Bir İkna Yöntemi Olarak Propaganda / Köşe Yazısı - Bilal AKGÜL

20.05.2020
Bilal AKGÜL

Bilal AKGÜL

Bir İkna Yöntemi Olarak Propaganda

İletişim kanallarının alabildiğine çoğaldığı günümüzde, propaganda araçlarında ve ikna etme yöntemlerinde de önemli değişmelerin, gelişmelerin olduğunu söylemek mümkündür.

Toplumu “kendi doğrusu” ekseninde yönlendirmeyi amaçlayan propaganda “çok güçlü bir silah olmasına rağmen ancak propagandaya hedef olan şahsın öz fikirlerine yatkın olduğu takdirde etkili olabilir.” Hedef kitlenin dünya görüşü, kültürel antropolojisi, medeniyet tarihi ve algısı, yapılacak telkinde etkili olan faktörler arasında gösterilmektedir.

J.A.C. Brown’ın fiili savaş durumlarındaki propaganda için dile getirdiği ifadeleri gerek toplumlararası yarışta gerekse bir toplumun kendi içinde yarışan farklı kesimleri için de ele almak yanlış olmazsa gerek: “Düşmanın kanaatlerini, herhangi bir propagandadan ziyade, fiili stratejik durum tayin edecektir. Savaş propagandası, çok zaman kanaatleri değiştirebilir; fakat fiili durum çok kötü olmadıkça, davranışları etkilemesi pek mümkün değildir. Etkisi hareketlere dönüşmeyen bir propaganda ise, hiç de başarılı sayılmaz.”

Ekonominin kötü olduğu şeklinde bir algıya, bir düşünceye sahip olanların bunu sözlü olarak savunmaları; hatta bazı belgelerle ispatlamaya çalışmaları, kitleleri bu konuda ikna etmek için yetmemektedir. Muhatap kitlenin bu konuyu günlük hayatında hissetmesi, görmesi hatta yaşaması gerekmektedir. Ancak markete gittiğinde yaptığı alışverişin hesabında belirgin bir farklılık gördüğünde bu konuda yapılan propagandanın etkisinden bahsetmek mümkündür.

Kimi zaman propaganda yapanlar işi biraz abartma gereği bile duymaktadırlar. Savundukları tezlerini güçlendirme adına sûn’i bir kriz ortamı oluşturabilmekte, sûn’i bir kaos oluşturabilmektedir. Tuhaf olan, hedefine ulaşan propaganda sürecinden sonra muhalif kesimin temel tezlerinin esamesinin okunmaması, yaratılan kriz havasından eser kalmaması ya da tezini ispat için girilen kılıklardan geriye bir şey kalmamasının kimse tarafından sorgulanmamasıdır. İkna olma sürecinin “tezleri” nin “kabul” sürecinden sonra tedavülden kalkmasının hesabını sorma gereği duyulmamasıdır. Şu patates, soğan mevzusu…

Kısa bir süre önce soğan ve patates fiyatlarının birden astronomik bir şekilde artmasının, seçim sürecinden sonra birden gündemden düşmesinin, fiyatların eski seviyesine gerilemesinin üzerinde algı yönetimi açısından sosyal psikolojiyi merkeze alarak değerlendirmek gerektiği kanaatindeyim. Özellikle olmayan şeyi bir örneklem üzerinden varmış gibi göstermenin kitle üzerinde nasıl bir etki oluşturduğu, günlük hayatta çok kullanılan bir malzeme üzerinden ilgili alanın tüm kalemlerinde sorun var algısı oluşturmanın algı yönetimi açısından araştırılması, saha çalışması yapılması elzemdir.

Brown, bir propagandacının hiçbir zaman hakiki bir tartışmayı göze alamadığını ifade eder. Önceden cevapları, çözüm yolları, meseleleri belli olan bir propagandacının hakiki bir tartışma durumunda oluşturduğu fildişi kulelerinin yerle yeksan olma ihtimali işten bile değildir çünkü. Brown’ın tezinde daha çok bir tez sahibi olmanın ötesinde antitez olma anlayışının ön planda olduğu görünmektedir. Mevcut teze karşı çıkma, yanlış görme, biraz daha net söylemek gerekirse karşı çıktığı tezi “alt etme” anlayışı üzerine oluşturulan kurgunun hakiki bir tartışmadan kaçınması kendi içinde de tutarlı görünmektedir.

Propaganda sürecinde etkili olan hususlardan biri de yapılan propagandalarla karşı tarafın doğrusunun ortaya atılan yanlışın altında ezilmesi ya da gündemden-gözden düşürülmesidir. Brown’ın da vurguladığı üzere kitleler “ateş olmayan yerden duman çıkmaz” sözüne pek rağbet etmektedirler. Doğru sahibi olmak yetmez, kendi doğrumuzun karşı tarafın yanlışına kurban edilmemesine de dikkat etmek gerek. Aksi durumda kendi doğrumuzla “ortada kalma” ihtimalimiz vardır. Irak’ın işgal sürecindeki propagandayı hatırlayın. Kimyasal silah bulundurduğu iddiası ile işgal edildi Irak. Milyonla insan öldürüldü. Şehirler tarumar edildi. Sonra… Tüm bunlardan sonra Irak’ın kimyasal silah sahibi olmadığı ABD nin en yetkili ağzı tarafından ifade edildi. Ve Irak hâlâ işgal altında..

Propaganda sürecinde kitlelerin hassas olduğu konulardan biri, oluşturulan korku atmosferidir. Bir kısım bilgine göre korkutmak, propagandanın birçok biçimlerinde “geri tepen bir silah” olarak değerlendirilmektedir. Muhatabın zayıflığını veya yetersizliğini ispat adına yapılan korkutmaların ters teptiği görünmektedir.

Toplum mühendislerinin hedefe ulaşmak için günümüzde kullanabilecekleri araçlar olabildiğince çok. Propagandistlerin algı yönetimi çalışmalarını boşa çıkarmak; ancak her daim aklıselimin devrede olması, duygularla hareket edilmemesinin yanında temel kaynaklarımızın ve medeniyet tecrübemizin güçlü bir şekilde referans kılınması ile mümkündür. Temel referanslarımız olan Kur’an ve sünnetin hayat tarzımız üzerinde belirleyiciliği olmadığında rüzgârın önündeki bir yaprak gibi algı yöneticilerinin operasyonlarının esiri durumuna düşmemiz hiçte zor değildir.

“Ey iman edenler, eğer bir fasık, size bir haber getirirse, onu 'etraflıca araştırın'. Yoksa cehalet sonucu, bir kavme kötülükte bulunursunuz da, sonra işlediklerinize pişman olursunuz.” (Hucurat 6)

Kaynak: J.A.C. Brown, Beyin Yıkama, Çev. Behzat Tanç, Boğaziçi Yayınları, Ocak 2012, İstanbul

Not: Bu yazı Rehberlik Atölyesi programında yapılan sunumun metnidir.

Bu yazı toplam 1155 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.