FABRİKA AYARLARIMIZA DÖNMEK / Köşe Yazısı - İsmet TANRIVERDİ

14.07.2015 12:58:53
İsmet TANRIVERDİ

İsmet TANRIVERDİ

                              FABRİKA AYARLARIMIZA DÖNMEK                                                                                                                                                                                

 

                  Yaşadığımız zaman diliminde çeşitli sorunlarla karşılaşmaktayız. Bazen bu sorunlara karşı alıcılarımız kapalıdır bazen de doku uyuşmazlığı nedeniyle ilgisiz kalmaktayız. Ama her ne sebeple olursa olsun etrafımızı görememek, körleşmek hiçbir şey yokmuş gibi hareket etmek acizliğimizin belirtisidir.

                    Topluma ve bireylerin düşüncelerine virüs bulaşmış şekilde travmalar yaşıyoruz. Temiz toplum idealimiz gün geçtikçe yara almaktadır. Normal gibi görülen tahribatlara seyirci kalındığında söylenecek sözü olmayan, direnç gösterecek ruhu kaybolan nesne hale geliriz. Ortak tavır geliştiremeyen ortak platformlarda buluşamayan, göremeyen gözler, duyamayan kulaklar, algılamayan bulanık zihinler türer. Sorunları çözmek yerine sorunlar içinde boğuşan biçareler haline geliriz. Böylece depresyona giren toplumu kurtarmak, ıslah etmek  güçleşir. Depresyon geçiren ve hastalıklı hale gelen topluma check-up(çekap) yaptırmak, doğru teşhis koyarak tedavi etmek gereklidir. Sağlıklı tedbirlerle tedaviye cevap verecek çözümler yapmaktır. Aksi takdirde dört bir yanımızda meydana gelen tufanlara, kasırgalara, tsunamilere dayanmak mümkün değildir. Gelen tsunamiler bizi kıyıya vurdukça kendimize gelemiyoruz. Üstümüzde gürleyen gök gürültülerine, şimşek çakmalarına hazırlıklı olmak yaratılış felsefemizin amacıdır. İçimizde ve  dışımızda kopan fırtınalara karşı  irade ortaya koymak, krizler gelmeden önlem almaktır. Çünkü her kriz, az çok bizi etkileyerek hayallerimizi bir başka bahara erteleyebilir. Nerede yanlış yaptık muhasebesinin üzerinde iyice kafa yormak gerekir.
                      Müdahil olamadığımız nesneleştiğimiz andan itibaren itibarimiz sıfırlanır. Nesneleşerek savrulmamak için toplumsal ve bireysel felaketlere karşı özneleşmek zorundayız. Nitekim tarihimiz bu tür örneklerle doludur. Ne zaman bir heyecan duyar gibi olursak, muhakkak önümüze barikatlar kurulur. Tüm heyecanlarımız ve sevinçlerimiz kursağımızda bırakılır. Bunun sebebi kimi zaman bizden kaynaklı, kimi zamanda dışarıdan müdahalelerle olur. Dışarıdan müdahalelerin en önemlisi fabrika ayarlarımızla oynamaktan geçiyor. Gücü elinde bulunduranlar, özellikle batı, insanın fıtratını değiştirmek için elinden geleni yaptı ve yapmaya devam ediyor. İnsanın fıtratını bozarak kendi imalatı yeni formatlarla değiştirdiler. Yeni paket formatlar ile  aklını kullanmayan, sorgulamayan başkalarının programlarıyla uyumlu hareket ediyorlar. Böylece amaçlarına hizmet eden yapay zihinlere ve yüreklere, istediği zaman ve zeminde müdahale ediliyor. Fıtratlarındaki ayarlar, devre dışı kalmış kendilerine yüklenilen bulanık bilgilerle sersemce yaşıyorlar. Kendisi burada fakat zihni başkasında emanet yaşıyor. Her türlü şuurdan uzak beyhude ve melankoliktir. Ortak bir sevinçten , hazan yaşamaktan, hayal ve düşünceden yoksundur. Adaletten sapan, merhametten uzaklaşan, birbirini sevmekten mahrum, paylaşmayan, dağıtmayan yığınlar…
                           Hele bir de gençlik aklımıza gelince kahrolasımız geliyor. Yozlaşmış gençlik, sanal alemde mutlu olmaya çalışan veya isyankar olan bir gençlik… Elinde tutanı olmayan, dalgaların kıyıya vurduğu bir gençlik…TV lerde ulaşılmaz hayatları hayal ederken bunalan gençlik… Çalışarak, üreterek bu kadar lüks hayat elde edilemeyeceğinin farkına varan gençlik… Haz duyabileceği her şeyi yapmaya çalışan gençlik… Mutluluk için gerektiğinde bağımlılık yapan maddelere bulaşarak kendinden geçen gençlik… Kendisine heyecan duyacak bir hayat sunulmayan gençlik… Değer görmeyen kendisine doğru değerler verilmeyen sağa sola savrulan gençlik… Yürek yatırımı değil bilek yatırımı yapılarak şiddet üreten gençlik…
                      Müslümanlar olarak kendi fabrika ayarlarımıza dönmek mecburiyetindeyiz. Zihinsel kodlarımızı değiştirerek motor gücü ateşlenmelidir. Paslanmış kalpler yeniden cilalanarak parlatılmalıdır. İlahi programa uygun olarak, tümden resetleyerek yeniden donanmalıdır. Kendi tarihsel bunalımlarını aşabilmek adına vahye yeniden sarılmalıdır. Donanım sahibi ve yüklenicisi Allah şahit kılınmalıdır.
                  Kaynak yerine küçük derelerden beslenen bir  çok müslüman çeşidi türemiştir. Her çeşit bin bir değişik İslam anlayışı beraberinde doğurmuştur. Zihinleri bulanık yaşayarak her şeyde ihtilafa düşmüştür. Bugün ümmet olarak ihtilafta rahmet arayanların mirasını yaşıyoruz. İhtilafı rahmet görenler birbirlerinin yok olması için fatihalar okuyorlar.  Kavimciliğe bulaşanlar, mezhepçiliğe kayanlar, cemaatsel menfaati için hizipçilik yapanlar geçmişi ne çabuk unutuyorlar. Bunun acı örnekleri, İslam coğrafyasının her yanında yaşanıyor. İşte Suriye’nin, Irak’ın, Yemen’in hali ortadadır. Tüm İslam alemi kaoslar ve krizlerle boğuşuyor. Kimin, kim için savaştığı, kime hizmet ettiği, kimin eli kimin cebinde belli değildir. Ama belli olan şudur ki, kendilerinden başka herkese hizmet ediyorlar. Batılı efendilerimiz nemalanıp sevinçten tepişirken, bizler de ölen insanların acı feryatlarını duyuyoruz. Batı, islam medeniyetinin tüm izlerini silmek istiyor. Tarihi şehirler, mekanlar yerle bir olurken, efendilerimiz bir hayli hoşnut oluyorlar. Onlar denenmemiş silahlarını denerken, silah tüccarları da bir sonraki sahnenin hesaplarını yapıyorlar. Biri bitmeden diğer planlar devreye giriyor. Biz birbirimizi öldürürken,  kendileri her alanda hızlı büyüyerek pazar alanlarını genişletiyor. Bizi oyalarken, oyalandığımız yere dikkat çekerek dünyanın gidişatının dışına atıyorlar. Batılı efendilerimiz, bize sözde özgürlük, barış için yaptıklarını iddia ediyorlar. Biz de saflığımızla inanıyoruz. Ümmet olma şuuruna giden tüm yolları mayınlarla döşeyerek  düşmanlıklar ekiliyor. Batılı efendiler, kendi aralarındaki sınırları kaldırırken, bize de yeni sınırlar  çiziyorlar. Zaten şu anki yapay sınırlarımızın mimarları da kendileridir. Tüm kurnazlıklarını İslam coğrafyasında sergilemişler. Irkları , mezhepleri, kabileleri farklı farklı bölerek bir araya gelemeyecek şekilde cetvelle parçalamışlardır. Bugün bu topraklarda fitne üreterek tekrar hastayı ameliyat masasında öldürmek istiyorlar. İtiraz edenleri de terörist ilan edip itibarsızlaştırmaya ve bu hareketleri bastırmaya çalıyorlar. Barış için gittikleri, elinden tutmaya çalıştıkları insanların, ellerini kesmekle yetinmeyip bedenlerini de teslim aldılar. Batılı efendilerden yardım isteyenler çırpınıyor ancak çabalar nafile. Yeni coğrafik sınırlar çizmek isteyenler bunca acılardan ders almalıdır. Bizim asıl derdimiz sınırları kaldırmak olmalıdır. Büyük hayaller, düşünceler peşinde koşmamız gerekirken, bunlara sınır çizmek isteyenler gelecekten habersiz yaşıyor. Bizim davamız evrensel iken yerelleştirmeye, sınırlara hapsetmeye çalışanlar ihanete ortaktırlar. Yeni şeyler söylememiz gerekirken, alternatif medeniyetten söz ederken  eski kısır çekişmelerden uzak durarak tüm ümmeti ayağa kaldıracak hamleler içinde olmalıyız.
                    Yöneticilerimiz, alimlerimiz, liderlerimiz kendileriyle hesaplaşıp yanlış yürüyüş ve duruşlardan uzak durarak zihinleri özgürleştirmelidir. Esaret yaşayan beyinlerden üretkenlik beklenmemelidir. Vahiy ile kültürü birbirine karıştırarak folklorik inanç temellerinden uzak durulmalıdır. Hayatımızın yarısı uyuyarak diğer yarısı da bize söylenen masallarla uyutularak geçiyor. Bize uyarlanan sahnelerden rol kapma yarışından vazgeçilmelidir. Ümmetin ortak iletişim kanallarına, frekanslarımız açık tutulmalıdır. Ötekileştirmeyen kuşatıcı ve kucaklayıcı evrensel ortak bir dil kullanılmalıdır.
                     Sonuç olarak, herkes kendi ayarlarını yeniden ilahi formata uygun olarak yüklemelidir. Ülkeyi yönetenlerin köprü, yol, baraj, tünel, hava limanları yaparken,  asıl bunların sahibi ve mimarı insana yatırım yapmaları gereklidir. Çünkü bütün bu yatırımların asıl amacı insanı mutlu etmek ve ona hizmet etmektir.  İnsan olmak, en büyük ve en değerli yatırım aracıdır. İnsanlarına yatırım yapmayanlar şiddete, vahşete, cehalete yatırım yaparlar. Çünkü dönülmez felaketlerin zeminini hazırlarlar. fıtratımızda olan güvene, samimiyete, adalete, kardeşliğe, merhametlik duygularımıza yeniden ayar çekilmelidir. Kendi aralarında alçak gönüllü, kendinden olmayana, inanmayana da izzet sahibi bir toplumun tohumu atılarak   dönüşümü sağlanmalıdır. Farklılıklarımızı rahmet kabul edip bölen, huzur kaçıran ve çatışma aracı yapanlarla ve  toplumun ıslahına giden yolda barikat kuranlarla savaşarak dosdoğru yolda istikamet üzere yürümeliyiz.
 
                                                                                                                        İsmet TANRIVERDİ


 

 

Bu yazı toplam 3168 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar
Ahmet Telci- İstanbul
3 Mart 2016 Perşembe 10:02
10:02
sizin gibi düşünen insanlara ihtiyaç vardır. Kalemine sağlık.
recep tanriverdi
15 Temmuz 2015 Çarşamba 01:46
01:46
Harkasin hocam (abim)
Yazarın Diğer Yazıları

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.