Yaralı Bilinç/ Geleneksel Toplumlarda Kültürel Şizofreni / Köşe Yazısı - M.Nurullah DEMİR

13.01.2017 21:06:12
 M.Nurullah DEMİR

M.Nurullah DEMİR

             Yaralı Bilinç/ Geleneksel Toplumlarda Kültürel Şizofreni

"Çin bilgesi Zi Gung, Han Irmağının kuzey yakasında bostanda çalışan yaşlı bir adam gördü. Adam bostana sulama arkları açmıştı. Kuyuya kendisi iniyor ve elleriyle çıkardığı bir kova suyu arka döküyordu. Bütün yorgunluğuna rağmen çok kötü bir sonuç elde ediyordu. ZiGung: ‘ Bir günde yüz arkı sulamanın bir yolu var. Az bir yorgunlukla büyük sonuçlara ulaşılıyor. Sen de yapmak istemez misin?’ dedi. Bostancı ayağa kalktı, ona baktı : ‘ Nasıl bir yol?’ dedi. ZiGung: ‘Arkası ağır önü hafif bir levye alırsın. Böylece bol bol su çekebilirsin. Bunun adı zincirli kuyudur’, dedi. Yaşlı adamın suratı öfkeyle gerildi, sonra gülerek şöyle dedi: ‘ Ustam der ki: Makine kullanan kişi bütün işlerini makine gibi görür, işlerini makine gibi gören kişinin makine gibi yüreği olur. Ve göğsünde makine gibi bir yürek olan kişi masumiyetini kaybeder. Saf masumiyetini kaybeden kişi ruhunun hareketinde kararsız olur. Ruh kararsızlığı doğru anlamla uyuşamaz. Bu şeyleri bilmediğimden değil kullanmaktan utanırım". (1)

Yukarıdaki hikmetli kıssayı aktaran İranlı aydın Daryush Sayegan adeta Yaralı Bilinç adlı esrinin özünü/cevherini bu kıssadan oluştuğunu söylersek çok da abartmış sayılmayız. Teknik ve makineleşme ile insanın doğayla ve insanın kendisiyle olan ilişkisinin değişimini Çin Bilgesi ZiGung özetlemiştir. Batı medeniyetinin gerisinde kalan toplumların aydınlarının genel kanaati; Batı medeniyetinin tekniğinin ve değer yapısının ayrı ayrı olarak ele alınmasıdır. Bu parçalama işlemi ile batıdaki tekniği, kendi toplumunda da kullanılabileceği düşüncesini meşrulaştırmaktadır. Oysa Sayegan bu düşünceyi şiddetle eleştirmektedir.

-------------------------------------

Kendi ifadeleriyle :” Tekniği ve ateşli silahları seçip, bunların temelinde yatan laikleştirici ve yıkıcı fikirleri kahramanca reddetmek. Yani hem Şeriat’ın her yerde varlığına tamamen boyun eğen tam bir Müslüman, hem girişimci bir kapitalist, hem iş bitirici bir teknokrat, hem de ateşli bir milliyetçi neden olmasıdır? (2) diyerek bir ironide bulunur. Bu konuda Sayegan gibi düşünen İsmet Özel: ‘ Bize bilgi sunacak kurumların ve kitapların bilginin yanı başında niyette sunmadıklarını kimse iddia etmiyor.’(3) diyerek durumu bir bütün olarak ele almıştır.

Asya ve Afrika ülkelerinin 300 yıldır tatilde olduğu bu zaman diliminde, değişim karnavalına katılamayıp, tarihin ve bilginin sahipliğinden dışlandığını belirten Shayegan, teknik ve bilginin ithal edilmesinin bir sonucu olarak, bilincin yaralandığını ve geleneksel toplumlarda kültürel bir şizofreni oluştuğunu savunur. Bu tarif çok ilgi çekicidir. Psikoloji ve psikiyatri kavramı olan şizofreninin bu bağlamda kullanılması sosyal bilimcileri etkilemiştir. Prof. Dr. Orhan ÖZTÜRK Ruh Sağlığı ve Bozuklukları adlı eserinde Şizofreni kelimesini, Yunanca ayrık veya bölünmüş anlamına gelen "şizo" ve akıl anlamına gelen "frenos" sözcüklerinin birleşiminden meydana geldiğini belirtir. Ünlü Psikiyatr Eguen Bleuler  şizofreninin etkilerini temel ve ikincil belirtiler olmak üzere iki kümeye ayırmıştır. Temel belirtiler 4A belirtileri olarak da bilinir. Bunlar: 1) Autizm 2) Assosiasyon 3) Ambivalans 4) Affektivite. Autizim(otizm) kişinin genellikle gerçeklikle tüm bağlantısını kopararak içe kapanması olarak tanımlanır. Assosiasyon, kişinin çağrışımlarındaki bozukluk olarak tanımlanır. Ambivalans, aynı anda iki zıt duygu ve düşüncenin bir arada bulunması olarak ifade edilir. Affektivite ise duygulanımdaki bozukluğu ifade eder. (4)

---

Şizofreninin belirtilerinden ambivalans üzerinde duran Shayegan, geleneksel toplumların Batı toplumu ile karşılaştırması sonucu yaşadığı zıtlığı örneklerle ortaya koyar. Bu çelişki-zıtlıklar barındıran durumun hayatın her alanını kapsadığını, eğitim siyasi, ekonomi, askeri vb alanlarda nasıl bir etki yarattığını ortaya koyar. Örnek verecek olursak; Mısırlı Abdurrahman El Şarkavi İslam'ın Şuralar, yani bir tür danışma konseyi getirmesi nedeniyle demokratik olduğunu beyan eder. Kanıt olarak şu ayeti iliştirir:” İşler konusunda onlara danış”( Al-i İmran, 159). Bir diğer Mısırlı, Yusuf İdris daha da uzağa gider:”Sosyalizm ya da demokrasi gibi kavram ve ülkülerin Batı’da ortaya çıkmadan önce bizde bulunduğu söylenebilir.” Ve nihayet Ahmet Bahaeddin de şöyle der: İslam ile demokrasi arasında en ufak çelişki yoktur. Ben ise aksine ikisi arasında, tam da demokrasi gibi bir olayın ortaya çıkışını olanaklı kılan paradigma değişiminden dolayı çelişki olduğunu düşünüyorum… Demokrasinin ortaya çıkması için öncesinde zihinlerin ve kurumların sekülarizasyonu gerekmişti… Demokrasi, Aydınlanma’nın çocuğudur. Aydınlanma da eleştirel çağın doruk noktasıdır.[1](5)derken, bunun aksine Aliya İzzetbegoviç :” Ben olsam Müslüman Doğudaki tüm mekteplere eleştirel düşünme dersleri koyardım. Batı’nın aksine, Doğu bu acımasız mektepten geçmemiştir ve birçok zaafın kaynağı budur” (6)diyerek Shayegan gibi Doğu medeniyetinin eleştirel çağın doruk noktasında olmadığını ifade etmektedir. Eleştirel bakış açısının oluşmadığı toplumlarda demokrasinin uygulandığından söz etmek bir çelişkidir. Ayrıca şizofreninin belirtilerinden Assosiasyon yani çağrışımdaki bozukluk göze çarpmaktadır. Kültürümüze ait olmayan bir kavramın zihinlerimizde oluşturduğu prototip, kavram sahipleriyle çok farklılık oluşturduğunu görmekteyiz. Sosyolog Nilüfer Göle:  “Doğu’nun Batı dünyasıyla karşılaşması iki kültür arsında karşılıklı bir alışverişe değil, İslami kimliğin zayıflamasına yol açar.”diyerek batı medeniyetinin konumunu belirtir. Ayrıca  Göle’ye göre; “Medeniyet kavramı yansız, değer yargısı içermeyen bir kavram değildir; Batı’nın üstünlüğünü açıkça belirtir ve kendine özgü Batıcı kültür modeline evrensellik atfeder”(7) Bu evrensellik dayatması askeri- siyasi-ekonomik dayatma şeklinde ortaya çıkabilmektedir. 

--------------------------------

Materyalist, Marksist, Ateist, hatta kâfir oluşum önemli değildir. Marksist diyalektiğin keskin bıçağıyla en küstah karşıtlarımın kellelerini kopardıktan sonra uslu evime dönüp ilahi Hafız’ın divanını ya da Mevlana’nın Mesnevisini açarım; sözcüklerle imgelerle sarhoş olurum; Meleklerin şölenine katılıp tasavvufi sefahatin zevklerinden tat almaya hazırım.”[2](8) diyen Shayegan düşünce, davranış ve duygular arasında uyumsuz tutumu açıkça göz önüne sermektedir. “ İnsanların kafası bir yanda, gönlü başka bir yandadır. Elleriyle yaptığı birçok şeyi kalbiyle reddetmektedirler” (9)           

Coğrafi keşifler ile başlayan Batı uygarlığının gelişimi ve yayılımcı politikası Asya ve Afrika ülkelerini zihinsel ve ekonomik anlamda etkisi altına almıştır. Ayrıca teknolojinin gelişimi, iletişim araçlarının yaygınlığı; dünyayı küçük bir köy haline getirmiştir." Milletler birbirlerine günden güne daha çok benzemekte fakat her millet ötekini günden güne dışlamaktadır… Dünyada birbirine benzeyen fakat birbirinden sürekli uzaklaşan insanlar durmadan çoğalıyor”[3](10) Bilginin gücü ve kapitalist yaklaşım, dünyanın orijinini Batı haline getirmiştir. Ayrıca İbn Haldun’un deyişiyle Yenilenler, yenenleri taklit ederler”. Bu taklit ediş paradigmanın değişimine neden olmuştur.

Daryush Shayegan’ın Batı karşısında Asya ve Yaralı Bilinç adlı eserleri gelişmemiş-gelişmekte olan toplumlarda, teknik – yabancılaşma –medeniyet gibi sorunları ortaya koyma ve tespitleri açısından değeri harbiyesi büyük olan bir eserdir. Ancak sorunu kökten kavramakla meseleye kökten çözüm yolları üretmek aynı şeyler değildir. Shayegan bu eserlerinde çözümden ziyade soruna odaklanmıştır. "Ne yapmalı?" sorusuna dair reçete sunulmamıştır. Bu durum, sorunun büyüklüğünden ve ayrıca İsmet Özel’in deyişiyle: “Batı düşüncesini terk etmenin gerekliliğini görecek kadar kafası gelişen insanlar, doğu düşüncesini benimseyebileceği saflığı, hayranlığı kaybetmiş oluyorlar.”[4](11)Gerçekten de durum bundan ibarettir. İçinde bulunduğumuz durum, günümüz toplumlarının veya fertlerinin Batı’nın dayattığı aydınlanma diktatörlüğünü içselleştirip kendi öz kültürlerinden tamamen kopmalarına veya radikal bir tutum sergileyerek anakronik bir şekilde kültürünü sahiplenmesine ya da batılı bir akıl taşıyıp doğulu bir gönle sahip bireyler haline gelmelerine neden olmuştur.

 

Dipnotlar

1 Aktaran  Shayegan,D., Yaralı Bilinç, s.22-23

2  Shayegan, D., Yaralı Bilinç, s.24

3 Özel, İ., Üç Zor Mesele, s.84

4  Öztürk, O., Ruh Sağlığı ve Bozuklukları, Ankara, 2015

 5   Shayegan, D., Yaralı Bilinç, s.198

6 İzzetbegoviç, A. Özgürlüğe Kaçışım Zindandan Notlar, s.130

7 Göle, N., Modern Mahrem, s.21

8 Shayegan, D., Yaralı Bilinç, s.19

9 Özel, İ., Üç Zor Mesele, s.290

10 Özel, İ., Üç Zor Mesele, s.291-292

11 Özel, İ., Üç Zor Mesele, s.312-313

 

Kaynakça

1-SHAYEGAN, Daryush, Le regard mutile, Albin Miçhel, Paris, 1989; Yaralı Bilinç (çev. Haldun Bayrı), Metis Yayınları, İstanbul, 1991.

2-GÖLE, Nilüfer, Modern Mahrem, Metis Yayınları, İstanbul,1991.

3-ÖZEL, İsmet, Üç Zor Mesele, Tam İstiklal Yayıncılık, İstanbul,2016.

4-ÖZTÜRK, Orhan, Ruh Sağlığı ve Bozuklukları, Nobel Tıp Kitabevi, Ankara,2015.

5-İZZETBEGOVİÇ, Aliya, Özgürlüğe Kaçışım, Klasik Yayınları, İstanbul,2015.

 

 

 

 

Bu yazı toplam 3476 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.