DARBECİ ZİHNİN EĞİTİMİ / Köşe Yazısı - Bilal AKGÜL

6.08.2016 12:40:30
Bilal AKGÜL

Bilal AKGÜL

 DARBECİ ZİHNİN EĞİTİMİ

FETÖ’nün darbe girişimi, şüphesiz uzun vadeli toplumsal ıslah çabasında olan kesimlerin üzerinde geniş çaplı analizler- değerlendirmeler yapmaları gereken önemli bir kırılma noktasıdır.

Tarihte de benzerine şahit olduğumuz, darbeyi protesto eden birini vurduktan bir süre sonra içmek için kendisine uzatılan suyu oturarak ve üç yudumda içmek nasıl bir eğitimin ürünüdür? 90’lı yıllarda İslami çalışmalardan dolayı gözaltına alınanlara işkence yapanların, işledikleri mel’anete namazdan dolayı ara vereceklerini ifade eden bir zihin, İslam medeniyetinin neresine tekabül ediyor?

Toplumsal dönüşümü ıslahı ideal edinen kesimlerin kullandığı yegâne yöntem eğitim olduğuna göre, özeleştiriye tabi tutulması gereken en önemli konu, yapılan eğitim çalışmalarının niteliğidir. Usulüdür.

Konuyu açmadan önce başta Milli Eğitim yetkilileri olmak üzere, eğitimle iştigal eden tüm kesimlerin yaşanan darbe sürecini yıl içinde; hatta yıllarca canlı tutmaları, toplumun her kesimine yönelik bilgilendirme çalışmalarında bulunmalarını önemli görüyorum. Zira özellikle 30 yaş altı kesimin darbe tecrübesinden, askeri yönetimin yarattığı atmosferin iradeyi, haliyle fıtratı bozan özelliklerinden bihaber olduğu kanaati yaygındır.

Tecrübe ve bilgi yoksunluğu, toplum üzerinde oynanan birçok oyunun fark edilememesine, haliyle uç anlayışların gelişmesine, bu anlayışların oyuncağı durumuna düşülmesine sebebiyet verebilmektedir. Bu konuda yapılacak konferans, seminer, panel, hazırlanacak belgesel ve kitap çalışmalarının toplumsal bilincin gelişmesinde önemli bir katkısı olacaktır.

Asıl mevzuya gelelim…

Toplumsal ıslah çalışmalarında “eleştirel zihin” yetiştirmenin önemi tarih boyunca en zayıf kalınan bir husus olarak karşımızda durmaktadır. Olayları, sorunları, okumaları, eleştirel bir mantıkla yapmanın, kişilerin kâmilleşmesini sağlama potansiyelinin yanında, yol boyunca karşısına çıkabilecek riskli durumları telafi etmede de önemli bir dayanak noktası oluşturacaktır.

Eleştiriden kastımız, elini taşın altına koymadan ya da potansiyeli mucibince sorumluluklarını ifa etme çabasına girmeden salt sorgulama,  sağlı sollu salvolarda bulunmak değildir. Ya da özeleştirinin kenarından geçmeden başkalarının cımbızla çektiği cümlelerini “piyasaya pazarlamak” da değildir. Hele hele google ve youtube referanslı kaynaklar ile ortalığı bulandırmak hiç değildir.

Eleştiriden kastımız, gayret telkin edecek, gayrete getirecek bir mantığı merkeze alan yaklaşımdır. Yapacak, düzeltecek, eksiklikleri telafi edecek, birliğin güçlenme harcı olacak bir eleştiri tarzı…

Farklı olana tahammül bilinci kazandırma, İslam medeniyetinin her daim en önemli diriliş belirtisi-özelliği olmuştur.

Medeniyet tarihi uzmanları, Endülüs’ün düşme gerekçelerini sıralarken savuna geldikleri en önemli gerekçelerden biri, hükümdarların bireysel çabaları ile etkisi yer yer azaltılsa da, mezhep taassubudur. Eleştiriye, farklı yaklaşımlara kapalı uygulamaları merkeze alan bir yaklaşım…

Eleştiri mekanizmasının olmadığı durumlarda görünen en önemli risk, kişilere ve kurumlara bağımlılıktır. Davanın, değerlerin, ilkelerin değil de şahısların ve kurumların fedaisi olanlar birer potansiyel tehlikedir.

Kur’an ve sünneti anlamada vasıta olması gereken kişi ve kurumlar, masumane gerekçelerle bile olsa, kişileri kendi oyuncağı durumuna düşürebilmekte, toplum içinde patlamaya hazır bir bombaya dönüştürebilmektedir.

Bugün ve görünen o ki yarın, karşımızda duran en önemli toplumsal risklerden biri kâmilleşme sürecinde araç (vesile) olması gerekirken amaç halini alan kişi ve kurumların yarattığı risktir.

Yaşar Fersahoğlu’nun Kur’an’da Zihin Eğitimi adlı kitabında konuyla ilgili şu ifadeleri önemli:”Kur’an eğitiminin en temel hedefi insanda idrak ve temyiz gücünün artmasıdır. Bu sayededir ki, eşyanın ve olayların düzeni ile ilgili idrakler oluşacak ve ilk sebebe yani yaratıcıya doğru bir yürüyüş başlayacaktır. Böyle bir idrak ve temyiz gücünden mahrum olan insanlar ya taklidin ya da karanlığın kölesi olmaktan kurtulamazlar.”(sh.100)

Tüm bunların yanında:

Kötü örnek, örnek olamaz mucibince, mevcut durumda oluş(turul)an cemaat algısından hareketle toplumsal ıslah organizasyonlarına karşı oluşacak toptancı yaklaşım, tam da Batı’nın arzuladığı bireyselci tipin güçlenmesine katkı sağlayacaktır. “Biz bilinci” medeniyetimizin temel harcıdır ve bunda yapılan cemaatsel çalışmaların ciddi bir etkisi vardır.

Son olarak Musa Carullah’la bitirelim: “Baki hakikatler fani şahsiyetler[ ve dahi kurumlar] üzerine bina edilemez. Edilirse, bu hakikate zulümdür.”

Bu yazı toplam 2353 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.