Ancak Fedakârlığın Zirvesi ile Zafere Ulaşılır / Köşe Yazısı - Bilal AKGÜL

28.09.2017 12:50:38
Bilal AKGÜL

Bilal AKGÜL

   Ancak Fedakârlığın Zirvesi ile Zafere Ulaşılır

Peygamber Efendimizin hayatının birçok safhasında özellikle vahiyle bir müdahalenin, bir yardımın olduğunu görüyoruz. İlahi yardıma mazhar olmanın birçok gerekçesinin, vesilenin olması bizlerin üzerinde dikkatle durması gereken bir husustur.

Bedir Savaşı öncesi hafif bir yağmurun yağması ve sonrasında Müslümanları hafif bir uykunun sarması ilahi yardım olarak görülür. Nitekim Enfal Suresinde 11.ayette ve Ali İmran Suresi 154. ayette konuyla ilgili ilahi hükmün beyanına şahit olmaktayız. Bir avuç Müslüman’ın Sünnetullah’a uygun bir fedakârlık örneği sergilemesi ve Efendimiz’in sabaha kadar dua etmesi, ilahi yardıma mazhar olmanın gerekçeleri arasında sayılabilir.

Uhud Savaşında ise emre itaatin zayıf kalmasının ya da bir grup Müslümanın mevziisini terk etmesi önemli kayıplara sebep olmuş, nerede ise savaşı kaybetme ile karşı karşıya kalmışlardır. İtaatsizlik 70 Müslüman’ın şehid olmasına, Efendimizin yaralanmasına sebep olmuştur. Güç ve disiplin olarak düşmana karşı mukavemet kabiliyetleri artmakla birlikte savaş meydanında ordunun bir bölümünün dahi zayıf davranması telafisi mümkün olmayan sonuçlara neden olmuştur. Sonraki süreçte savaşma cesareti kırılan Müslümanları saran bir uyku onların yeniden cesaretlenmesine, kenetlenmesine vesile olmuş, nisbi de olsa kayıplarının telafisi imkânı doğurmuştur.

Hendek Savaşı’ndan Müslümanların geç haberdar olmaları savaş hazırlıklarının gecikmesine neden olmuş, Müslümanların hızlı bir şekilde tedbir almalarını zorunlu kılmıştır. Selman-ı Farisi’nin önerisi ile hendek kazılması, düşmana karşı mukavemet çalışmasına ciddi bir katkı sağlamıştır. Kısa sürede hendeğin kazılması, gelen düşmanın çokluğuna rağmen korku emaresinin olmaması, verilen emirlerin harfiyen yerine getirilmesi, her Müslüman’ın imkânları ölçüsünde hazırlıklara katkıda bulunması, yeri geldiğinde kardeşinin nefsini kendi nefsine tercih etmesi (isar), içteki fitne odaklarının tahriklerine gelinmemesi düşmanın dağıtılmasında etkide bulunmuştur. Öyle ki çok ciddi imkânlarla Medine’nin kapısına dayanan müşrikler Müslümanların tek vücut mücadeleleri ile yaşanan fırtınanın akabinde çekilmek zorunda kalmış, ciddi bir zayiat verilmeden düşman püskürtülmüştür.

Medine’ye hicretten sonra imkânsızlıklara rağmen birçok kez yapılan seriye ve gazveler hem düşmana korku vermesi hem de nispi de olsa elde edilen ganimetler ile Müslümanların moral bulmasına ve düşmana karşı caydırıcılıklarının pekişmesine katkıda bulunmuştur. Bazı seriyelerin birkaç süvari ile yapılmasının altını çizmede fayda görüyoruz.

İlginç örneklerden biri Ebu Zer’i Gıfari’nin savaşa giden orduya yetişmek için gösterdiği fedakârlıktır. Zayıf bineği ile orduya katılan Ebu Zer (r.a) kısa bir süre sonra çölün kavurucu sıcağına dayanamayan hayvanının yere yığılması ile tam bir çaresizlikle karşı karşıya gelmiştir.

Bineğinin devam edemeyeceğini anlayan Ebu Zer (r.a), eşyasını sırtına yükleyip yoluna devam eder. Çölün insanı yutan kasveti O’nu ordunun gerisinde bırakmıştır. Yol alırken küçük bir yağmur birikintisine rastlar. Avucunu suya daldırıp içme pozisyonu aldığında aklına Resulullah gelir ve kendi kendine “Bu sudan Resulullah içmeden ben içmem” der. Yola revan olur.

Peygamber (a.s) ordusunda hem çok sıcak bir zamanda yola çıktığı hem de hasat zamanı olduğu için kopmalar yaşar. Ordudan geri kalanlar gittikçe çoğalmaktadır. Bu konuda haberdar edilen Efendimiz’in geride kalanlar için kullandığı ifade ise aynıdır: ”Eğer hayırlı ise Allah O’nu bize ulaştırır. Eğer hayırlı değilse de Allah bizi O’ndan kurtarmıştır.”

“Ya Rasulullah Ebu Zer’de geride kaldı “ sualine verdiği cevapta aynıdır:” Eğer hayırlı ise Allah O’nu bize ulaştırır. Eğer hayırlı değilse de Allah bizi O’ndan kurtarmıştır.”

Ordu bir süre sonra konaklar. Uzaktan bir karaltı gören sahabiler durumu Rasulullah’a bildirirler. Rasulullah: ”İyi bakın gelen Ebu Zer değil mi?” der. Kısa bir süre sonra gelenin Ebu Zer olduğunun anlaşılması üzerine Resulullah: ”O, yalnız yaşar, yalnız ölür ve yalnız haşr olunur” der.

Rabbim bizleri kendine layık bir kul, her daim İslam davası için hazır bir nefer olmayı nasip etsin. Allah’ın övgüsüne mazhar davranışlar, fedakârlıklar nasip etsin.

 

Bu yazı toplam 6321 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.