İlahi Bir Sekinet Hali: Uyku ve Yağmur / Köşe Yazısı - Bilal AKGÜL

12.04.2017 06:13:17
Bilal AKGÜL

Bilal AKGÜL

 İlahi Bir Sekinet Hali: Uyku ve Yağmur

Süregiden hayata vahyin ve Hz Peygamberin penceresinden bakabilmek şüphesiz imtihanlarımızdan başarılı bir şekilde çıkmamızda önemli bir etkide bulunacaktır. Tıkandığımız veya çıkmaza girdiğimiz durumlarda asli kaynaklarımızdan kana kana içtiğimizde; ancak ilahi yardıma mazhar olabileceğimiz aşikârdır.

Bedir savaşı ve Uhud savaşı öncesi ilahi bir yardım olarak hafif bir yağmurun yağması ve akabinde Müslümanları bir uykunun sarması, zor ve sıkıntı anında uykunun ve yağmurun insan ruhunda yarattığı tesir, oluşturduğu güven, verdiği cesaret, içlerini dolduran huzur, üzerinde durulmaya değerdir.

Önce konu ile ilgili ayet ve rivayetlere göz atalım. Bedir savaşı öncesi:

“O gece, hiç beklenmeyen bir şekilde yağmur yağdı. Yağmur Müslümanların bulunduğu kumluk zemini sertleştirirken, müşriklerin yerleşmesi muhtemel yerleri bataklığa çevirdi. Müşriklerin hareket etmesi son derece güç olacaktı. Bir başka önemli gelişme ise savaşın gerçekleştiği gece bütün Müslümanların üzerine ağır bir uyku çökmesi idi. Resulullah hariç bütün Müslümanlar derin bir uykuya daldılar. Herkes bulunduğu yerde çöküp kaldı. Bu ilahi yardımdan başka bir şey değildi. Çünkü bu uyku zihinleri dinlendirdi, kuşkuları yok etti, korkuları sildi. Bu uykunun Müslümanların yorgunluğundan dolayı gerçekleşen bir durum olmadığı, Müslümanları savaşa hazırlayan, Müslümanları dinçleştiren ilahi bir yardım olduğu bir ayetle şöyle açıklandı: “Hani Allah, korkunuzu gidermek için sizi hafif bir uykuya daldırmıştı. Ayrıca sizi temizlemek, şeytanın vesvesesinden arındırmak, kalplerinizi pekiştirip kaynaştırmak ve ayaklarınızın yere sağlam basmasını sağlamak için size gökten su indirdi. (Enfal, 8:11) (C.Vatandaş, Hz.Muhammed’in Hayatı ve İslam Daveti sh.106-107)

Bu savaşa katılan Hz Ali mevzuyu şöyle anlatıyor: ”Bedir gecesi hepimiz uyuyakaldık. Sadece Rasulullah uyumadı. O, bir ağacın altında sabaha kadar namaz kılıp, dua etti. Gece biraz yağmur yağdı. Hemen ağaçların veya deri kalkanlarımızın altına sığındık. Bu sırada Resulullah ara vermeksizin duasına devam ediyor: ”Allah’ım! Şu Müslümanlar helak olursa yeryüzünde sana ibadet edecek kimse kalmaz.” diyordu. Resulullah fecr doğunca ayağa kalktı ve “Ey Allah’ın kulları! Namaza” diye seslenmeye başladı. Hepimiz derin uykularımızdan uyandık. Resulullah’ın imamlığında namazlarımızı kıldık. Resulullah bizlere savaşa teşvik eden bir konuşma yaptı”. O gece İslam ordusunda bunlar olurken, Müslümanlar dinlenip, rahatlarken; Mekke ordusunu bir tedirginlik, bir korku sardı. Öyle ki sabaha kadar hiç birisi uyuyamadı. Herkes bedenen yorgun, zihnen bitkin, tedirgin ve korku içindeydi. (C.Vatandaş, Hz.Muhammed’in Hayatı ve İslam Daveti, sh.107)

Bedir savaşı öncesi yaşanan bu durumla ilgili Şehid Seyyid Kutub’un Fizilalil Kur’an’daki ifadeleri, özellikle kendisi ile ilgili kullandığı ifadeler, sürecin bir olay veya durumla sınırlı olmayan hikmetler taşıdığına, eğitim çalışmaları, hassaten rehberlik çalışmaları için dersler taşıdığına işaret etmektedir: ”Savaş öncesi Müslümanları bürüyen uyku hikâyesi ilginç psikolojik bir hikâyedir. Böyle bir şey ancak Allah'ın emri, takdiri ve yönlendirmesiyle olabilir. Müslümanlar daha önce hesaplayamadıkları, o ölçüde hazırlık yapmadıkları bir tehlikeyle karşı karşıya gelip kendilerinin de sayısal bakımdan çok az olduklarını görünce paniğe kapılmışlardı. O sırada birden bire uykuya dalmışlardı. Uyandıklarında içlerini huzur kaplamıştı, gönüllerini güven duygusu sarmıştı.

Bir gün batımında bu ayetleri düşünüyorum. Müslümanları bürüyen bu uykuya ilişkin rivayetleri inceliyordum. Olayı meydana gelmiş ve Allah'tan başka kimsenin sırrını bilemediği ve yine O'nun haber verdiği bir olay olarak algılıyordum. Sonra birdenbire bir sıkıntıya girdim. Sebebini bilmediğim korkunç sıkıntılı anlar yaşadım. Derinden derine ızdırap çekiyordum. Sonra birkaç dakikayı geçmeyecek hafif bir uyuklama aldı beni. Daha öncekinden farklı bir insan olarak uyandım. Ruhum sakinleşmiş, kalbim durulmuştu. Gönlüm derin bir güven ve huzur havası içinde yüzüyordu. Bu nasıl olmuştu? Bu ani değişim nasıl gerçekleşmişti, bilmiyordum. Ancak ben bundan sonra Bedir ve Uhud ‘ta meydana gelen olayı kavramıştım. Bu sefer tüm benliğimle kavramıştım, aklımla değil. Zihnimde canlı bir olgu olarak algılıyordum. Salt düşünce olarak değil. Bu olayda gizliden ve dolaysız olarak işlevini yerine getiren Allah'ın elini görüyordum. Artık içim huzur dolmuştu. Hiç kuşku yok ki, o sırada uykuya dalmaları, bunun sonucunda kalplerinin güven duygusuyla dolması, yüce Allah'ın Bedir gününde mü'min kitleye yönelik yardımlarından biriydi.

Yüce Allah'ın Bedir savaşına katılan kitleye hatırlattığı bu durum Habbab b. Münzir'in tavsiyesine uyulmadan önce işte bu gecede meydana gelmişti. Bu gecede gönderilen yardım ise, çift yönlü bir yardımdır, hem maddi, hem psikolojik bir yardımdır. Su, çölde bir zafer aracı olmasının yanında, hayat unsurudur da. Çölde suyu kaybeden ordu, çarpışmadan önce moral kaybetmiş demektir. Sonra içinde bulunulan ortama eşlik eden bu psikolojik durum ve şeytanın bunu istismar etmesi, suyun yokluğundan dolayı gerekli temizliğin yapılamaması dolayısıyla namaz kılmanın zorlaşması durumudur. (O sıralarda henüz teyemmüm izni verilmemişti. Bu izin daha sonraları Hicri beşinci senede Beni Mustalik savaşında verilmişti) Bu noktada telkinler ve vesveseler harekete geçiyor. Böyle bir sıkıntı ve psikolojik çöküntü havası içinde savaşa giren gönüller, içten içe sarsılmış ve ruhsal olarak bozguna uğramış bir şekilde savaşa giriyorlar demektir. İşte bu noktada yetişiyor yardım, böyle bir ortamda geliyor ilahi destek.

"(...) Sizi temizlemek, şeytanın vesvesesinden arındırmak, kalplerinizi pekiştirip kaynaştırmak ve ayaklarınızın yere sağlam basmasını sağlamak için size gökten su indirdi."

Psikolojik yardım maddi yardımla tamamlanıyor. Suyun bulunmasıyla kalpler duruluyor. Gerekli temizlik yapılarak ruhlar huzura kavuşuyor. Yerin sertleşmesi ve kumların sıkışması sonucu ayakların yere sağlam basması sağlanıyor.”

Uhud savaşı esnasında da benzer bir sürecin yaşandığını görüyoruz. Müslümanlar, okçuların mevzilerini terk etmesi ile birlikte Halid bin Velid komutasındaki süvarilerin saldırılarına maruz kalmış, şehitler verilmiş, dağa doğru çekilmeye başlamışlardı. Başta Müslümanların lehine olan savaş aleyhlerine dönmeye başlamıştı. Dağa çekilen Müslümanları elindeki kılıcı elinde tutamayacak kadar ağır bir uykunun tuttuğunu görüyoruz. Şimdi mevzuyla ilgili ayetleri inceleyip olayın gelişim sürecine bakalım:

“Müslümanların hemen hepsi dağdaydı. Fakat müşrikler hala gitmemiş, her an saldırıya geçebilir bir halde savaş alanında geziniyorlardı. İşte o anda, hiç beklenmeyen bir şey oldu. Dağdaki Müslümanları derin bir uyku sardı. Uyumamak için direndiler, ancak kılıç ve mızraklara sahip olamayıp, ellerinden düşürdüler. Yorgunluktan gibi görünen bu uykunun nedeninin ilahi bir yardım olduğu vahyolunan bir ayetle anlaşıldı:” …(Allah),o üzüntünün ardından size bir güven ve uyku indirdi (Al-i İmran, 3:154). Ayette belirtildiği üzere, bu güven duygusunu oluşturup pekiştirecek, korkuları yok edecek bir uykuydu. Kalpler onunla yatıştırılıp, güç ve irade yeniden inşa olundu.” (C.Vatandaş, Hz.Muhammed’in Hayatı ve İslam Daveti, sh.161-162)

”Bu, o mümin kullarını kuşatan ilahi rahmetin sonucu meydana gelen olağanüstü bir mucizedir. Çünkü bir an için de olsa, korkup kaçışan yorgunları uyku bürüdü mü, bünyelerinde büyü etkisini yapar, onları yeniden yaratır ve niteliği bilinmeyen bir şekilde bünyelerine güven duygusunu serper. Bunu, sıkıntı ve zorluk anında denediğimden söylüyorum. O anda, insanın kısır ifadesinin tasvir edemeyeceği şekilde yüce Allah'ın kuşatıcı ve derin rahmetini hissetmiştim.

Tirmizi, Nesei ve Hâkim, Hammad b. Seleme'nin hadisinden, O da Enes'ten, O da Ebi Talha'dan şöyle rivayet ederler: Ebu Talha der ki: "Uhud günü başımı kaldırıp baktığımda onlardan kabuğuna çekilip uyuklamayan biri yoktu."

Ebu Talha'dan yapılan bir başka rivayette "Uhud günü saflarda iken bizi bir uyku basmıştı. Öyle ki kılıcım elimden düşer gibi oluyor ben de tutuyordum. Tekrar düşüyor tekrar tutuyordum" der.”(Seyyid Kutub, Fizilalil Kur’an )

İslam tarihinin seyrini değiştiren ve gelişim süreci hikmetlerle dolu olan bu iki savaşta meydana gelen bu olayları ilahi yardımın belli bir zamanda bir defaya mahsus meydana gelmesi olarak görüp geçmek yerine günümüz ıslah çalışmalarında tecrübe edilmesi gereken hikmetler olarak görmek yanlış mı olur? Nitekim Seyyid Kutub’un ilgili ayetlerin tefsiri esnasında yaşadığı şeyler ayetin tefsirini yapmanın yanında benzer durumun günümüzde de bir ilahi yardım olarak görülebileceğini-yaşanabileceğine işaret etmektedir.

Şuraya vurgu yapmadan geçmeyelim. İlahi yardım beşeri sorumluluklarını hakkıyla yerine getirdikten sonra yaşanan korku ve sıkıntıları aşmada devreye girer. Gerek Bedir’de gerekse Uhud ’da cihad konusunda tereddüt etmeden yola koyulan ashabın düşmanın gücü karşısında kırılganlaşmaya başlayan cesareti, ilahi yardıma mazhar olmalarına vesile olmuştur. Ancak hakkıyla bir mücadele verildikten sonra yaşanan olumsuzluklarda ilahi yardıma mazhar olunabilir.

Yine tüm bu süreçte Efendimizin duruşu dikkate değerdir. Özellikle Bedir savaşında sabaha kadar dua etmesi, Müslümanların muzafferiyeti için Allah’a niyazda bulunması şüphesiz ilahi yardıma mazhar olmalarında etkili olmuştur.

İbni Kesir Tefsir’inde geçen konuyla ilgili rivayet dikkate değerdir: “Ebu Saîd el-Eşecc'in... Abdullah ibn Mesut’tan naklettiğine göre o, şöyle demiş: Uyuşukluk (uyku hali); muharebede Allah’tan, namazda ise şeytandandır.” Konuyla ilgili İbni Kayyım el Cezviyye Zadu’l Mead adlı eserinde şöyle ifade eder: “Allah Teâlâ, Bedir ve Uhud savaşlarında kendisinden yana bir güvenlik olarak Müslümanların üzerine bir uyuklama, bir sekînet indirdi. Savaşta korku anındaki uyuklama emniyete, güvenliğe delildir ve Allah'tandır; fakat namazda, zikir ve ilim meclislerinde olursa şeytandandır.”

İlahi yardıma nail olmanın temel ilkesi olacak bir ayetle bitirelim: ”Ey iman edenler, eğer siz Allah'a (Allah adına İslam’a ve Müslümanlara) yardım ederseniz, O da size yardım eder ve sizin ayaklarınızı sağlamlaştırır.(Muhammed 7)

 

Bu yazı toplam 2195 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.