HAYATINI MÜCADELEYE ADAYAN ADAM: MALCOLM X / Köşe Yazısı - Hasan UYAR

29.03.2016 06:51:09
Hasan UYAR

Hasan UYAR

 HAYATINI MÜCADELEYE ADAYAN ADAM: MALCOLM X

 Dünya tarihi boyunca, İslami mücadeleleri ve onurlu yaşamları ile insanlığa ışık tutan birçok mücadele önderleri tanımışızdır. O önderler ki; kendilerini ilahi değerler uğruna feda edenler ve beden ülkelerini aşıp özgürleşebilenlerdir. Yaşamları boyunca gösterdikleri tavır ve davranışlarla, elde ettikleri zafer ve muvaffakiyetlerle İslam davetçilerinin yollarını aydınlatan bu mücadele önderlerini tanımak, bilahare anlamakla işe başlamak gerekir. Çünkü onlar gibi olabilmenin ve onların açtığı çığırda yürüyebilmenin öncelikli yolu onları tanımaktan ve anlamaktan geçer. Zira her Müslüman kutsal İslam dininin canlılığını, güzelliğini, direnişçi ruhunu ve devamlılığını ayakta tutmaya çalışmış olan bu mücadele önderlerine çok şey borçludur.

Yüzyıllar önce Amerikalı beyaz adamın Afrika’da zorla yerlerinden, yurtlarından koparıp Amerika’ya köleleştirmek için getirdiği siyahlar, tekrar özgürlüklerine kavuşmak için uzun bir süre mücadele etmek zorunda kalırlar. İşte bu özgürlük mücadelelerinin en önemli öncülerinden biri de Malcolm X’tir.    

Malcolm X, 19 Mayıs 1925'te Omaha'da dünyaya geldi. Babası bir Hıristiyan vaizdi. Babası, Amerikalı siyahların hiçbir zaman gerçek özgürlüğe, bağımsızlığa ve itibara kavuşamayacağına inanmaktaydı. Bu yüzden de Amerika'yı bırakıp, kendi vatanlarına, yani Afrika'ya dönmeyi düşünüyordu. Fakat oğlu Malcolm X dünyaya geldikten sonra, Afrika’ya dönme kararını ileri bir tarihe erteledi. 

Malcolm X, sadece bir Müslüman değil; mensubu bulunduğu toplumun, yani siyahların sorunlarının bir nevi tercümanıdır. Amerikalı siyahların büyük kısmı Hıristiyan’dı ve çoğu da köle olarak yaşıyordu. Bu kölelik; sosyal hakları elinden alınan, derisinin rengiyle aşağılanan ve Amerikalı beyazların sömürgesi haline gelen kölelikti. Evrensel İslam’ı keşfetmek, onu siyah ırkçılığından kurtarıp evrensel insan hakları mücadelesine yönlendirmiştir.

Malcolm X bu durumu şöyle anlatıyordu: ''Tam dört yüz yıl Amerikalı siyahlar olarak şiddete maruz kaldık, sadık millet olarak yaşadık, tarla kölesi ve ev kölesi olarak... Tarla kölesi tarlalarda yaşadı, çalıştı, efendisinin verdiği kadar yedi, izin verdiği kadar dinlendi. Ev kölesi ise, efendisinin artıklarını yedi ve eski elbiselerini giyindi, evleri yandığında yangına ilk koşan oydu, efendisi hasta olduğunda patron hasta mıyız? dedi… Bir problem olduğunda yine efendilerimizin çomağını ensemizde hissettik, biz buraya Chiristof Colombo’nun gemileriyle falan gelmedik. Siyah Halkımızın tam yüz milyonu; sizin atalarınız, benimkiler!...Bu beyazlar tarafından katledildiler. Kendilerine köle yapmak amacıyla on beş milyonumuza kıydı beyazlar! Böylesi bir günde denizlerin dibini size gösterebilmek elimde olsaydı keşke. Kara kara bedenleri, kıpkızıl kanları, tepiklerle, çomaklarla paramparça edilmiş kemikleri! Hasta düştüklerinde kollarından tutulup denize fırlatılan o hamile siyah kadınlar! Kolayına yaşayıp gitmek için en iyi yolun, önlerindeki köle gemisinin ardını bırakmamak olduğunu anlamış köpekbalıklarına yem olsun diye denizin göbeğine atılıveren o zavallı kadınlar!” 
    

1929 yılında Malcolm X, 4 yaşındayken, hayatının ilk canlı hatırasını şöyle anlatıyor: “Bir gece yarısı kendimizi tabanca seslerinin, çığlıkların, duman ve alevlerin ortasında bulduk. Korkumuzdan neye uğradığımızı şaşırmıştık. Babam, evimizi kundakladıktan sonra kaçmaya çalışan beyazların arkasından ateş açmaya çalışıyordu... Alevler içinde yanan ev üstümüze çökecekti. Annem kucağında yeni doğmuş bebeğiyle kendisini henüz dışarı atmıştı ki; ev etrafa kıvılcımlar saçarak, büyük bir gürültüyle çöktü. Gecenin yarısında don-gömlek dışarıda kalışımızı, feryatlar içinde dövünmemizi hiç unutamıyorum.”  Evleri yakıldı Malcolm’un ailesi evlerinin kimler tarafından kundaklandığını bilemedi ama bir şeyi iyi öğrendiler; ”Meşaleli iki adam beyaz ve Malcom’un ailesi siyah idi”.  Eğer aynı renkten olsalardı, bu olay hiç bir zaman olmayacaktı.  Olay yerine gelen polis ve itfaiyeciler de etrafımıza dizilip evimizin, sonuna kadar yanıp kül olmasını bizimle birlikte seyrettiler.”

Bu olaydan sonra doğu Lansing’de kenar mahallelerden birine taşındılar, burada da rahat olamadılar. Bir gece babası bir suikasta uğramış, adamlar onu, ölünceye kadar dövdükten sonra, gelip geçen arabalar ezsin diye yolun ortasına atmışlar, polisler gece yarısı evden gelip annesini almışlar ve babasının vücudunu yarısı ezik, bazı kemikleri kırılmış, ölü vaziyette kendisine göstermişlerdi.

Babası öldürüldükten sonra Malcolm X, sekiz kardeşi ile beraber ortada kalmıştı. Ailede maddi sorun baş göstermiş ve psikolojik sorunlar meydana geliyordu. Kardeşlerinin en büyüğü geçimlerine yardım için çalışıyordu, annesinin rengi beyaz kadınlarla hiçbir farkı yoktu. Bundan dolayı iş bulabiliyordu, bir gün kardeşlerinden biri annesinin çalıştığı eve gitmiş, ev sahibi çocuğun siyah olduğunu görünce annesini işten kovmuştu.

Sekiz çocuğa bakmakla yükümlü bir annenin duygularını hissetmek için, bu duyguyu yaşamak lazım. Babalarının ölümünden sonra aile, açlık ve sefalet yüzünden dağıldı. Annesi kocasının katledilmesinden sonra içine düştüğü psikolojik çöküntü ve maddi sıkıntılardan dolaya aklını yitirdi. Malcolm X ve erkek kardeşleri geceleri dışarı çıkarak bulabildikleri yiyecekleri çalmakla karınlarını doyurmaya çalışıyorlardı. Bu aşırma ve çalma esnasında bazen yakalanıyor ve bazen de beyazlardan dayak yiyorlardı.

Sonunda Malcolm X, bir ıslahevine verildi. Islahevinin beyaz bir Amerikalı olan müdiresi onu öbür çocuklara karşı koruyordu. Müdire, zekâ ve çalışkanlığıyla dikkati çeken Malcolm’u ıslahevinin yanındaki ortaokula yazdırdı. Malcolm X, sınıfının birincisi oldu.

Malcolm X, sınıftaki tek siyah öğrenciydi. Bir gün çok sevdiği İngilizce öğretmeni ona sormuştu; “Artık büyüyorsun, ne olmak istersin?” Malcolm X, “Avukat olmak istiyorum” deyince İngilizce öğretmeni iyice şaşırarak Malcolm X’e; “Biraz gerçekçi olmalısın, sen bir zencisin. Bunun için doğru düşünmen lazım. Niçin bir marangoz olmayı düşünmüyorsun? demişti.

Malcolm X, hiç kimsenin aklına gelmeyen bir gençlik yaşamıştı. Esrar, eroin çekme ve satma, alkol içme, kumar oynama, hırsızlık yapma, ahlak düşkünü beyazları, zencilerin barlarına ve gizli fuhuş yuvalarına götürme gibi en kirli işleri yapıyordu. Yaptığı bu kirli işlerinin en iyi müşterilerinin “papazlar, güvenlik mensupları, toplumsal yardım işlerinde çalışanlar ve başkalarının hayatlarını yönetmekte büyük rolleri olan önemli kişiler” olduğunu söylüyordu.

Zenciler üniversiteyi bitirdiğinde ancak bir hademe ya da hastane ve devlet dairelerinde ayak işlerini yapıyorlardı. Bundan dolayı zencilerin çoğu kolayından yaşamak, çalışmadan kazanmak, dümen çevirmek işleriyle meşguldü. 1946 yılının Şubatında 20 yaşında yakalanıp hırsızlıkla suçlanarak 10 yıl hüküm giyer. Bir siyah olarak, ona verilen yaşama biçimi, onu sonunda hapishaneye düşürür. Üniversiteyi Harlem sokaklarında tamamladığını ve doktora tezini de hapishanede hazırladığını uzun uzun anlatır. O, okuma açlığını hapishanede giderir. Hapishane kütüphanesindeki kitapları tek tek okur. Hapishane yılları için: "Bir insanın düşünmeye ihtiyacı varsa, gidebileceği en iyi yer, bana sorulursa, üniversiteden sonra hapishanedir" demiştir.


Malcolm X, hapisteki bu arayış ve değişimini kendi deyimiyle; “O sıralar, bir insan için en zor şeyi, fakat en büyük şeyi yapmak üzereydim; insanın zaten içinde var olan gerçeği, insanı çepeçevre kuşatan gerçeği kabul etmek üzereydim.” diyerek günahlarının bağışlanması için hemen diz çöküp dua edecek ve bu deneyimini şöyle anlatacaktır: “Yaşantım boyunca gördüğüm imtihanların en zoruydu. Bir günahkârın Allah’tan mağfiret dilemek için diz çökmesi, diz çöküp günahını kabullenmesi dünyanın en zor işi olsa gerek.” 

1950 yılında hapiste bulunduğu sırada başlayan Kore Savaşı’yla ilgili ABD başkanına yazdığı mektupla savaşın yanlış olduğunu, komünist olduğunu ifade etmesi üzerine, ilk defa FBI tarafından hakkında dosya hazırlanarak, izlenmeye soruşturulmaya başlanmıştır.

Malcolm X, yedi yıl hapis hayatından sonra 1952’de hapisten çıkınca Detroit’teki kardeşinin yanına gitti. Kardeşinin evinde tam bir Müslüman evi havası vardı. Kardeşi ona gusül almayı ve namaz kılmayı öğretti. Detroit’teki Müslümanların toplandığı bir yer vardı.  Buradaki Müslümanlar o kadar samimiydiler ki, Malcolm böyle bir samimiyeti hayatında ilk kez görüyordu. Artık, namazlarını hiç aksatmadan kılıyordu. Elijah Muhammed’le tanışmış, onu çok sevmişti. Bu arada soyadı değişikliği için başvuruda bulunmuş ve başvurusu kabul edilmişti.  

Elijah Muhammed,  “X” soyadını kullanmalarını öğütlemişti onlara Afrika’dayken ailelerin sahip oldukları soyadlarını simgelemektedir ‘X’ şimdiki soyadları, kölelikten kalma efendilerinin soyadlarını kullandıklarından, kendilerine ait değildi ‘X’ matematikte bilinmeyenin simgesidir. Bir gün gelip Allah’a dönünceye değin bu ‘X’i kullanacaklardı. Artık onun ismi Malcolm X’ti. Elijah Muhammed, Malcolm X’teki yetenekleri fark edince, ona önemli görevler verdi. Malcolm X, bol bol kitap okuyor, Elijah için çalışıyordu. Hafta sonu sohbetlerini hiç bırakmadan takip ediyordu. Cemaate katılmayı hiç aksatmıyordu.

Elijah Muhammed, gayretli çalışmalarından dolayı Malcolm X’i vekili olarak tayin etti. Artık, Elijah Muhammed’in vekili olarak radyo ve televizyonlarda, üniversite kampüslerinde birçok konuşmalar yapıyordu.

1963 yılında gazeteler, Elijah Muhammed’in sekreterleriyle çeşitli ilişkileri olduğunu yazıyordu. Malcolm X çıkan haberlere dayanamayıp hemen Elijah Muhammed’le görüştü ve o görüşmede Elijah Muhammed’in nasıl bir sahtekâr olduğunu öğrendi. Vakit kaybetmeden cemaatten ayrıldı. Gittiği her yerde gerçekleri söylemekten çekinmiyordu. Tabi bu durum Elijah Muhammed’in ve adamlarının hoşuna gitmiyordu.   

Hapisten önce bir sokak serserisi olan Malcolm X, şimdi Amerika’da büyük bir hızla gelişen İslam’ın en etkili ve en ateşli bir temsilcisi olacaktır.  Malcolm X 'in yıldızını parlatan asıl olay, 1957 yılında New York' ta İslam ümmetinin iki zenci üyesinin, polis tarafından oldukça kötü şekilde dövdükten sonra gözaltında alınması üzerine, Malcolm X ve ardından yaklaşık 100 kişilik bir grup eşliğinde karakola gider, karakolda kendi arkadaşının oldukça kötü şekilde dövüldüğünü ve yaralandığını tedavi ettirilmesi gerektiğini polislere söyler ancak polisler bu hareket karşısında hiçbir şey yapmaz. Çünkü ilk defa bir zenci başkaldırma girişiminde bulunmuştur.

Ardından Malcolm X' in ısrarları neticesinde karakolun etrafında ki kalabalığın artarak toplanması üzerine, polisler tedavi için hastaneye götürür ve şahıs tedavi ettirilir. Malcolm Xkarakolun etrafında toplanan sayıları neredeyse beş bin kişiye yaklaşan kalabalığa yaptığı tek bir el hareketi ile kalabalık olaysız dağılmıştır. Olayın görgü tanıkları biz hiç kimse de böyle bir güç görmedik demişlerdir

1958’de Müslüman bir hemşire olan ve Müslüman bir teşkilat için çalışan Betty ile de evlenmişti. Ve altı kızları oldu.  Malcolm X ,”bizden niye nefret ediyorsunuz?" diye soran bir beyaz muhabire, "Bizi yüzyıllar önce buraya getiren, tarihimizden, kültürümüzden, dilimizden ayıran, hayvan gibi alıp satan beyaz adamdan nefret edip etmediğimi nasıl sorabilirsin? Bu bir tecavüzcünün iğfal ettiği kızcağıza "benden niye nefret ediyorsun" diye sorması gibi bir şeydir. Artık siyah adama söyleyecek sözünüz kalmadı. Sizin süreniz doldu, geminiz kalktı. Beyaz şeytanı çalkantılı denizlerde, sert rüzgârlar bekliyor. Zalimler devrilmeye mahkûmdurlar, beyinleri yıkanmış 'Tom amca'lar da birlikte helak olacaklar!..
        

Hac yolculuğu ve hidayeti: Malcolm X artık Elijah Muhammed’in adamları tarafından tehdit edilmeye başlamıştı. Elijah Muhammed, onun ölüm emrini vermişti. Malcolm X ise, Hac görevini yerine getirmek için Mekke’ye gitmişti.

Hacca gitmesi Malcolm X için birçok kavramın değişmesinin başlangıcıydı. Mekke’den hanımına aynen şunları yazıyordu; “İnanamayacaksın, ama tenleri beyazdan daha beyaz olan insanlarla aynı bardaktan su içtim ve aynı tabaktan yemek yedim. Hepimiz bir kardeş gibiydik. Ben artık ırkçı bir Müslüman değilim. Gerçek peygamberimiz olan Hz. Muhammed (sav) ırkçılığı yasaklamıştır.”

Gerçek İslamiyet’i öğrendikten hemen sonra, ismini de bir Müslüman ismiyle değiştirdi. Artık yeni ismi; Malik El-Şahbaz’dı. Malcolm X, Mekke’de gerçek Müslümanlığı öğrendi. Beyrut’ta ve başka yerlerde Amerikalı siyahlarla ilgili konferanslar verdi. Amerika’ya geri döndüğünde basına ırkçılığı bıraktığını, kendisinin yeni bir örgüt kuracağını, beyazların da bu örgüte katılabileceklerini açıkladı. Malcolm X’in ırkçılığı bırakması ve artık yeni kurduğu örgüte beyazların da üye olabileceğini açıklaması, Amerika kamuoyunun dikkatlerini üzerine çekti.

İslam dini, belki de ilk olarak Amerikan basınında evrensel ve geniş boyutlarda yer buldu. Irkçılığı bırakması Elijah Muhammed ve çeşitli siyahî kuruluşlar tarafından doğru bulunmadı. Malcolm X artık birçok tehditler almaya başlamıştı. Yaşadığı her günü ödünç alıyor gibiydi. Nereye gitse takip ediliyordu. Etrafındaki kişilere artık kendi sonunun geldiğini söylemekten çekinmiyordu. Ailesi bir yerde, kendisi de güvenliği için değişik otellerde kalıyordu. Malcolm X, hayatını mensubu bulunduğu toplumun haklarını elde etmeye, bundan daha da ötesi bu toplumu gerçek kimliğine kavuşturmaya adamıştı. Belki siyah toplum olarak bütün eşyalarını tekrar bir gemiye yükleyip Afrika’ya dönemezlerdi ama kültürleriyle, dinleriyle, dilleriyle bir de özgürlükleriyle Afrikalı olabilirlerdi.

Tahrip edilmiş Hıristiyanlık dini onlara iki dünyayı da cehennem yapmıştı ne yazık ki… En son ve en mükemmel din olan İslamiyet ancak bu toplumun her iki dünyada saadetini sağlayabilirdi. İslam’ın tanınması ve gerçek bir şekilde anlaşılması için gece gündüz demeden çalışıyordu. Gerçekleri anlatmak ona huzur ve mutluluk veriyordu. İnsanların hidayete ermesi her şeyden önemliydi onun için. Zira sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav); “Bir insanın senin aracılığın ile hidayete ermesi, senin için dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır” diye buyurmuştu. İşte Malcolm X bu ilahi makama ulaşmak için uğraşıyordu.

       Tarihler 1965’i gösterdiğinde eli kanlı tetikçiler, bir gece yarısı evine molotof kokteyli atıp ateşe vermişlerdi, ama o evden çıkmış İslam’ın hakikatlerini anlatacağı konferansa yetişmişti. 21 Şubat 1965 Pazar günü, konuşma yapacağı konferans salonunda herkes yerini almıştı. Malcolm X’in eşi ve dört çocuğu da en önde oturmuşlardı. Malcolm X, takdim edildikten sonra kürsüye doğru yürüdü ve “Esselamun aleyküm” dedi; salondakiler hep birlikte: “Ve aleyküm selam” dedikten sonra salonun bir yerinde bir karışıklık çıktı. Herkes dikkatini tam oraya çevirmişken birkaç kişi Malcolm X’e ateş açtılar. Herkes dışarı kaçmaya çalıştı.

Kendisine isabet eden on altı kurşundan ilkini yer yemez Malcolm X’in dinleyicileri sakinleştirmek için kalkmış olan sağ eli derhal göğsüne düşmüş, öteki eli havaya kalkmıştı. Orta parmağını ise bir kurşun uçurup gitmişti. Sakalının arasından kanlar sızıyordu ve vücudu arkaya iki sandalyeyi devirerek düşmüştü. Tetikçiler yere düşmüş vücudunu iyice kurşunladıktan sonra kaçtılar. Dört çocuğunun üzerine kapanan eşi ve dinleyicilerden bazıları hemen sahneye koştular; ancak kurşunlar tam can alıcı noktalara isabet etmişti. Malcolm X hastaneye kaldırılırken yolda ruhunu rabbine teslim ediyor. Rabbim kutlu şahadetini mübarek eylesin.

Bizleri de, İslam düşmanları tarafından şehit edilen mümtaz ve müstesna şahsiyetlerin şefaatinden mahrum bırakmasın.

(NOT:  Ülfet Mektebi Dergisi,  İnsan yayınlarından, Alex Halley’in “Malcolm X” kitabından ve çeşitli internet sitelerinden faydalanılmıştır.)



Bu yazı toplam 3159 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.