NEBEVİ EĞİTİM MODELİ DARU’L ERKAM / Köşe Yazısı - Hasan UYAR

10.04.2017 18:46:29
Hasan UYAR

Hasan UYAR

 NEBEVİ EĞİTİM MODELİ DARU’L ERKAM

 

Erkam B. Ebi’l Erkam 

 

Erkam b. Ebi’l Erkam o gün için Kureyş’in en ileri gelen, Mekke’nin zengin ve nüfuzlu ailelerinden Mahzun kabilesindendir. Bu kabile “Kubbe” yani savaşı idare etme görevi, bir nevi ordu karargâhı/komutanlık işine bakmaktadırlar. İslam tarihinde önemli yerleri olan şahsiyetlerle çok yakın bağları vardır. İslam’ın azılı düşmanlarından olan Velid b. Muğire ile Erkam’ın babası öz amca çocuklarıdır.  Yine Ebu Cehil’le de akrabalığı vardır. Ayrıca İslam tarihinin en büyük şahsiyeti olan Hz. Ömer ‘in de dayılarıdır. Erkam b. Ebi’l-Erkam’ın imanla tanışması ise; Peygamber Efendimize bu ilahi mesaj geldikten sonra ilk önce Hatice validemiz, ertesi gün henüz çocuk olan Hz. Ali, aynı gün köle olan Zeyd b. Harise Müslüman oluyor. Şimdi hanımların ilki belliydi, çocukların ilki de, kölelerin ilki de belliydi, sıra erkeklerin ilkinin kim olacağıydı, O da hiç şüphesiz peygamberimizin en yakın dostu Hz. Ebubekir idi. Hz. Ebubekir’inde bu halkaya katılmasıyla İslam Mekke sokaklarında yayılıyordu. Müslüman insanlar namazlarını ikame etmek için Kâbe’ye geliyorlardı. Ama Müslümanların namazlarından rahatsız olanlar vardı. Müslümanlar namaza durduğu anda onlara saldıranlar olmuş ve bir karışıklık çıkmıştır. Bu arbede de Ebu Hale şehit olmuştu.

 

Ebu Hale Hz. Hatice’nin ilk evliliğinden olan oğluydu o da ilk günden Efendimize iman edenlerden olmuştu. İşin başında olan bu olaylar Efendimizi çok üzmüştü ve Kâbe’de toplu ibadet etmenin imkânsız olduğunu fark etmişti. Allah Resul’ü bir an önce bir medresenin oluşturulması gerektiğini düşünüyordu. Allah Resul’ü o günler de böyle bir medresenin Hz. “Ebubekir‘in evi mi olsa” diyor, sonra da; ”Ebubekir olmaz herkes onun Müslüman olduğunu biliyor orayı tespit edip, engellerler” diyordu. Hz. Ebubekir’den başlayarak tüm inananları aklından geçiriyordu ama bu isimlerin hepsinin Müslüman olduğu duyulmuştu. O zaman yeni bir isim lazımdı? Bu kim olmalıydı? Allah Resul’ü elindeki tüm imkânları gözden geçirmiş ve bir isim bulamamıştı. ”Ya Rabbi ben bittim, sen bana yetiş” dediği  bir noktaya vardığında, Allah Ebu Cehil’in yeğeni olan Erkam b. Ebi’l Erkam’ı bu ümmetin Musa’sı olarak göndermişti.

 

Genç Erkam, o zamanlar da daha yeni evlenmiş ve evine taşınmıştı. Bu günlerde amcalarından risalet davasına yönelik olumsuz sözler işitmişti; ama bu işittikleri ile yetinmemiş Allah Resul’ünü aramaya başlamıştı. Allah Resul’ü görünce “Ey Muhammed! Bazı şeyler duydum, kendin peygamber olduğunu söylüyormuşsun, atalarımızın kutsalı olan Lat, Uzza ve Menat’ı yok sayıyormuşsun bunlar doğru mu?’’ diye sorular sormaya başlamıştı. Efendimiz o an “Acaba olur mu? Yiğitlerin yetişeceği medrese bu gencin evi olabilir mi?’’ diye düşünürken bir yandan da Erkam’a risaletin mesajlarını iletmeye başlamıştı. Erkam, zihin dünyasında bunları ölçüp biçtikten sonra kendi kendine “Hayır! Asla böyle biri yalancı olamaz. Bunu söyleyen o ise doğrudur, o el-Emin’dir.” Erkam bu ilk görüşmede kafileye katılıyor ve iman eden ilk Müslümanlardan oluyordu. Bu genç Müslüman, iman edince peygamberimize daha yakın olmak için Efendimizi evine davet etti. Ev konum itibarı ile bu işe çok uygundu, Mekke’nin en işlek caddesinde, Kâbe’ye çok yakın bir yerde yer alıyordu. Peygamberimizin düşündüğü medrese için bundan daha iyi bir ev olamazdı. Erkam b. Ebi’l Erkam  Peygamberimize: ”Ya Resulullah! Evim bundan sonra senin evindir. Evim de, ben de, hanımım da senin hizmetindeyiz. Peygamber Efendimiz bu teklifi kabul etti ve eve yerleşti. Sahabenin Darü’l İslam diye isimlendirdiği bu evde ilk günden başlayarak, Hz.Ömer’in Müslüman olacağı zamana kadar İslam davasını omuzlayacak Müslümanlar yetiştirdi.

 

Daru’l -Erkam

İslâm’a davet ve eğitim faaliyetleri için bu evin merkez olarak seçilmesindeki en önemli etkenler, evin sahibi Erkam, Mahzum oğullarına mensup bir gençti. İslami davetin düşmanları asla Müslümanların bu kabileye mensup birinin evinde toplandıklarını tahmin etmeyeceklerdi. Evin konumu okula/medreseye çok müsaitti. Daru’l- Erkam Mekke’nin haremine dâhil, Kabe’ye yakın bir noktada, hacıların çoğunlukla kullandığı bir yol üzerinde idi. Bu durum hem Mekkelilerle hem de dışarıdan gelen insanlarla dikkat çekmeden temas kolaylığı sağlıyordu. Ayrıca bu eve farklı yolları kullanarak ulaşma imkânı vardı. Evin geniş olması, bahçesinin ve büyük bir salonunun bulunması gibi fiziki özellikleri de eğitim faaliyetleri için bir avantajdı.

 

Erkam imanını bu evin selamet ve maslahatı için saklıyordu. Erkam henüz 18 yaşında olduğu için kimse böyle büyük bir iş için bu yaşlarda genç birine ait bir evin tercih edileceğini düşünmezdi. Daru’l- Erkam olmaya aday evlerin azıkları; Kur’an’dır, ilimdir, irfandır, hikmettir, seccadedir, gözyaşıdır, merhamettir, sevgidir. Bu ev inşa olmayı ve inşa etmeyi düşünür. Bu evin sakinleri boş işlerin değil, ulvi işlerin sevdalılarıdır. Bunun için bu sakinleri kavga etmeye dahi fırsatları olmayanlardır. Hal böyle olunca da tabiki bu evden bu çağın Musabları, Hamzaları, Alileri, Ebu Dücaneleri, Nesibeleri Sümeyraları ve Aişeleri yetişecektir. Bir kaç kelimede olsa Darun Nedve’ye aday evlerin azıklarından da bahsetmek gerek.; bu evlerin azıkları kavgadır, gürültüdür, tahammülsüzlüktür, kanaatsizliktir, dedikodudur, küfürdür, boş iş ve sevdalardır. Bu ev kendini boş işler uğruna imha ettiği gibi başkalarını da imha etmeyi düşünmeye başlamıştır. Bu evin öğretmeni artık insanın en büyük düşmanı olan şeytan olmuştur. Şeytan bu evin sakinlerinin dostu olmuş, onları daha da yoldan çıkarmanın yollarını bulmaya koyulmuştur.

 

Daru’l-Erkam’ın Talebeleri Eğitimleri

 

“Ben sizlere bir muallim, güzel ahlakı tamamlamak, zorlaştırıcı değil kolaylaştırıcı olarak gönderildim” diyen bir peygamberin talebelerinin de ancak o kadar güzel olmaları gerekirdi. Peygamber efendimizin Daru’l -Erkam’ı Risaletin ilk yılından itibaren kullandığı göz önüne alındığında; bu okulun talebelerinin de ilk Müslümanlar olduğu ortaya çıkar. Buradaki talebelerin 32’si erkek, 13’ü kadındır. Farklı sosyal statülere sahip 16 farklı aileye mensuplardır. İçlerinde zengin olanlar da vardır, fakir olanlar da vardır. Bu kişilerden 31’i hür, 7’si mevali (sonradan özgürlüğüne kavuşmuş köle), 7 tanesi de köledir. Yine bu 45 kişiden 8’i okuma yazma bilenlerdendir. (o gün Mekke’de okuma yazma bilenlerin toplam sayısı 17’dir) Bu ilk talebelerin yaş ortalaması 25-28’dir.Bu talebelerin özellikleri şöyledir.

1) Allah Resulü o gün için yük olacakları değil, yük alacak insanları seçiyordu.

2) Toplum içerisinde etkili olan belli bir konumu olan insanları seçiyordu, asla etkisiz bireylerin üzerine o gün için yatırım yapmıyordu.

3) Mekke’nin sosyal yapısını çok iyi bilen Efendimiz, Erkam’ın evinin asla herhangi bir kabilenin ve ailenin denetimine girme zemini oluşturmuyordu

4) Talebelerinin yaşları konusunda da ciddi bir sınırlama getirmiyor, ama özellikle gençler üzerinde yoğunlaşıyordu.

Daru’l- Erkam İslam’ın ilk eğitim yuvasıdır. Ümmettin bel kemiğini oluşturan bir yapıdır. Vahyin ilk talebeleri burada yetişmiştir. Burada yetişen talebeler İslam dininin öncü şahsiyetleridir. Buradaki eğitim süreci onlara, kendilerini  örnek nesil kılacak nitelikler kazandırmıştır.

Peygamber Efendimiz daha henüz işin başında sadece erkekleri eğitmekle yetinmemiş, kadınları da eğitmiştir. Çünkü sadece erkekleri eğiterek bir toplumu dönüştürmek mümkün değildir. Eğitim faaliyetinin her sosyal statüdeki insana ulaştığı dikkat çekmektedir. Çünkü İslam’ın muhatabı zengin-fakir, köle-hür, bilgili-bilgisiz toplumun bütün renkleridir. Erkam’ın evinin 45 talebesinin 34’ü zengin, 11’i ise fakirdir. Tam 16 aileye mensup olan kişililerden oluşuyordu. Yine bu 45 kişiden 31’i hür, 7’si mevali, geri kalan 7kişinin ise köle oldukları görülür. O günün Mekke’sinde okuma yazma bilen kişi sayısı 17 kişi iken Daru’l -Erkam’da bu sayı 8 kişidir. Bu şekilde Peygamber Efendimizin insan istihdam etmesi en büyük mucizedir. Efendimiz (s.a.v.) eğitim ve öğretim metodunu daha iyi anlamak için iki önemli model olan Daru’l-Erkam ve Suffe Mektebinin olmazsa olmazı olan talim ve Terbiyenin şu beş seçeneği olması gereklidir.1) Muallim 2) Talebe 3) Talim ve Terbiyenin gayesi 4) Müfredat 5) Metot…                 

Daru’l -Erkam’ın eğitim ve öğretimleri sadece Kur’an-ı Kerim’di.  Bu kitap insanlık tarihinin en bahtiyar topluluğunu oluşturuyordu. Peygamber Efendimiz Daru’l -Erkam’daki eğitim müfredatının o zamana kadar inen Kur’an ayetleri ve yaşam şekli olduğunu söylemek mümkündür. Peygamber Efendimiz daha işin başında vahiy kâtiplerine ayetleri yazdırırken, hangi ayeti hangi surenin kaçıncı ayeti olarak yazacaklarını söylüyor, fakat nüzul sırası için böyle bir şey yapmıyordu. Ayrıca bu ilk eğitim modelinde vahyin insanı inşa sürecini görmek mümkündür. Çünkü Peygamber Efendimiz Daru’l-Erkam’daki talebelerini vahyin rehberliğinde yetiştiriyordu. Bu talebeler farklı kabile ve ekonomik seviyelerde olmasına rağmen Erkam’ın evinde aynı potaya giriyor ve nübüvvetin bu potasında, nasıl girerlerse girsinler elmaslaşmış insanlar olarak çıkıyorlardı. Sahabeyi yetiştirirken takip ettiği eğitim süreci aslında vahyin iniş süreci ile aynıdır. Yani işin başı sağlam bir akidenin oluşumu, sonrasında akılların tasavvurdan başlayarak inşası, iradenin sağlamlaştırılması ve Kur’ani bir ahlakın tesisi anlamına gelen ruhların eğitimi ile devam edecektir.

 

Daru’l -Erkam planlı, programlı, rabbani bir hareketin adıdır. Kuru söylemlerle, vahyi hayata taşıyanların değil, hayatlarını vahye adayanların mektebidir, tedricen ve tertil üzere vahyin okunduğu mekteptir. Daru’l- Erkam medeniyetin inşa edildiği bir mekteptir.  İlahi kelam işin başında kendisine muhatap olan bireylerden, iç ve dış temizliğe önem vermelerini,  kötü olan her şeyden yüz çevirmelerini, yapılan iyiliğin boyutu ne olursa olsun başa kakmamalarını, sabır yani direnmeyi öğrenmelerini, yetimleri koruyup, gözetmelerini, el açıp dilenene yardımcı olup, onları azarlamamalarını, temizlenenin kurtulacağını, dünya hayatına aşırı düşkünlüğün insanı nerelere sürükleyeceğini, nefsini kirlerden arındıranın akıbetinin güzelliğini, kirletenin ise mahvolacağını ve daha nice ahlaki özelliklerle ilgili dersler verilmiştir. Belirtilen hedeflerin gerçekleşmesi için müminlerin iman etmesi gereken inanç esasları açık ve net bir şekilde belirtiliyor, onlara sonradan bulaştırılmış tortular arındırılıyordu. Yüce Allah’ın ilk emrettiği ibadet tevhidin en büyük işareti olan namazdır. Zira Müslümanlar Daru’l Erkam’da bir araya geldiklerinde toplu bir şekilde namaz kılıyorlardı.  Bu namaz düşmanları hakkı ile ikame edilen namazların topluma olacak etkisini fark ettikleri için daha işin başında bir avuç Müslümanın namazlarını engellemeye çalışıyorlardı.

 

O günlerin birinde bu ilk yiğitler Kâbe’ye namaz kılmaya gitmişlerdi ve namaza durdukları sırada saldırıya uğramış ve Peygamber Efendimizin oğulluğu olan Haris ibn Ebu Hale şehit edilmiştir. Dolayısıyla İslam’ın ilk şehidi oluyor. Kur’an’ın müminlere kazandırmaya çalıştığı şahsiyet özelliklerinin onlarda yerleşmesi ve benimsenmesi için namaz vazgeçilmez bir eğitim unsuru olarak karşımıza çıkmaktadır

 

Bugün din eğitimi ile uğraşan ister bireysel ister kurumsal faaliyetlerde en fazla ihmal edilen husus talebeye hep aynı usul ve üslupla öğretilmeye çalışmasıdır. Bu yöntem talebenin merak etme özelliğini yitirmesine, heyecan ve hevesinin kırılmasına yol açmaktadır.( Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur.)   Daru’l- Erkam’daki eğitimin bir şahsiyet kazandırma eğitimi olarak planlandığı görülür. Müminlere şu temel özelliklerin kazandırılması hedefleniyordu:

 

Sağlam Bir Akide Kazandırmak: Cahiliye toplumunun yanlış ilah tasavvurunu Daru’l -Erkam’daki şahsiyet yetiştirme eğitimi ile müminlere sağlam bir akide kazandırmıştır.  Kur’an’ın ilk ve temel amacı insanda doğru ve sağlam bir Allah inancı oluşturmak, zihinlerde Allah hakkında oluşan yanlış ve eksik bilgileri düzeltmektir. Çünkü insanın doğru bir şekilde kulluk yapması için öncelikle Rabb ’ini doğru bir şekilde tanıması gerekir. Peygamber efendimiz vahyin rehberliğinde Kelime-i Tevhidin anlamasına, muhtevasına ve etkisine dair bilinmesi gereken her şeyi iyice zihin dünyalarına nakşediyordu.

 

Aklî Eğitim:  Zihnin doğru muhakeme yapabilmesi için de öncelikle temel kavramları doğru bir şekilde öğrenmiş olması gerekir. O halde bir eğitim sürecinde yapılması gereken ilk işlerden biri de temel kavramların doğru bir şekilde tanımlanmasıdır. İnsanın bilgi üretim merkezi zihindir. İslam’ın bu merkezi eğitmekle gayesi insanın inançlarını batıl sistemlere karşı müdafaa edebilmesidir. Kul (öncelikle) Allah’la arasındaki ilişkiyi zihince kavramalıdır. Zihin aynı zamanda muhakeme yeridir. İnsan doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden yaptığı zihni muhakemeler sonucu ayırır. Vahyin bir amacı da insana mümeyyiz (doğruyu yanlıştan ayırt eden) bir akıl kazandırmaktır. Dolayısıyla peygamber efendimiz vahyin rehberliğinde bu ilk talebelerin akıl ve zihin dünyasını yeniden inşa ederek kavramların İslamileştirilmesini sağlıyordu. Mesela dışarıdaki bir insanın bazı kavramlara yüklediği anlamlar ile (başarı, istikbal, kazanç, hidayet, delalet, sabır… vb.) Daru’l Erkam’daki bir talebenin yüklediği anlamlar farklıdır.

 

Ruhi Eğitim:   İnsan şahsiyetinin ikinci merkezi kalptir. Kalbin eğitiminden bahsedince manevi kalp anlaşılmalıdır. Kalp insan şahsiyetinde merkezi bir görev yüklenmiştir. En küçük davranışlarımızda bile onun ağırlığı görülür.  Peygamber efendimiz de bu ilk talebelerin akıllarını eğitirken ruhi eğitimlerini de ihmal etmiyor, bu alanı da en güzel şekilde imar ve inşa ediyordu. Çünkü Kur’an ayetleri muhatapların akıllarını ikna ederken, kalplerini de tatmin ediyordu. İradenin Sağlamlaştırılması Kur’an eksenli bir ahlakın inşası ile mümkündür.


Kıssa ve Şahsiyetler:  Kur’an; örnek ve model olarak anlattığı şahsiyetlerle muhataplarının şahsiyetini inşa eden ilahi bir kitaptır. Kıssa ve şahsiyetler birer tarih kitabı olsun diye verilmemiştir. Örnek ve ibret nazarı ile okumak gerekir. Talebelerine verdiği mesajda Vahyin ilk muhataplarının siz değilsiniz. Bu risalet davasının ilkleri olmadığınız gibi sonları da olmayacaksınız. Bu işin kolay olmadığı, geçmiş müminlerin de bu yolda birçok olumsuzluğa katlandığı, bu gün şer gibi görülen bazı şeylerin sonunun hayır olabileceği bilinci kazandırılıyordu. Bu kıssalar yoluyla müminlere rol-model olacak şahsiyetler tanıtıldığı gibi, olumsuz şahsiyetler ve özellikleri de tanıtılıyordu. Eğitim ve öğretimde talebelere model şahsiyetlerin öğretilmesi; tarihi olayların ibret ve örnek nazarı ile okunması ideal bir şahsiyetin oluşumu için zaruridir.

 

Vahyin Kaynağı ve Niteliği:  İlk altı yılda inen ayetlere bakıldığında sık sık vahye vurgu yapmasıdır. Çünkü iyi bir mümin olmak için öncelikle vahyi bir bilgi kaynağı olarak kabul etmek ve insanın acziyetini kabul edip vahye muhtaç olduğunu itiraf etmesi gerekir. Ayetler incelendiğinde vahiyle ilgili şu mesajların verildiği görülür.  Bilginin mutlak kaynağının Allah olduğu gerçeği, ilahi vahyin sorumluluk noktasındaki ağırlığı, Cebrail’in vahyin iletilmesindeki rolü, vahye karşı olanların bile ondan nasıl etkilendikleri, Kur’an’ın Allah katındaki değeri, Kur’an’ın mutlak hakikat olduğu, Allah’ın istediği kişiye vahyi gönderdiği, ayetler üzerinde düşünülmesi gerektiği, vahyin kaynağına dair akıllara şüphe vermeye çalışanların çaresizliği, vahyin nasıl ve ne zaman indiğinin haberi, Kur’an’ın hak ile batılı birbirinden ayırt etme özelliği…

 

Daru’l -Erkam’ın Talebelerini Başarıya Ulaştıran Özellikler

 

1) Güzel örneklik: Eğitim ve öğretimde en önemli nokta güzel örnekliktir. Her Hoca talebesinin önünde sözden öte bir örnektir.

2) Güven:  O halde sende seninle birlikte tevbe edip sana tabi olanlarda emrolunduğumuz gibi dosdoğru olun.(Hud Süresi 112) eminliğine dostlar değil, düşmanlar şahadet ediyordu.

3) Sevgi:  Ey Resulüm! Sana uyan müminlere içtenlikle kol kanat ger (Şuara Süresi 215)

4) Samimiyet: Deki: İçten gelen derin bir samimiyet ile yalnızca Allah’a bağlanarak, Ona kulluk ederim.(Zümer Süresi 14) Şirk ve riyadan, gösteriş ve çeşitli çıkar ilişkilerinden uzak her şeyi ve her işi Allah rızası için yapabilmek Erkam’ın evinin en vazgeçilmez özelliklerinden biridir. ( Ben bu davete karşılık bir ücret istemiyorum… Sad Süresi 86)

5) İlim: onlar âlim değillerdi, ama amildiler. Öğrendiklerini hayatlarında diriltirlerdi.

6) Süreklilik: Eğer bir işte süreklilik varsa, o işte rahmet ve bereket vardır. Bugün din eğitimindeki en büyük sorun böyle bir sürekliliğin olmayışıdır.

7) Sabır: Sabır ile birlikte zafer, sıkıntı ile birlikte kurtuluş, zorluklarla birlikte kolaylıklar vardır. (Tirmizi)

8) Tedricilik: ( İnkâr edenler. Kur’an O’na bir defada indirilmeli değil miydi? Dediler. Biz onu senin kalbine iyice yerleştirmek için böyle yaptık parça parça indirdik ve onu tane tane okuduk.( Furkan Süresi 32)

9) Bütüncülük: Hayatları sözlerini yalanlamıyor, bilakis tasdikliyordu.

10) Tevekkül:  İşin sonunu Allah’a bırakmaktı.

11) Emel: Eğer seni yalanlıyorlarsa sakın üzülme! Senden önceki peygamberler de yalanlanmıştı. Unutma ki bütün işler sonunda Allah’a dönecektir. (Fatır Süresi 4)

12) Beklentisizlik: İnsanlığın kurtuluşuna aday olacaksın, ama insanlardan en küçük bir beklentiye girmeyeceksin.

 

Nebevi Eğitim Modeli Darul Erkam, M Emin Yıldırım, Siyer Yayınları, Siyer Yayınları, 2011

 

 

Bu yazı toplam 2861 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar
Harun Polat
11 Nisan 2017 Salı 20:54
20:54
Hocam İslam'ın ilk şehidi ni tarih kitapları yanlış mı söylüyor
Yazarın Diğer Yazıları

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.