DEVLET DAVA ADAMI YETİŞTİRMEZ / Köşe Yazısı - Mehmet Suat DİLEK

1.06.2021 21:02:26
Mehmet Suat DİLEK

Mehmet Suat DİLEK

 

 

 

 DEVLET DAVA ADAMI YETİŞTİRMEZ 

 
Kör dünyanın göbeğine 
Hak yol İslâm yazacağız. 
Kuşların göz bebeğine 
Hak yol İslâm yazacağız. 
 
Büyük şair ve yazar merhum Abdurrahim Karakoç’un 1960 yılında kaleme aldığı sonrasında marş olarak dillere gönüllere işlenen “Hak yol İslam yazacağız.” şiiri İslama karşı menfi bir tavrın olduğu dönemlerde İslamcı gençlik gruplarında coşkunun tavan yapmasına neden oluyor ve müthiş bir motivasyon sağlıyordu. Öyle bir motivasyon ki “Esen yele, yağan kara, yağmur yüklü bulutlara, yıldıza, aya, güneşe, balaların beşiğine” hak yol İslam yazılıyordu. 40 yıl boyunca bu dizelerin verdiği coşku ve motivasyon ile iki binli yıllarda o günün mücahit gençleri bugünün büyükleri merkezin statükocu seçkinlerini püskürtmeyi başardılar. 
 
Hızlı mücahitlerimizin var olduğu zamanlardan bugüne çok şeyler yaşandı: Zindanlara mahkûm oldular, fiziki ve psikolojik işkencelere tabi tutuldular, mal varlıklarını mücadele yolunda harcadılar, mücadele uğruna eşlerini çocuklarını ihmal ettiler, zor zamanlarda mücadele ettiler. Zamanla da yaşlandılar, yoruldular ve dolayısıyla motivasyonlarını kaybettiler. 
 
Belki idealize ettikleri toplum düzenine ulaşamadılar. Belki yıldıza aya güneşe hak yol İslam yazamadılar; ancak İslamcılığın bu topraklara ait yegâne akım olduğunu merkezin statükocu seçkinlerine öğrettiler. Bu bile tek başına büyük bir başarıdır. 
 
Toplumsal dönüşümü kentsel dönüşüm gibi algılayanlar bu süreçte yaşanan çok şeyi yetersiz görüp eleştirebilirler. Toplumu dönüştürmek motivasyonuyla yola çıkan bir kesimin zamanla dünyevileşerek kendilerinin dönüşmüş olmasından kaynaklı yapılan eleştirilerin haklı yönü elbette olabilir.  
 
Ancak sosyolojik olarak toplumsal dönüşüm için birkaç kırk yıl gerektiğini hatırlatmak gerekir. Birinci kuşak mücahitlerin hatalarıyla sevaplarıyla birinci kırk yılda yaptıklarını takdir etmek gerekir. 
 
Peki, ikinci kuşak mücahitlerimize ne oldu? 
 
Necip Fazıl’ın:  ‘Kim var! diye seslenilince, sağına ve soluna bakınmadan, fert fert ‘Ben varım!’ cevabını verici, her ferdi: ‘Benim olmadığım yerde kimse yoktur!’ duygusuna sahip bir dava ahlakını pırıldatıcı bir gençlik.” dizelerinin muhatapları olan birinci kuşak mücahitler surda bir gedik açtılar ve o gedikten Anadolu halkını kenardan merkeze çektiler. Peki, ikinci kuşak mücahitlerimize ne oldu? Onlar bu dizelerin muhatabı değiller mi? Sahip oldukları konforun birçok şeye katlanılarak elde edilmiş bir kazanım değil de hep varmış gibi, kendi varlıklarından kaynaklanan ve hiç yok olmayacak bir durum gibi zannediliyor. 
 
Merkezde bulunmanın konforunu bir önceki kuşağa borçlu olduklarını, rüzgâr dinince küreklere asılacak motivasyonlarını yitirdiklerini ve kendilerinin henüz bir açılımlarının olmadığını bilmeleri gerekir. 
 
Bir davanın uzun soluklu yaşayabilmesi için genç nesil tarafından bilinmesi ve benimsenmesi gerekir. Mesela ikinci kuşak mücahitler aksiyoner, mücadeleci, dava adamlığı kimlik ve şuuruna sahip nesil yetiştirme gayretine girerek bir açılım yapabilirler. Zaten olması gereken nesil yetiştirme gayretine açılım dememin sebebi, bu konuda bireysel çabaların gittikçe azalmasından kaynaklanıyor. Nesil yetiştirme gayretine girmeden öncekilerin mirası üzerinden yürümek kimseyi başarıya götürmez. 
 
 Devlet belki dindar nesil yetiştirir ama dava adamı yetiştirmez. Bu iş adanmışların işidir. Birinci kuşak mücahitlerin fikir dünyalarına yön veren, İslam medeniyetinin öngördüğü insan modeli üzerinde kafa yoran Necip Fazıl ve Sezai Karakoçikinci kuşak okumuyor ya da çok azı okuyor. Oysa Necip Fazıl’da Müslümanca cesareti, Sezai Karakoçta İslami dirilişin derinliğini görürüz. İslami bilinç cesaret ve derinliği olan bir nesil yetiştirme her dönem her vakit dava adamlarının yegâne vazifesidir. 
 
Yusuf Kaplan; “Farklı kültürlerin, dinlerin, felsefelerin ve etnisitelerin farklılıklarını koruyarak hepsine yaşama ve var olma hakkı sunabilmiş tek medeniyet tecrübesinin İslam medeniyeti tecrübesi olduğunu, İslam’ın dışında batı uygarlığına karşı gerçek anlamda bir medeniyet meydan okuması geliştirebilecek bir güç kaynağı olmadığını, İslam’ın batı uygarlığına karşı meydan okumasının tek adresi olduğunu” ifade ediyor. İnsanlığın canına okuyan seküler meydan okumaya karşı bütün renklere yaşama ve var olma hakkı sunan İslam medeniyeti meydan okuması müthiş bir motivasyon kaynağı aslında. Birinci kuşak mücahitlerin “Aya, güneşe, yağmura hak yol İslam. yazma hayalinin verdiği motivasyonun aynısının ikinci kuşak için Meydan okuma motivasyonuyla doldurulabileceğini düşünüyorum. 
 
Bu motivasyon aksiyoner, dava adamlığı kimliği ve şuuruna sahip cesaret ve derinliği olan bir nesil olmadan tek başına iş yapamaz. 
 
Ancak, konforumuzu bozmadan da nesil yetişmez... 
 
Bu yazı toplam 1961 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.