Gurbete Giden İlk Öğretmen (Mus'ab Bin Umeyr) / Köşe Yazısı - Hasan UYAR

7.10.2017 08:25:53
Hasan UYAR

Hasan UYAR

 Gurbete Giden İlk Öğretmen (Mus'ab Bin Umeyr)


Kureyş kabilesinin Abdurraroğulları koluna mensuptur. Babası ailenin ileri gelenlerinden Umeyr b. Haşim’dir. Oğlunu çok seven ve O’nu aşırı derecede nazlatan biri olarak bilinir. Annesi ise Hunnas bint Malik'tir. Annesi ailesinde şiddetli ve katı etkisi, çocukları üzerinde düşkünlüğü, görüş ve iradesinin kuvvetliliği ile tanınır. Zengin bir genç olan Mus’ab, hayatında neyi arzu etmişse, ailesi o’na vermiştir. Annesi her zaman Mus’ab’a en zarif ve güzel elbiseleri giydirirdi.

Öyleki Mekke halkı içinde Mus’ab kokusundan tanınırdı. Hadramut ayakkabısı giyer ve pahalı kokular sürmesiyle meşhur yakışıklı bir genç olarak tanınmıştır. Mus'ab Kureyş meclislerinde, gençlerin toplantılarında, gece, eğlence ve sohbetlerinde değirmen ekseni gibiydi. O vaktini eğlence ve coşku içinde içmekle geçirir, kötü hayata battıkça batar. Son derece zekî, fasîh ve belîğ (güzel) konuşurdu. Aklıselim sahibi olduğundan putlardan nefret ederdi. Bütün bunlara rağmen kalbinde büyük bir boşluk hisseden Mus'ab bin Umeyr, “Hayırlı Mus'ab” diye lakaplanmıştı. Künyesi Ebu Abdillahdı. Fakat bazı kaynaklarda Ebu Muhammed diye geçer. Mus'ab, Kureyş’in önde gelenlerinin ve gençlerinin o’nun akıllılığı ve ahlakı, iffet, eminlik ve doğruluğu hususundaki övgülerinin işitildiği gibi Mus'ab’da Muhammed (s.a.v.) önceden tanıyordu. Mus'ab gönlünde yanma ve üzüntü tutuşmaya devam etti. Hakk hafifçe parladı, fikrinde, nefsinde alevlendi. İman sesi çığlık atıyor, yardım istiyor.

Günler artıkça zaman uzadıkça Muhammed’in gerçek peygamber ve gerçekten Allah’ın daveti olduğu, onun arkasında batıl ve zayıflık, dalalet bulunmadığı hakkındaki kesin kanaatti artıyordu. Şüphe yok ki onun için; cahiliyenin fani maddi bağları, zorlamaları ve esaret bağlarından kurtulup hürriyete kavuşmak vardı. Mus'ab b. Umeyr İslamın çekirdek kadrosunun yetiştiği ve ilk İslam’i Hareketin programının çizildiği Erkam’ın evinde İslam'a giren ilk Müslümanlardandır. Ancak annesinden korktuğu için Müslümanlığını gizledi.

O Müslüman olduktan sonra hayat tarzını tamamen değiştirmiş, gençler arasında yaygın olan eğlenceli toplantıları terk ederek, kendini İslam'ı yayma faaliyetlerine adamıştır. Daru'l-Erkam'a gizlilikle giren Osman b. Talha ilk olarak Mus'ab’ı gördü. Bir seferinde de onu Muhammed (sav) gibi namaz kılarken gördü. Adeta çöl rüzgarları birbiriyle yarış etti de hemen haberi Musa'b'ın anne­sine yetiştirdiler.

Mus'ab bin Umeyr'in ailesi durumu öğrenince, onu dininden döndürmek için evlerindeki bir mahzene hapsederek günlerce aç ve susuz bıraktılar. Arabistan'ın yakıcı güneşi altında uzun müddet bırakarak ağır ve tahammülü zor işkenceler yaptılar. Ama Mus'ab bin Umeyr, bu ağır ve acımasız işkenceler karşısında sabır ve sebat göstererek asla İslamiyet’ten dönmedi.

O’nu dinden döndürme çabalarında bilhassa annesi başı çeker. Annesi oğlunun tekrar bu dinden vazgeçip atalarının dinine dönmeyene kadar her gün akşama kadar güneş altında kalıp hiçbir şey yiyip içmeyeceğine dair yemin ediyor. Ancak Mus'ab annesine şu tarihi cevabı veriyor. “Anne bin tane canım olsa ve her gün birini Muhammedin dininden dönmem için feda etsem de yine de vazgeçmem” diyor. Mus'ab bin Umeyr, bu ağır ve acımasız işkenceler karşısında sabır ve sebât göstererek aslâ İslamiyet’ten dönmedi. Her seferinde bütün gücüyle haykırıyordu:  Allahtan başka tapılacak, ibâdet edilecek ilâh yoktur. Muhammed aleyhisselâm O'nun peygamberidir. 

Mus'ab bin Umeyr, bizzat ailesinden gördüğü psikolojik ve maddi baskılara rağmen inancını muhafaza etmiş, ailesinden gizli bir şekilde Müslümanlarla buluşmaya devam ederek Hz. Peygamber'in (s.a.v) izinde onlarla birlikte namaz kılmıştır. İslâmiyet'i kabûl ettikten sonra Mekke'de sıkıntı ve işkencelere maruz kalan Mus'ab bin Umeyr, Resûlullah’ın izniyle iki defa Habeşistan'a hicret etti.

Bir müddet orada kalıp, her türlü sıkıntıya katlandı. Daha sonra dönüp, Peygamberimizin yanına geldi. Onun bu gelişini Hazret-i Ali şöyle anlatmıştır: Rasûlullah ile oturuyorduk. Bu sırada Mus'ab bin Umeyr geldi. Üzerinde yamalı bir elbiseden başka giyeceği yoktu. Rasûlullah onun bu hâlini görünce, mübarek gözleri yaşla doldu ve: “Kalbini Allahü Teâlâ’nın nurlandırdığı şu kimseye bakın! Anne ve babası onu en iyi yiyecek ve içeceklerle besliyorlardı. Allah için bunların hepsini terk etti. Allah ve Resûlü’nün sevgisi, onu gördüğünüz hâle getirmiştir buyurdu. Birinci Akabe bî'atında Müslüman olan Medîneliler, Resûlullah Efendimize: "Yâ Resûlallah! İçimizde, İslâmiyet açıklandı ve yayılmaya başladı. Halkı Allah’ın Kitâbına da'vet edecek, Kur'ân-ı Kerîm’i okuyacak, İslâm dînini anlatacak, İslâm’ın sünnet ve emirlerini aramızda ikâme edecek, yerleştirecek, namazlarımızda bize imâmlık yapacak bir kimse gönder" diye mektup yazdılar. Bunun üzerine Resûlullah efendimiz Mus'ab bin Umeyr'i, Medine'ye gönderdi ve ona:  "Medînelilere Kur'ân-ı Kerim okumasını, İslamiyet’in emir ve yasaklarını öğretmesini, namazlarını kıldırmasını" emretti. 

Mus'ab bin Umeyr kısa zamanda Medine’ye vardı. Orada kendisini büyük sevinçle karşıladılar. Es'ad bin Zürâre'nin evine yerleşti. Ev sâhibi Medîneli ilk Müslümanlardan idi. Orada insanlara dinlerini öğretmeye başladı. Mus'ab bin Umeyr'in büyük gayretleri ve hizmetleri neticesinde İslâmiyet, Medine’de süratle yayıldı. Öyle ki, İslâmiyet her eve girmiş, iman etmeyen kalmamıştı. Medine'de bulunan kabile reislerinden Sa'd bin Muaz, Üseyd bin Hudayr henüz Müslüman olmamışlardı. Bunların durumu çevreyi etkiliyor, İslamiyet’in hızla yayılmasını engelliyordu. Bir gün Mus'ab bin Umeyr, bir bahçede, etrafında bulunan Müslümanlara dini anlatıyor, sohbet ediyordu. Bu sırada Evs kabilesinin reislerinden olan Üseyd elinde mızrağı olduğu halde gelip, hiddetle konuşmaya başladı; "Siz bize niçin geldiniz, insanları aldatıyorsunuz! Hayatınızdan olmak istemiyorsanız buradan derhal ayrılın!" dedi.

O’nun bu taşkın halini gören Mus'ab bin Umeyr; "Hele biraz dur, otur! Sözümüzü dinle. Maksadımızı anla, beğenirsen kabul edersin. Yoksa engel olursun." diyerek gayet yumuşak ve nazik bir konuşmayla karşılık verdi. Üseyd sakinleşip; "Doğru söyledin." dedi ve mızrağını yere saplayarak oturdu. Mus'ab bin Umeyr O’na İslamiyet’i anlattı ve Kur'an-ı Kerim okudu. Kur'an-ı Kerim’in eşsiz belagati ve tatlı üslubunu işiten Üseyd kendini tutamayıp; "Bu ne kadar güzel, ne kadar iyi bir sözdür. Bu dine girmek için ne yapmalı?" diye sordu. Mus'ab bin Umeyr, Ona kelime-i şehadeti öğretti ve o da Müslüman oldu. Sevincinden yerinde duramayan Üseyd; "Ben gidip size birini göndereyim. Eğer o da imana gelirse bu beldede iman etmedik kimse kalmaz." diyerek oradan ayrıldı.

Evs kabilesinin reisi Sa'd bin Muaz'ın ve kabilesinin yanına varınca Müslüman olduğunu söyledi.

Bunu gören Sa'd şaşırarak öfkelendi ve Mus'ab bin Umeyr'in yanına koştu. Yanına varınca sert ve kızgın bir tavırla konuşmaya başladı. Mus'ab bin Umeyr ona da gayet yumuşak konuştu ve oturup, biraz dinlenmesini söyledi. Sa'd bu nazik konuşma karşısında yumuşayıp oturdu ve konuşulanları dinlemeye başladı. Mus'ab bin Umeyr ona da İslamiyet’i anlattı ve Kur'an-ı Kerim'den bir miktar okudu. Kur'an okunurken Sa'd'ın yüzü birden bire değişiverdi. O da orada Müslüman oldu. Kendinde duyduğu üstün bir durumun ve rahatlığın şevkiyle acelece kavminin yanına gidip onlara; "Ey kavmim beni nasıl biliyorsunuz?" dedi. "Sen bizim büyüğümüz ve üstünümüzsün" cevabını alınca; "Öyle ise Cenab-ı Allah'a ve Resulüne iman etmelisiniz. İman etmedikçe sizin erkek ve kadınlarınızla konuşmak bana haram olsun!" dedi. Onun bu sözü üzerine kavminin hepsi İslamiyet’i kabul etti. O gün kavminden iman etmedik kimse kalmadı. Mus'ab bin Umeyr'in büyük gayretleri ve üstün çalışmaları neticesinde İslamiyet Medine'de süratle yayıldı. Öyle ki, İslamiyet her eve girmiş iman etmeyen kalmamıştı.

Ensâr-ı kirâm, Resûlullah’dan izin alarak Sa'd bin Heyseme'nin evinde ilk defâ Cum'a namazını edâ ettiler. Medîne-i Münevvere’de ilk kılınan Cum'a namazı bu oldu. Mus'ab bin Umeyr, Müslüman olan Medineli Müslümanlar ile ikinci Akabe bîatında bulundu. Mus’ab bin Umeyr’in, Mekke’ye geldiğini işiten annesi, O’na “Ey annesine isyan eden vefasız oğul! Bulunduğum şehre gelip nasıl olur da önce yanıma uğrayıp beni ziyâret etmezsin” diye haber gönderdi. Mus’ab, “Ben, Resûlullah’tan önce kimseyi ziyâret etmem” dedi. Sonra annesinin yanına gitti. Annesi “Galiba, hâlâ girdiğin; o yeni dinden dönmedin” dedi. Mus’ab “Ben, Allah Resûlü’nün tebliğ ettiği ve Allah’ın râzı olduğu hak dîni üzereyim. Bu din, Allah’ın kendisi ve Resûlü için seçtiği bir dindir” dedi. Annesi tekrar ilk olarak Habeşistan’da ve ikinci defa da Yesrib’de (Medine) olduğun zamanlarda senin için, çektiğim acılara karşılık bana bir teşekkür bile etmedin” dedi. Mus’ab, “Beni dinimden ayıracağınızdan korkuyorum” dedi. Bu sözleri üzerine annesi onu bir daha haps etmek isteyince, Mus’ab “Yemîn ediyorum ki, eğer beni haps edecek olursanız, ölünceye kadar mücâdele ederim” dedi. Bunun üzerine annesi “Haydi git işine” diyerek ağladı. Mus’ab ona şöyle dedi: “Anneciğim, ben sana doğru yolu gösteriyorum. Ve sana acıyorum. Ne olur gel Allah’tan başka hiç bir ilâh olmadığına ve Hazreti Muhammed aleyhisselâmın Onun kulu ve elçisi olduğuna şehâdet et!” Annesi “Ben senin girdiğin dîni kabûl etmeyeceğim. Aksi takdirde alay konusu olur, zayıf akıllı diye vasf edilirim. Fakat seni dininle baş başa bırakıyorum. Ben, kendi dinimde kalacağım.” dedi.

Mus'ab bin Umeyr, Müslüman olan Medîneli Müslümanlar ile ikinci Akabe biatında bulundu. Hz. Peygamber (s.a.v) Mekke'den Medine'ye hicretinden sonra hayata geçirdiği Ensar-Muhacir kardeşliği uygulamasında Mus'ab b. Umeyr'i (ra) Muhacirlerden Sa'd b. Ebi Vakkas (ra) Ensar'dan da Ebu Eyyüb el-Ensari (ra) ile kardeş yaptı. Mus'ab, Allah'ın kendisine bahşettiği üstün akıl ve yaratılışla emaneti yüklendi. Onun zühdü, yüceliği ve ihlası ile karşılaşan Medine ehli dalga dalga İslâm'a girdiler. Mus'ab Medine'ye geldiğinde Akabe'de Allah Resûlü'ne bey'at eden 12 kişi vardı. Onlar da Allah ve Rasûlü'ne icabet edeli ancak bir kaç ay olmuştu. Bir sonraki hac mevsiminde yapılan Akabe bey'atmda Medine'liler Mekke'ye Rasûlüllah ile buluşmak için temsilciler gönderdiler.

Mus'ab'ın önderliğinde gelen Müslümanların sayısı yetmiş kişiydi. Mus'ab dehası ve zekâsıyla Allah Rasûlü'nün ne kadar isabetli bir tercih yaptığını ispatlamıştı. Mus'ab verilen elçilik görevini tam olarak ifa etmişti. Böylelikle, Mus'ab b. Umeyr (r.a.), Allah 'a davetçi, Allah’ın diniyle insanları hidayete çağıran mübeşşirdi. Kendisine inandığı Allah Resulü gibi sadece Hakk'ın rızasını düşünüyordu. Allah Rasûlü (s.a.v) Bedir savaşında daha önce Mekke döneminde onun kabilesinin uhdesinde bulunan sancaktarlık vazifesini Mus'ab'a vermiş, bu savaşta Muhacirlerin sancağını ona teslim etmiştir.

Uhut harbinde ise bütün Müslümanları temsil eden sancak yine onun tarafından taşınmıştır. Bu savaşta Peygamberimizin yanından ayrılmayarak saldıranlara karşı koyuyordu. İki zırh giyinmişti. Bu hâliyle Peygamberimize benziyordu. Müşrik ordusundan İbn-i Kâmia adında biri Peygamberimize saldırırken, Mus'ab bin Umeyr onun karşısına çıktı. Bu müşrik, bir kılıç darbesiyle Mus'ab bin Umeyr'in sağ kolunu kesti. Mus'ab bunun üzerine sancağı derhâl sol eline aldı. Mus'ab o esnâda; "Muhammed (aleyhisselâm) ancak resûldür. Ondan evvel daha nice peygamberler gelip geçmiştir" meâlindeki Al-i İmrân sûresinin 144. âyet-i kerîmesini okuyordu. İkinci bir darbe ile sol kolu da kesilince, sancağı kesik kollarıyla tutup göğsüne bastırdı ve yine aynı âyet-i kerîmeyi okudu. Bu hâliyle kendini Peygamberimize siper yapan Mus'ab bin Umeyr'in üzerine hücum eden İbn-i Kâmia, vücûduna bir mızrak sapladı ve Mus'ab bin Umeyr yere yıkılıp şehit oldu. 


Mus'ab bin Umeyr zırh giydiği zaman, Peygamberimize benzediği için müşrikler onu şehit edince Peygamberimizi öldürdüklerini zannetmişlerdi.  Mus'ab şehit olunca; onun sûretinde bir melek, sancağı aldı. Mus'ab'ın şehit düştüğünden Resûlullah’ın henüz haberi olmamıştı. "İleri ey Mus'ab ileri!" diye sesleniyordu. Bunun üzerine bayrağı elinde tutan melek, geri dönüp Resulullah efendimize; "Ben Mus'ab değilim" diye cevap verince, Rasûlullah sancağı elinde tutanın melek olduğunu anladı.

Bundan sonra Peygamberimiz sancağı Hazret-i Ali'ye verdi. Rasûlullah Efendimiz, Mus'ab bin Umeyr'i şehit olmuş görünce, başı ucuna gelerek Ahzâb sûresinden: "Mü'minlerden öyle yiğitler vardır ki, onlar Allah'a verdikleri sözde sadâkat gösterdiler. Onlardan bâzıları şehit oluncaya kadar çarpışacağına dâir yaptığı adağını yerine getirdi. Kimisi de şehit olmayı bekliyor. Onlar verdikleri sözü aslâ değiştirmediler" meâlindeki âyet-i kerimeyi okudu ve sonra şöyle buyurdu:  Allah'ın Resûlü de şâhittir ki, siz kıyâmet günü Allah'ın huzûrunda şehit olarak haşrolunacaksınız. Daha sonra yanındakilere dönüp;  “Bunları ziyâret ediniz. Kendilerine selâm veriniz. Allahü teâlâya yemîn ederim ki, kim bunlara bu dünyâda selâm verirse, kıyâmette bu aziz şehitler kendilerine mukâbil selâm vereceklerdir” buyurdu. 

Mus'ab bin Umeyr'e kefen olarak bir şey bulunamamıştı. Mekke'nin en zengin iki ailesinden birinin çocuğu olan Mus'ab bin Umeyr'in örtünecek kefeni yoktu. Vücûdu kaftanı ile ve ayak tarafı da otlarla örtülmek sûretiyle defnedildi.
    

Bir eğitimci olarak, insanları hakka çağırırken Medine muallimi Mus’ab gibi, insanlara karşı güler yüzlü, tatlı sözlü olalım. Davetimiz, Mus’ab’ın daveti gibi ulvî olsun. Cuma namazı için mescide girdiğimizde ilk cuma namazını ve bu namazı kıldıran Mus’ab’ı hayal edip hissedelim ki belki onların ilhamı kalbimize dolar  ve bizde bir Mus’ab oluruz. 

Kaynaklar:

1-M. Asım Köksal, İslâm Tarihi III

2-Muhammed Hasan Beriyğiş, Esra yayınları

3-Peygamberimizin hayatı -siyer-i nebi (Hüseyin Algül) Tercüman yayınlar

4-M.Ramazan el Buti  Fıkhu’siyre İslami Edebiyat yayınları

5-Peygamberimizin Hayatı İmam Şibli Timaş yayınları

 

Bu yazı toplam 2933 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.