Ziya Tepe: Hatıralar 6.Bölüm

Ziya Tepe: Hatıralar 6.Bölüm

ALTINCI BÖLÜM

Hazırlayan:Bilal Akgül

Milli Görüş Hareketi

Milli Görüş Hareketi’nin lideri Necmettin Erbakan Hoca, İslami düşünce anlayışı ile yetişmiş çok çalışkan ve İslam davası sahibi olan bir büyüğümüzdü. Ülkemize ve Müslüman halkımıza büyük emeği de olan bir liderimizdi.

Hocanın bir kısım kişisel sıkıntılarından dolayı Milli Görüş davası ve hareketi halk arasında gereğince tutunamamış ve siyaset arenasında istenilen başarıya ulaşamamıştır. Örneğin dünyada ve ülkemizde basın ve yayının gücü ve etkisinin bilincinde olan ve bunu da dile getiren Erbakan Hoca’nın çıkarmış olduğu Milli Gazete’nin, partinin yayın organı olmasının dışında nerede ise bir fonksiyonu yoktu. Bu gazete 1980 sonrasında ülkemizde Müslümanların ihtiyaç duyduğu basın yayın ihtiyacını karşılayamadığı için İslami kesim arasında bir gazeteye ihtiyaç duyuluyordu ve bu durum sık sık da ifade edilirdi. Bu ihtiyaç kısmen Kemal Ilıcak tarafından çıkarılan Tercüman Gazetesi ile giderilmeye çalışılırdı.

Benim de içinde bulunduğum bir toplulukta Mehmet Metiner; Ali Bulaç, Fehmi Koru, Nabi Avcı gibi İslamcı kesimin önde gelen yazarları ile bir araya gelerek bu kesimin ihtiyaçlarını karşılayacak yeni bir gazete çıkarma istişaresinde bulunduklarını anlatmıştı.  Öyle ki Milli Gazete’nin İslami kesimin ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak olduğu, ivedilikle yeni bir gazeteye ihtiyaç duyulduğu ittifakla kabul edilir. Bu ekip, yapılacak yeni toplantıya Müslümanların önde gelen liderlerinden olan Erbakan’ın da bulunmasının iyi olacağı düşüncesini serdeder.

Erbakan’ın da içinde bulunduğu bir sonraki toplantıda yeni çıkacak gazetenin hem İslami kesimin ihtiyaçlarına cevap verecek hem de Erbakan’ın lideri olduğu partiye de lojistik destek vereceği özellikle vurgulanır. Konuşma sırası Erbakan’a gelince Erbakan’ın anlattıklarından çıkan netice yine Milli Gazete benzeri bir gazetenin gerekliliği olur. Zaten var olan Milli Gazete’nin bir benzerini çıkarmanın beyhude bir iş olduğu kanısı ile ekip dağılarak, proje akamete uğrar.

Bununla ilgili bir diğer anımı paylaşmak istiyorum. Kâhta ilçemizde yetişmiş iyi bir ressam ve çizer olan Ramazan Erkut’un bana anlattıklarına göre, İstanbul’da Milli Gazete’de hem çalışmak hem de hizmet etmek düşüncesiyle gazeteye başvurur. Gazetenin yöneticisi kendisine çok cüz’i bir ücret teklif eder ki, bu ücret ancak küçük ve zaruri olan birkaç ihtiyacını karşılayabilecek bir ücrettir. Ramazan, bu ücretle İstanbul’da kalmanın ve yaşamanın imkânsız olduğunu belirtince gazete yöneticisinin Erbakan’ın partiye her ay şu anda hatırlamadığım yüksek bir miktarda parayı her şart ve durumda vermeleri gerektiğini belirtir. Kendilerinin de bu parayı tedarik etmek için çalıştıklarını söyler. Ramazan Erkut, daha sonra Hürriyet Gazetesi’nde işe başlar.

Ülkemizde tanınan Müslümanların önde gelenlerinin hemen hemen hepsinin mutlaka Erbakan Hoca’nın partisi ile bir ilişkisi olmuştur. Fakat ne yazık ki bu insanlar yapının içinde tutulamamış ve gereğince değerlendirilememiştir. Bu şahsiyetlerin içinde, İlim Grubunun lideri Hüseyin Velioğlu’ndan, Cemalettin Kaplan’a, Sezai Karakoç’tan Recep Tayyip Erdoğan’a kadar, birçok kişi sayılabilir.

Birkaç arkadaşla birlikte Üstad Sezai Karakoç’a yaptığımız ziyarette Avukat Mehmet Ballı adlı arkadaşın sorduğu “Niye Diriliş Partisi'ni kurma gereği duydunuz?” sorusu üzerine Üstad; geleceğe dair bir ideal ve bu ideali gerçekleştirme anlayışı ve umudu ile Erbakan Hoca’ya gittiğini; Erbakan Hoca’nın da bu projelerin üzerinde durup değerlendirmek yerine “Oturup şiir yazması” teklifinde bulduğunu ifade etmişti. Bunun üzerine Sezai Karakoç’ta büyük bir hayal kırıklığına uğradığını, düşünce ve idealinin hayat bulması için parti kurmak mecburiyetinde kaldığını uzun uzadıya anlatmıştı.

Hoca’nın kırk-elli yıllık siyaset sürecinde aldığı en yüksek oy oranının o da bir defa % 22’ lerde kalması, irdelenmesi gereken bir husustur. Yine ilk seçimde Turgut Özal’ın Başbakan olması ve Tayyip Erdoğan’ın % 35’lerle siyasete başlaması da dikkate değerdir. Erbakan Hoca’nın yaklaşık kırk-elli yılda aldığı en yüksek oy oranının bu iki Müslüman liderin ilk seçimlerinde Hoca’dan bir buçuk kattan fazla oy alması tesadüf değildir. Nedenlerini görmek, bilmek gerekir.

Hocanın siyasette takip ettiği en büyük handikaplardan biri Turgut Özal ve Recep Tayyip Erdoğan gibi Müslüman liderlere habire sözlü saldırıda bulunması ve bu liderlerin icraatlarını küçümsemesidir. Hâlbuki Hoca’nın bu liderlerle uğraşmak ve onlara köstek olmak yerine kendi maharetini, projelerini, vaatlerini ve anlayışını topluma sunması gerekmez miydi? Bunun en güzel örneğini Tayyip Erdoğan sergiledi. Şöyle ki Tayyip Bey, Erbakan Hoca’ya, partisine ve diğer partilere takılmadan, köstek olmadan, icraatlarına ve ideallerine yoğunlaştı. İslam’ın siyaset ahlakı da bunu gerektirir.

Turgut Özal’ın uzun vadede ideali ve hedefi, ülkemizi egemen güçlerin tahakkümünden kurtarmak, halkın iradesini ülke üzerinde egemen kılmaktı. Bunun bir yolu da ekonomik bağımsızlıktan geçtiğinden dolayı, ülkede ekonominin gelişmesine hassaten önem veriyordu. Turgut Özal’ın yaptığı, egemen güçlerin ülke üzerindeki tahakkümünün kırılması ve halkın iradesinin hâkim kılınması hususu uzun vadede en çok Erbakan Hoca’nın faydasına idi. Bu durumu ben bazen arkadaş çevreme, egemen güçlerin tahakkümü kırılmazsa günün birinde Erbakan Hoca’nın Başbakan olması durumunda buna müsaade edilmeyeceğini anlatırdım. Kısaca Hoca’nın Turgut Özal’la uğraşması kendi ayağına kurşun sıkması idi…

Özal’dan sonra da Saadet Partisi’nde Abdullah Gül’ün parti başkan adaylığı ile daha sonraki bir seçimde Numan Kurtulmuş’un adaylığı esnasında mevcut parti üst yönetiminin bunlara yönelik ağza alınmayacak sözler söylemeleri, ithamda bulunmaları; hatta fiili saldırıların olması, partinin yapısındaki zafiyetin boyutu hakkında bizlere bilgi veriyor.

Erbakan Hoca’nın İslam camiasına kazandırdığı en önemli hususlardan biri siyaset yapma sürecinde Müslümanları şiddete bulaştırmamasıdır. Bu yönün takdire şayan olduğunu defalarca dile getirmişimdir. Kendisi ve partisi birçok haksızlık ve hukuksuzluğa maruz kalmasına rağmen yine de şiddete bulaşmadan sabır ve sebat göstermiştir.  Bu tutum da İslami kesimin siyasette sıhhatli bir şekilde yol almasına ciddi bir katkıda bulunmuştur. Erbakan Hoca, bu konuda öncü olmuştur.

Hoca’nın ülkemizde İslami kesime kazandırdığı bir diğer husus da partisinin Müslüman siyasetçiler için adeta bir mektep özelliğinde olması ve birçok siyasi aktörün yetişmesine katkıda bulunmasıdır

28 Şubat sürecinde Erbakan Hoca’nın iktidara gelmeden önce içinde Muhammed Hüseyin Fadlallah’ın da olduğu bazı büyük düşünürler, Hoca’nın iktidarına derin güçlerin asla müsaade etmeyeceğini, onun için de kendisi Başbakanlık yapmadan, geri planda kalarak Türkiye’deki siyasette daha faydalı olacağı kanaatini belirtmişlerdi. Netice de bunların düşündüğü gibi çıktı.

28 Şubattan önce İslamcı kesimin ülkemizde güçlü bir konuma gelmesi ve yol alması ile Erbakan Hoca’nın da iktidara gelmesi elbette iç ve dış şer güçler açısından tahammül edemeyecekleri bir risk oluşturuyordu. O dönemde İslamcı kesimin fazla önemsemediği siyasi iktidar hususu, emperyalist güçlerin bütün şirretliği ile fiili mücadelede bulunduğu bir alandı. Bu iki taraftan birinin bir yanlışlık içinde olduğu açıktır. Bence yanlış tutum ve duruş içinde olan İslamcı kesimdi. Emperyalist güçler daha gerçekçi ve hayatta karşılığı olan bir siyasi mücadele tarzı güdüyorlardı. Günümüzde de bir kısım İslami camianın siyasi iktidar konusunda aynı ilgisiz tutumu sürdürmesi trajiktir.

Recep Tayyip Erdoğan ve Ak Parti’nin Çıkışı

İktidardan düşürülen ve sonra hapse atılan Erbakan Hoca’ya ve partisine ülkemizde derin güçlerin gelecekte de siyasi arenada başarı göstermelerine müsaade etmeyecekleri kesin ve açıktı. Erbakan Hoca ve partisi için ülkemiz ve Müslümanların geleceği göz ardı edilemezdi. Yapılması gereken en akılcı adım yeni bir anlayışla yeni bir siyasal sürecin başlatılmasıydı. O süreçte Tayyip Bey ve arkadaşlarının çıkışı tam da olması gereken önemli bir çıkıştı.

Yeni çıkışın başka önemli nedenlerini de Hayrettin Karaman Hoca’nın yayınladığı anılarından öğreniyoruz.  Hayrettin Hoca’nın bahsettiği bir kısım ciddi sıkıntıdan dolayı, Erbakan Hocanın parti siyasetiyle sağlıklı yol alınamayacağı ve siyasi arenada ciddi bir başarı elde edilemeyeceğidir. Bu durumu Recep Tayyip Erdoğan’a bizzat kendisi de sunuyor.  Recep Tayyip Bey, Hayrettin Hoca’nın da içinde bulunduğu bir komisyon oluşturmalarını ve yeni bir partinin yol haritasını çizmelerini önererek, bu durumu kendisinin de değerlendireceğini ifade eder. Neticede bu çıkışın ülkemiz ve İslam dünyası için ne kadar hayırlara vesile olduğunu da müşahede ediyoruz. Hassaten toplumu ilgilendiren temel meselelerde duygusal değil aklıselimle hareket etmek gerekir. Ak Parti’nin kuruluşuna da bu anlayışla bakıyorum.

Bu haber toplam 1122 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.