Tolstoy’a Göre Eğitim / Köşe Yazısı - Emrah KAR

20.05.2020
Emrah KAR

Emrah KAR

Tolstoy’a Göre Eğitim

Tolstoy’u biz roman yazarı olarak biliyoruz. Savaş ve Barış, Anna Karenina ve diğerleri. Oysa o romancılığın çok daha ötesinde iddialı bir eğitimcidir. Zamanın Rusya hükümetinin okullarını beğenmeyip kendi köyünde okul kurar. Okulun müfredatını öğrencilerle beraber hazırlar.  Okulda okutulan ders kitaplarının bir kısmını kendisi hazırlar. Yasnaya Polyana köyünde açtığı okulla beraber aynı adla bir de dergi çıkartır. Dergi Yasnaya Polyana okulunda yapılan eğitim öğretimi özetler. Bu okulun bir özelliği de ‘deneysel okul’ olmasıdır. Burada sadece bir yöntem değil birçok yöntem dener.

Amaçsız bir eğitim düşünülemez. Amacın isabetli oluşu eğitimin kalitesini doğrudan etkiler. Tolstoy eğitimin temel amacını şu şekilde özetler.  “Eğitim, insan ırkının kardeşliğine katkı sağlayacak ne varsa hepsini almalıdır. Katkı sağlamayan şeyler dâhil edilmemelidir. İnsanların birleşmesine kolayca ve özgürce katkı sağlayan şeyler ilk olarak öğretilmeli, genel refahla daha az ilişkisi olan şeylere daha sonra gelmelidir.”(s.162) İnsanlara sorarsanız dünyada savaş mı istersiniz barış mı? Savaşı tercih edecek olan yok gibi. O halde bu savaşlar nasıl ortaya çıkıyor. Savaşların büyük çoğunluğu Dünya kaynaklarını paylaşamamaktan kaynaklanıyor. Eğitim insana, topluma, devlete kanaati, başkasının malında gözünün olmaması gerektiğini vermelidir.

Okullar eğitimin amacına hizmet eden mekânlardan biridir. Okulların öğrencilerin ihtiyacına cevap vermesini elzem görür.“Tolstoy’a göre okulun temel amacı öğrencilere neyi öğrenmeye ihtiyaçları olduğuna diledikleri gibi karar vermelerine müsaade etmektir. Bu tespit edildiği anda müfredat programları, o zaman insanların isteklerini yerine getirecek şekilde tasarlanabilirdi.” (s.110) Burada şu soru sorulabilir. Öğrencinin dilediği gibi öğrenmek istediği bilgi veya ders gerçekten işe yarar mı? Onun ihtiyaçlarını karşılar mı? Bu öğrenci şimdi çocuk, bir bilgiye şimdi ihtiyacı yok. Büyüdüğünde de ihtiyaç duymayacak mı? Müfredatı tamamen öğrenciye bırakmak pek de doğru bir karar olmayabilir. Belli bir bilgiye ihtiyaç duyup duymayacağına karar vermek için o bilgiden haberdar olmak gerek. Çocuk okumadan nasıl haberdar olacak?

Okulların ideal olanı hayata yön veren, hayatı kolaylaştıran olmalı. Bunun üzerine “Bir okulun, ‘hayatın insana yönelttiği soruları yanıtlaması’ gerekir. Fakat açıkçası farklı yaşam tarzları, farklı sorular ve farklı eğitim ihtiyaçları ortaya çıkacaktır.”s.101 der. Bu eğitim ihtiyacının karşılanması için çok esnek bir müfredatın olması gerekir. Aynı zamanda esnek bir zihin de olmalı. Bu, günümüzde meslek liselerinde kısmen uygulanıyor. Tamamen uygulanması mümkün mü? İmkansız değildir.

Tolstoy öğretmenlik mesleğine özel ve kutsal bir anlam atfeder. Öğretmen olmaya karar veren biri çalışkan, sabırlı ve asla vazgeçmeyen biri olmasını bekler. “Gücünü kaybedip bırakıp gitmemelisin, gidemezsin, eğer gidecek olursan en kıymetli inancı yok edersin. Seninle aydınlanacak kalplere ihanet etmiş olursun. Bir sınıfın kapalı alanının çok çok dışına ulaşan kutsal mesleğini asla unutma.”(s.41)  

Düşünmeden yaşamak, çalışmak ideal olmasa gerek. Düşünce aynı zamanda neyi yapacağımızı etkiler. Çalışmaktan daha çok düşünmeyi önemser. “Daha az okuyun, daha az çalışın fakat daha çok düşünün. Öğrenin, hem öğretmenlerinizden hem de okuduğunuz kitaplardan. Yalnızca gerçekten ihtiyacınız olan ve gerçekten bilmek istediğiniz şeyleri öğrenin.” S.177 Düşünce olmazsa yaptıklarımız taklitten öteye geçmez. Diğer taraftan düşünce hem verimli çalışmayı hem de verimli okumayı sağlar, hayatımızı zenginleştirir.

“Akıl bir kimseyi özgürleştirir. Bu nedenle bir kişinin ne kadar az düşünsel bir hayatı varsa o kadar az özgürleşmiştir.”s. 176 Akıl bağımsız düşünmeyi hareket etmeyi sağlar. Tersi ise bağımlılığa sebep olur. Kişi kendi başına karar verirse birey olur, aksi ise köle.

Öğrenciyi eğitecek olan öğretmen başta kendisi eğitimli olmalı. “Çocuklarını başarıya ulaştıracak bir eğitim için öğretmenler, kendilerini eğitmeye devam etmelidir.” S.163 İnsan nisyan ile maluldür. İnsan unutur. Bir öğretmen kendini yenilemediği zaman yerinde saymış olmaz, tam tersi gerilemiş olur. Öğretmenlerden beklenen kendini yenilemektir.

Öğretmenlik mesleğini oldukça önemser. Öğretme yönteminde sınır tanımayan Tolstoy şunu söyler. “Öğretmenlik bir sanat olduğu için, gelişim ve mükemmelleştirilebilirlik sonsuzken bütünlük ve mükemmellik elde edilemez.”s.129“Öğretmen, dersini öğrenciye uygun hale getirmelidir ve dolayısıyla hiçbir pedagojik kural, ‘yöntemlerde daima bir hata kaynağı olduğundan’ kusursuz görülemez.” S.120 En iyi yöntem her öğrenciye uymayabilir. Yöntemimiz kişiye özel olmalıdır.

Ahlaki olarak üstün olan bir öğrenciyi eğitmenin kolay olduğunu savunur. “Eğitimcilerin ahlaki ve ruhsal aydınlanmalarına daha çok önem verilirse, eğitim ve uygulanışı anlayışımız katlanarak artacaktır.” Her öğrenci öğretimi alamaya bilir. Ama eğitim herkese lazımdır, alabilir. Ahlaki olarak üstün olan bir öğretmen öğrencisine akademik dersleri vermese de iyi bir örnek olur. Bu da öğrenciye yapılabilecek en iyi faydadır.

Tolstoy’a göre öğretmenler öğrencilere ahlaki değerleri öğretmek istiyorsa, yöntem olarak kendisinin örnekliğinden daha iyi bir yol olamayacağını iddia eder. Merhametli olmayan birinin merhameti öğretmeye kalkışması ne kadar tutarlı olabilir ki? Sigara içen bir öğretmen, öğrencilere sigaranın zararlarını öğretebilir mi? 

Eğitimin en önemli parçası öğretmenlerdir. Öğretmen amacının ne olduğunu bilmelidir. “Öğretmenin görevi, öğrencilere öğrenme sürecini kolaylaştıracak bir dizi öğrenme yaklaşımları ve stratejileri sunmaktır.”s.111 Bilgiyi olduğu gibi vermek yerine bilgiye ulaşmasını sağlamak. Yolda yürütmek yerine yolu göstermek. “Her bir öğrenci farklı talepler ileri süren ayrı bir karakteri temsil eder ve bu da ancak seçme özgürlüğüyle tatmin edilebilir.”s.111 Her öğrenci farklı şekilde iyi anlar. Dolayısıyla öğrenci sayımız kadar öğretme yöntemimiz olmalı. Bu da yetmez. Çünkü öğrenci daima aynı yöntemle dersi dinlemek istemez, sıkılır. O halde öğrenci sayısından daha fazlası kadar yöntemimiz olmalı. Öğretmen için daha zor olanı ise öğrenciye hangi yöntemle ders anlatacağıdır. Bunu yapabilmesi için de öğrenciyi doğru tanıması gerekir.

 Çocuklar temiz bir sayfa olarak doğarlar. Büyüklerin yapması gereken temiz fıtratı bozmamaktır. “Bir kimsenin bütün yapması gereken şey, çocukları şımartmamak, saptırmamaktır. Onlar mutlaka sevimli olurlar.” S.152 Çocukların en başta öğrenmesi gereken haddi bilmektir. Hadsizlik beraberinde memnuniyetsizliği, dünyayı pervasız kullanmayı getirir.

Dünya sürekli değişiyor. Bu değişimle beraber ihtiyaçlar da değişiyor. “Eğitim, her bir bireyin ve neslin ihtiyaçlarına hitap etmesi gereken, gitgide gelişen, dinamik bir süreçtir. Eğitimcinin, öğrencinin memnuniyetsizliğine duyarlı olması ve hitap edebilmesi ve sürekli yeni neslin yeni ve yenilikçi amaçlarla iç içe olması için uğraşması gerekir. Eğitimin her neslin ve bireyin gelişimi ile uyum içinde ilerlemesi gerekir.” S.102 İnsan sürekli değişiyor. Hem ihtiyacı hem de ilgisi değişiyor. Kendini değiştirmeyen, geliştirmeyen bir öğretmen eğitimim önündeki engel olmaya adaydır. Günümüzde çokça şikâyet edilen bir konuda eğitim sistemi, özelde de müfredatın sık değişmesidir. Aslında değişmemesi sorun değil mi? “Bir Rus köyünde ameliyat aletlerinin satıldığı bir dükkân açmanın hiçbir anlamı olmaması gibi tecrübenin doğruladığı, talebin olduğu şeyleri öğretmeyen bir okul açmanın da bir anlamı olamayacağını ileri sürer.”s.108 ‘Verdiğimiz bilgiler öğrencinin hangi ihtiyacını karşılıyor’ sorusu sorulması gerekir. 

Tolstoy her çocuğun doğuştan bazı yeteneklerle doğduğuna inanır. “Bana göre, öğrenciye bilinçli bir şekilde yeni fikirler ve yeni kelime yapıları öğretmek, bir çocuğa denge kanununa uygun bir şekilde yürümeyi öğretmek kadar imkânsız ve faydasızdır.” S.113 der. Öğrencinin kendi başına öğrenebileceği bir şeyi öğretmeye çalışmak var olan yeteneği köreltmez mi?

Tolstoy üniversiteler için pek de olumlu düşünmez. Üniversiteleri, üst tabakaların ahlaki çöküşünün, boş gururun ve küstahlığın kaynağı olmakla suçlar. S.146. Bu sorun günümüzde de devam etmektedir. Birçok şehrin gençlerinin üniversiteyle birlikte ahlaki olarak yozlaştığı yaygın şikâyetler arasındadır. Üniversite kampüslerinde kütüphanelerin müşterisi ancak sınav döneminde yoğun olur. Diğer taraftan eğlence mekânları, kafeteryalar her zaman dolup taşar.

Akademik bilgi edinme ile erdemli bir birey olunamayacağını savunur.  “Bilgimiz ne kadar büyük olursa olsun hayatımızın ana amacını –ahlaki mükemmelliğimizi- gerçekleştirmemize yardımcı olamaz.”s.176 Bilimin üretildiği, yayıldığı yerlerin başında üniversiteler gelir. Beklenilen üniversitelerde erdemin, ahlakın yaygın olması gerekir. Oysa bunun tersini müşahede etmekteyiz.

Tolstoy Hıristiyanlığa da eleştiriler getirir. Din adamlarının çocukların hayatın anlamını sorduğunda, tatmin edici cevap veremediğini iddia eder. Tanrının insanların günahına kefaret olsun diye kendi oğlunu gönderdiğini söylemelerini korkunç bir efsane olarak ifade eder. Çocuğun günahkâr olarak doğmasına inanılması insanı yozlaştırdığına inanır. S.169 çocuk gözlerini dünyaya açtığında hangi suçtan dolayı günahkâr olduğunu doğal olara düşünmeye çalışır. İnsanın kendini suçlu olarak görmesi yeni suçları işlemesine sevk edebilir. İnsanın günahkâr doğduğunu kabul etmez. İnanç ile ilgili hayatı boyunca bir arayış içinde olmuştur. 

Kaynak: Eğitici Tolstoy, Daniel Moulin, Hece Yayınları

Bu yazı toplam 1538 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.