasında bir tutarlılık meydana getirir.

Dünya görüşlerini değerlendirirken kafalarımızın karışmaması adına (liberalizm, milliyetçilik, faşizm, sosyalizm, komünizm vb.)  tek tek sıralamak yerine temelde ikiye ayırabiliriz. İslami dünya görüşü ve gayrı İslami dünya görüşü olarak sınıflandırmak Kur’ani ve nebevi bakış açısına uygun olacaktır. İlkeli, Allah’ı merkeze alarak dünyaya bakmak ve yaşamak İslami dünya görüşünü temsil ederken; Allah dışında bazı kişi, fikir ve duygu düşüncelerin merkeze alınarak yaşanması da gayrı İslami dünya görüşünü temsil eder. Günümüz gençliğinde yaygın olan liberal (serbest) yaşam tarzı liberal bir dünya görüşü geliştirmiştir. Liberal dünya görüşünde faydacı ve hazcı çerçevede tüm olaylara bakılmaktadır. Kişiyi mutlu eden, menfaatine uyan her şey doğrudur anlayışı tutum ve davranışlara yön verir. Bu anlamda çağımızın en büyük cemaatinin (topluluğun)  ya da STK’sının, haz ve hız cemaati olduğu söylenebilir.

Sivil toplum örgütleri,  toplumlara ve dünyaya dair bir amacı olan insanların bu amacı gerçekleştirmek için bir araya gelmeleridir. Yani bir dünya görüşü sivil toplum örgütlerinin üyelerini bir araya getirir. Gençlik döneminde bir tutarlılık arayan genç bu sivil toplum kuruluşlarıyla çalışmaya başlayıp gerek kültürel gerekse sosyal-sportif faaliyetlere katıldığında içerisine dâhil olduğu atmosferin dünya görüşü ile şekillenmeye başlayacaktır. Bu dünya görüşü de gencin kimlik oluşumuna katkıda bulunacaktır. Zira SEKAM’ın 81 İlde 5 Bin 500 gençle yaptığı araştırmada, kimlikte bir parçalanmışlık hali ve melez kimlik oluşumu olduğu ortaya çıktı. ‘Ateist’ gençlerin yüzde 61i Allaha inandığını belirtti. Kendini ateist olarak tanımlayanların yüzde 59u düzenli oruç tutuyor, yüzde 13ü düzenli beş vakit namaz kılıyor, yüzde 43ü cuma namazına gidiyor. Kendisini “İslamcı” olarak tanımlayan gençlerin yüzde 17,8i ise hiç namaz kılmadığını belirtirken, gençlerin yüzde 95 civarında bölümü, Allah’ın varlığına inandığını ifade ediyor. Bu veriler yukarda da bahsedildiği şekliyle liberal yaşam tarzının sonucunda ortaya çıkan günümüz gençliğinin bocalamasının göstergesidir.  

Sivil çalışmalar zamanla teorik ve pratik eğitimlerle gençlerde bir şahsiyet oluşumunu beraberinde getirir. Bu şahsiyette tutum ve davranışlarında tutarlılık en belirgin özellikler olur. İlkeleri çerçevesinde yaşamaya başlar.

Toplumsal Sorumluluk Bilincine Katkıda Bulunur

Bencilleşme, bireyselleşme; kendini merkeze koyarak olaylara ve diğer insanlara bakmaktır. Çağımızda bu bakış açısının ve yaşam tarzının yaygın olduğu söylenebilir. Bu bakış açısı ferdi, çevresine karşı vurdumduymaz hale getirmektedir. Komşusunun acısı, sıkıntısı onu ilgilendirmemektedir. Dünyanın herhangi bir yerindeki aç insan onun problemi değildir. Babası vefat etmiş bir çocuğun ihtiyaçları onun uğraşması gereken bir olgu değildir. Uyuşturucu maddeye müptela olmuş bir genç onun uzağındadır. Toplumdaki ahlaki yozlaşmalar (yalan, hile, dolan, haksız kazanç, iffetsizlik, cehalet, güvensizlik) onun hiç umurunda olmamaktadır.  Toplumsal sorumluluk bilincine en çok sahip olması gereken Müslümanların Peygamberi Hz. Muhammed: “Canımı gücü ve kudretiyle elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, ya iyilikleri emreder ve kötülüklerden nehyedersiniz ya da Allah kendi katından yakın zamanda üzerinize bir azap gönderir. Sonra Allah’a yalvarıp dua edersiniz ama duanız kabul edilmez.” buyurur.

Gerek yardım kuruluşu olarak gerekse kültürel faaliyetler icra etme açısından sivil toplum kuruluşları üyelerinde veya gönüllülerinde topluma karşı duyarlılık geliştirmektedir. Bir kumanya yardımını ihtiyaç sahibinin evine kadar götürüp teslim etmek yardımlaşma ve duyarlılık bilincine ciddi katkıda bulunur.  Bu bilinci yardımlaşma konulu kitaplar okutarak veya konferans seminerler düzenleyerek veremeyiz.

Özgüveni Arttırır

Kişisel ve toplumsal faaliyetlerinde özgüven sahibi olmak, parayla satın alınamayan Allah’ın büyük bir lütfudur. Özgüvenin olması, hayata yeni pencereler açmak, yeni girişimlerde bulunmak, aktif olmak konusunda çekingen davranmamak, benimsediği hayat tarzında dosdoğru yürümek demektir. Özgüven, kişinin gerçek potansiyelini bilmesi ve bu çerçevede ifa edeceği çalışmalarda yapabileceğine dair inancının olmasıdır.

Özgüvenin gerçekçi olmaması durumu günümüz gençlerinde görülen zaaflardan bir tanesidir. Bunun temel nedeni gencin sanal başarılarla avunması ve çevresinde övgü bombardımanına tabi tutulmasıyla açıklanabilir. Şişirilmiş özgüven sahibi gençlerin yaşadıkları başarısızlık onların büyük hayal kırıklıkları yaşamasına neden olabilir.

Gerçekçi bir özgüven duygusu için gencin toplum içerisinde başarabileceği işler üstlenmesi, yapabilme yolunda çaba sarf etmesi, sorumluluklar üstlenmesi oldukça önemlidir. Sivil toplum kuruluşlarında gönüllülük ve sorumluluk bilinci ile hareket edilmesi gençlik ruhuna da oldukça uygundur.

Gençlik, resmiyeti değil,  samimiyeti, içtenliği, sivilliği ön planda tutar. Sorumluluk üstlenen gençlerin daha olgunca davrandığı, olaylara daha sağlıklı bakabildiği görülür.

Sosyalleşmeyi Sağlar

Sosyalleşme, insanın fıtratında olan diğer insanlarla konuşması, zaman geçirmesi, toplumun değerlerine uyum sağlaması, toplumun bir üyesi olması demektir. Bir insan,  tek başına zaman geçirdiğinde sosyalleşemez. Sosyalleşme toplum içerisinde yer almakla gerçekleşir.

Sivil Toplum Örgütleri, gerçekleştirmek istedikleri amaç ve faaliyetleri ile doğal olarak sosyalleşmeye katkıda bulunurlar. Özellikle sanallaşan, bireyselleşen, bencilleşen insanın sosyalleştikçe huzurlu olduğu, verimli olduğu ifade edilmektedir. Çağdaş manevi hastalıkların panzehirlerinden birisi olarak sivil toplum çalışmaları görülebilir.

Sosyal Etki Algısı Oluşturur

Sosyal bir varlık olan insanın hemcinslerinden etkilendiği bir gerçektir. İyiliğe ve kötülüğe de meyilli olan gencin kötülük davranışının önüne geçecek olan bir sosyal etkinin de olması gerekir. Sosyal etkinin oluşmasının zemini de gencin değer gördüğü ve değer verdiği bir toplumsal çevre ile mümkündür. Okulunda, mahallesinde toplumsal çalışmalar yaptığı arkadaşlarının varlığının farkında olan genç nefsinin baskısını kırarak kötülükten kendini uzak tutabilecektir. Günümüz gençliğinin kimseyi umursamadan davranması,  üzerinde hiçbir etkileyici güç görmemesinden ileri gelir.

Günümüzde sosyal etki oluşturulmaya çalışılmasına rağmen gençler üzerinde etki bırakmadığı görülebiliyor. Bunun nedeni de toplumsal bağların zayıf olması, gencin değer gördüğü insanları çevresinde görememesinden kaynaklanmaktadır. Yine gencin olumlu davranışlar kazanmasına da yardımcı olması da sosyal etkinin gücünden ileri gelmektedir.

Sonuç

İlk insandan kıyamete kadar toplumda sorumluluk sahibi olan, toplumsal amacı olan insanlar bir araya gelecektir. Modern zamanlarda toplumsal gücün adı sivil toplum olarak konulmuştur. Farklı isimleri olsa da sivil toplum kuruluşunda temel amaç duyarlı insanların toplumun kalkınması, iyiye daha fazla katkı sağlaması, problemlerin çözülmesi, yardımlaşma noktasında bir araya gelerek düzenli, gönüllü çalışmalar yapmalarıdır. Özelde Müslümanların yarını genelde Müslüman olmaya aday diğer insanların yarını gençlerin omuzlarında yükselecektir. Yarın ise bugün duyarlı insanların atacağı adımlarla şekillenecektir. Gençlerin güvenilir, rant kavgası gütmeyen, ayrıştırmayıp-ötekileştirmeyip birleştiren, herhangi bir menfaat değil gönüllülük esasınca çalışan sivil toplum kuruluşlarına yönlen-diril-meleri hayati önem arz etmektedir. Bu çalışmalar ister bir dernek, vakıf, kulüp, cemaat adı altında olsun isterse de hiçbir adı olmasın aktif olarak desteklenmesi toplumsal ve bireysel huzurumuz açısından olmazsa olmazdır. Gençlerin potansiyel enerjileri şiddet, yozlaşmış ilişkiler, uyuşturucu, bohem hayat tarzı gibi alanlarda çarçur edileceğine sevgi, merhamet, dayanışma, sorumluluk, güçlü bir şahsiyet, birlik-beraberlik, anlayış ve hoşgörüyü geliştirecek şekilde değerlendirilmelidir.

Kaynaklar

http://genclikarastirmalari.gsb.gov.tr/makale-detay.aspx?id=36

Bu yazı toplam 2429 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar
mehmet TEMREN
8 Mart 2019 Cuma 10:50
10:50
teşekkürler ömer hocam... elinize yüreğinize sağlık
Emine ide
12 Ekim 2017 Perşembe 22:22
22:22
Önemli bir konuya güzel bir değinme kaleminize sağlık....
Yazarın Diğer Yazıları

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.