Müslüman’ın Gündem(sizliğ)i / Köşe Yazısı - Bilal AKGÜL

15.03.2017 06:18:53
Bilal AKGÜL

Bilal AKGÜL

 Müslüman’ın Gündem(sizliğ)i

Günlük hayatın meşgalesinin bizi peşinden sürüklediği açık… Öyle ki davadan bahsedilmesi, davanın gündemleştirilmesi kimi zaman rahatsızlık verebilmekte (niyet ne olursa olsun), kişilere itici gelebilmektedir. Dünyadan bahsetmek, yeme içmeyi gündemleştirmek, süfli ve beşeri kaygıları merkeze alan yaklaşımlar ilgi çekebilmekte “öbür gündemleri” alt edebilmektedir.

Korku ve ümit arasında olmanın yarattığı tedirginlik olsa gerek ki Peygamber Efendimiz döneminde bir kısım sahabi ibadetlerde Resulullah (s.a.v)’in tepkisini çekecek kadar aşırı gitmişlerdi. Zerre kadar iyiliğin ya da zerre kadar şerrin bile örnek verilme gereği duyulduğu ve kişinin kendi amelleriyle cennete girmesinin zorluğunun vurgulandığı bir dinin müntesipleri olarak hayatın akışını her daim dikkatle takip etmemiz, oluşan havanın istikamette yaratacağı sapmaları dikkatle değerlendirmeye tabi tutmamız gerekmez mi?

Gerçekliğimiz bu iken, Kur’an’ın ve Peygamber Efendimizin bu konudaki örnekliğine, model olma özelliğine ne kadar riayet etmekte, bunun gereklerini ne kadar yerine getirebilmekteyiz?

Kur’an’ı Kerim’de Müslüman’ın özelliklerinden bahs edilirken ifade edilen özelliklerden biri boş işlerle uğraşmamaktır. Sapma durumu için de  “Boş şeylere dalanlarla birlikte dalardık."(Müddessir 45) ifadesi kullanılmaktadır.

Seyyid Kutub, bu ayeti şöyle tefsir eder: “Batıla dalanlarla birlikte biz de dalardık”. Bu itiraf da, inanç konusunu ve iman gerçeğini küçümseme, eğlenceye ve alaya alma, hiçbir şeye aldırmadan büyük bir vurdumduymazlık içinde günaha dalma durumunu dile getiriyor. Oysa inanç, insan hayatında büyük ciddiyet isteyen en kritik konudur. Şu dünya hayatının diğer herhangi bir durumunu ele almadan önce, vicdan ve şuurun inanç üzerinde derinliğine durması gerekir. Böyle olunca insan, duygu ve düşüncelerini, değer ve ölçülerini inanç temeli üzerine kurar ve hayat yolunda inancın ışığında ilerler. Bu durumda insan, nasıl olur da inanç konusunda görüşünü kesinleştirmez, inancı ciddiye almaz, diğerleriyle birlikte günaha dalar ve onlarla birlikte alaya alır? (Fizilal,12. Cilt, sf.126)

İnancın ciddiye alınmasına, örneğin verilen söze riayet etmeye, kararlı davranmaya, organize hareket etmeye (eksikleriyle birlikte), fedakârlığa, adanmaya kem gözle bakmanın anlamı nedir? En asgari çabaları ve sıkıntıları dahi kendini tehlikeye atmak olarak gören iyi niyetli(!) yaklaşımlara nasıl bakmalı, hangi kategoriye koymalı?

Günlük meşgalesini ve rızık endişesi ile yaptıklarını İslama yamamanın yaratacağı sapma açıktır.

“Biline ki aşk ciddiyettir. Ciddi olmayanın, ciddi davranamayanın aşkı ancak platoniktir.

Aşk fedakârlıktır. Hayatın tüm dehlizlerine-kirliliklerine bulaştıktan sonra, kalan zamanın verildiği şey aşk değildir.

Olsa olsa çer-çöptür.

Vicdan azabını soğutma telaşesidir.

Aşk adanmaktır. Hesap adamından aşk adamı çıkmaz. Bu böyle biline.

Dengeleri gözeten, “ne şiş yansın ne kebap safsatasına boyun bükenden aşk adamı çıkmaz,

Dava adamı hiç…

Dava adamı için hayat bir kefenden ibarettir aslında. Bir parça bez, birkaç düğümlük

Hayat yükü ne kadar az olursa, aşkın gücü o kadar yüksektir, biz Kitap tan böyle biliriz.

Fazlalığa tamah edenin, tamah ettiğini davaya yamayanın hali nicedir gülüm.

Boş lakırdılarımızın, gıybeti aşmayan muhabbetlerimizin, iblisin koltuklarını şişiren enelerimizin tekabül ettiği şey, bulunduğumuz yolu ve bu yolun tam olarak bizi nereye götüreceği hakkında önemli bilgi verecektir. Mesela şu ayet: İnsan hiçbir söz söylemez ki yanında gözetleyen, yazmaya hazır bir melek bulunmasın(Kaf 18) Ayet, akıntısına kendimizi bıraktığımız hayatın bizi nereye sürüklediği ile ilgili bir özeleştiri, bir tokat özelliğine sahip değil midir? Sahipse bu ne halimiz, değilse vay halimize.

Günlük hayatın robotlaşması, dünyayı bir kenara koyan bir yaklaşım değil savunduğumuz. Dünyanın bir akışı var. Doğru. Sorun bu akışın tam olarak neresinde durduğumuz, durduğumuz yerin istikametin neresine tekabül ettiği ya da nasıl bir renk taşıdığıdır. Peygamber Efendimizden işte tüm bu ve benzeri durumlar için bir temel hayat ilkesi: ”Allah’a ve ahiret gününe iman eden hayır söylesin veya sussun”

Vasat ümmet kavramını tam da burada ifade etmemiz gerekmez mi? Kurulan terazinin dengesini sıratül müstakim üzerine tutacak, herhangi bir dengesizliğe mahal vermeyecek, hakkı ayakta tutan şahitler kılacak…

Rabbim, bizleri yine O’nun ifadesi ile “boş işlerden yüz çevirenlerden, istikamet üzere sebat edenlerden eylesin. Amin.

Bu yazı toplam 1874 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.