“VEFA İMANDANDIR" / Köşe Yazısı - Bilal AKGÜL

6.06.2022 23:15:47
Bilal AKGÜL

Bilal AKGÜL

“VEFA İMANDANDIR"

Vefanın kıymetini yitirdiği zamanlardan geçiyoruz. Basit bir davranış, ayrıntıyı işaret eden bir farklılık, kişileri birbirinden uzaklaştırıyor; hatta cephe almaya kadar götürebiliyor.

Geçmişin ortak fedakârlıklarının, acılarının, sevinçlerinin anlamını yitirip, beraber çıkılan yolda, bazen “yol”u yıkmaya dönüştüğü, “yol”a düşman bir duruma gelinen zamanlar…

Bunun sebebi bazen dünyevileşme olurken, bazen hased veya fikir farklılıkları olabiliyor. Sebebi ne olursa olsun vefanın ötelendiği, verilen emeklerin ayakaltı edildiği bir durumda “değer”lerimizin toplumda bir karşılık görmesinden, bir ıslahtan bahsetmek, vefa ve kadirşinaslıktan dem vurmak mümkün değildir.

Unutmamak lazım ki halis bir niyet; ancak salih bir amelle meyveye durabilir. Niyet halis olsa bile amel salih olmadığı zaman telafisi mümkün olmayan, vebali ağır sonuçlar doğuracaktır. Tarihimiz bununla ilgili örneklerle doludur.

“Vefa;
dostluğun asaletine,
dua sonrası verilen sözlere,
hayallere ihanet katmamandır” der Mevlana, yaptığı vefa tanımında.
Başka bir yerde ise şunları söyler:
“Vefa nedir, bilir misin?
Vefa arkanda bıraktığını,
giderken yaktığını yabana atmamandır.
Vefa; ötelerin sonsuz mükâfatı karşısında,
cehennemi hafife almaman,
ulvi güzellikleri dünyaya satmamandır. “

Geride kalana vefanın düzeyini kişinin asaletinin düzeyi olarak görmek yanlış mı olur acaba. Rüştünün seviyesi olarak… Sahi bizim geride kalana, elimizden tutana, “Bir ateş çukurunun kenarında” iken bize deniz feneri olana, varlığımıza anlam katana vefanın gereğini hakkıyla yerine getirebiliyor muyuz?

“Yaşam gülmeyi, sevgi hak etmeyi, vefa unutmamayı, dostluk sadık kalmayı bilenler içindir.” diyor başka bir yerde Mevlana Hazretleri.

Kur’an’ı Kerim’de, konu ile ilgili birçok yerde uyarılar görmek mümkün. “Allah’a verdikleri sözü kuvvetle pekiştirdikten sonra bozanlar ve Allah’ın riayet edilmesini emrettiği şeyleri terk edenler ve yeryüzünde fesat çıkaranlar... İşte lânet ve kötü yurt (cehennem) onlar içindir.” (Ra’d: 25)

Kur’an Yolu tefsirinde bu ayet şöyle yorumlanır: “Gerek Allah’a gerekse kullara verdikleri sözden dönen, yaptıkları anlaşmaları bozan, akraba, konu komşu ve diğer insanlarla ilişkilerini kesen, fakir fukarayı gözetmeyen, yeryüzünde fesat çıkarıp insanların arasını bozan kimseler bu kötü fiillerden dolayı dünyada Allah’ın, meleklerin ve insanların lânetine uğrarlar; âhirette ise cehenneme gireceklerdir.”

“Vefa imandandır” derken Peygamber Efendimiz, kişileri ve toplumu ötelerin sonsuz mükâfatına odaklayıp, cehennemle azabıyla da yüzleştirdiğini söyleyebiliriz.
Efendimiz (s.a.v)’in Müzeyne’den Cüsame isimli bir hanımla fazlaca ilgilenmesinin sebebini soran Hz.Âişe’ye (r.a.): “Hatice hayatta iken, bu hanım bize gelir, giderdi. Ya Âişe, ahde vefa imandandır” buyurmuştu.

Mevlana, Allah’a vefa ile insanlara vefa arasında bir ilişkinin, bir ünsiyet bağının olduğunu söyler.

Dostlarını daima vefa ile hatırla can!
Arayan sen ol, bulan sen;
Tanıyan sen ol, kucaklayan yine sen.
Kula vefası olmayanın Hakk’a vefası olmaz!

İnsanın temel özelliklerinden biri olarak vefayı gören Mevlana, köpeği bile köpeklikten çıkartıp insana dost yapanın “sadakat ve vefa” olduğunu ifade eder. İnsanı insanlıktan çıkartıp köpekten daha aşağı yapanın ise sadakatsizlik ve vefasızlık olduğunu savunur.

İnsanı bir ağaca benzetir Mevlana. Ahdi de, ağacın köküne. Ona göre kökün gelişmesine, onu sağlamlaştırmaya çalışmak gerekir. “Düzeni bozuk ahit, çürümüş köktür. Çürümüş kökün ağacı da meyve vermez. Ağacın dalları, yaprakları yeşil bile olsa, kök çürümüş olduktan sonra bir faydası yoktur. Şeytan gibi hasetçi değilsen dava kapısını bırak da vefa kapısına gel. Köpeğe bir kapıdan, bir lokma ekmek verilse o kapıya bağlanır, hizmetkâr olur. Kapıya bekçi kesilir. Ona eziyet edilse, yiyeceği layıkıyla verilmese bile o kapıyı asla bırakmaz. Sen de gönül ve gönül ehlinin kapısından bir hayli ab-ı hayat içtin, gözlerin açıldı unutma.”

Mevlana bir insanın meziyetlerini sayıp dökerken kilit özelliklerden biri olarak vefayı gösterir. ”Bir adamın birçok hüner, fen, bilgi sahibi olduğuna bakma! Verdiği sözde duruyor mu? Vefâsı var mı? Asıl ona bak! Hakla ettiği sözleşmeyi yerine getiriyorsa, insanlara verdiği sözde duruyorsa, vefâlıysa onu istediğin kadar öv! Onun iyi vasıflarını bir bir say! O, senin övgünden, saydığın meziyetlerden daha üstün bir kişidir.”

Vefa, irade gerektirir. Hem de güçlü bir irade… Ancak güçlü bir iradeye sahip olanlar vefanın gereklerini hakkıyla yerine getirebilirler. Arızi kayıplarına ya da yenilgilerine rağmen erdemli bir duruş sergileyip güçlü bir irade ortaya koyabilirler. Rahatlıkla söyleyebiliriz ki vefalılık ile güçlü irade arasında doğru bir orantı vardır.

Son söz niyetine… Unutmamak lazım ki Allah’ın mazhar olacağımız lütuflarının vefamızla yakın bir ilişkisi vardır. Dünyevi ve uhrevi kayıplarımızın da aynı şekilde vefasızlıkla… Rabbim, bizleri vefalı kullarından eylesin. Vefa bilinci nasip etsin. Davranışlarımızı ve düşüncelerimizi vefanın meziyetleri ile süslesin. Amin.
 

Bu yazı toplam 1343 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.