BİR EĞİTİMCİ VE DAVETÇİ OLARAK HASAN EN-NEDVİ

12.05.2015 16:38:55
BİR EĞİTİMCİ VE DAVETÇİ OLARAK HASAN EN-NEDVİ

 
BİR EĞİTİMCİ VE DAVETÇİ OLARAK HASAN EN-NEDVİ

Zühdü ve tevazusu ile güneş gibi yanına yaklaşanları eriten, bilgisi ve hikmeti ile yıldız gibi her yöne rehber olan bu asırda esi benzeri zor bulunan ismiHindistan ile özdeşleşen Hasan en-Nedvi, Hz. Hasan (r.a.)’ın soyundan gelmektedir. 6 Muharrem 1333 (M.1914) yılında Hindistan’ın Rayberili kasabasında dünyaya geldi. Babası, Hindistan’da ilim ve takvası ile meşhur bir zattı. Hindistan’ın tarihi ve Hindistan’ın uleması ile alakalı sekiz ciltlik bir kitap yazmış derin bir tarihçiydi. Annesi züht, takva, zikir ve öğrendikleriyle amel etme bakımından zamanın ender hanımefendilerinden birisi olmuştur. Üstad Nedvi, annesi ile alakalı bir hatıratında şöyle der: “Ben bir şeyler anlama ve yazma yaşıma ulaştığımda annem bana şöyle nasihatte bulundu: Yavrum! Ne iş yaparsan yap Allah’ın ismini anmadan işine başlama. Dilin sürekli şu dua ile ıslak kalsın; Allah’ım! Salih kullarına verdiğini bana da ver. Manaları çok yüce olan bu Salih kelimeleri, aradan uzun zaman geçmesine rağmen hala hatırlarım.” Ne güzel terbiye edici bir anne! Anne çocuğun ilk öğretmeni ve hocasıdır. Annenin çocukların yetişmesinde ve yönlendirmesinde çok büyük bir payı vardır. Bu sebeple annelerin çocuklarını yetiştirme hususunda çok hassas olmaları gerekir. Üstad Hasan en-Nedvi daha dokuz yaşında iken babası vefat eder. Onun terbiye ve eğitimiyle büyük abisi ilgilenir. Babasının vefatı aileyi maddi imkânsızlıklara iter. Nedvi, okumama tehlikesiyle karşı karşıya kalır. Prens Nur Hasan, Nedvi’nin eğitimini üstlenir. Hem de en güzel eğitim imkânlarını sunarak. Arapçayı çok iyi derecede öğrenir. On iki on üç yaslarında büyük âlimlerin meclislerinde, onlarla Arapça konuşabilecek kadar ileri düzeyde Arapça’yi öğrenmiştir. Urduca ve Farsça da konuşmaktadır. İngilizceyi de öğrenir. Yirmi yaşında Hindistan’da iddialı bir eğitim müessesi olan Nedvetü’l-Ulema’ya hoca olarak tayin edilir. Kendi yaşıtlarına ve hatta büyüklerine tefsir dersleri verir. Arapça öğretiminde farklı bir metot dener. Arapça’yı Arapça’dan öğretimde başarılı olur ve kısa zamanda talebelerini Arapça’yi konuşur ve anlar seviyeye getirir. Elde mevcut eğitim kitaplarının yetersiz olduğunu düşünür ve kendisi gerekli olan kitapları müfredata göre kaleme alır. Ona göre her ülke, kendi eğitim kitaplarını kendi üretmelidir. Eğitimde tercüme ile basari elde etmek mümkün değildir. Bunun için Arapça okuma parçalarını ihtiva eden kitaplar yazar, Arap Edebiyatı ile ilgili eserler verir. Sonraki yıllarda da medreselerde ders kitabi olacak mahiyette onlarca kitap yazar.Şehir şehir ilmi faaliyetler için gezer. Bu ziyaretleri, ilmi faaliyetlerin tek başına yürütülemeyeceği kanaatiyle gerçekleştirir. Muhammed İkbal ile tanışır. O’nun şiirlerinden son dereceetkilenir. Tebliğ Cemaati lideri Muhammed İlyas Kandehlevi ile tanıştıktan sonra bu hareketin bir benzerini uygulama sahasına koymak ister.Ufku genişlemiş ve Hindistan dışındaki Müslüman dünya ile de ilgilenmeye başlamıştır. Bu dönemde ilim ve fikir dünyasında fırtınalar koparan, büyük bir ilgi ve beğeni toplayan “Müslümanların gerilemesi ile dünya neler kaybetti” adli eserini kaleme alır. Henüz Arap dünyası ile bir tanışmışlığı olmadığından, eseri Urduca ’ya çevirir ve ilk baskısını Hindistan’da yapar. 1947 yılında ilk haccını yapar. Burada Hicazın ileri gelen âlimleri ile tanışır. Ama asil 1950 yılında yaptığı ikinci haccında etraflıca Hicaz âlimleri ile görüşür, konferanslar verir, radyoda konuşmalar yapar. Bu arada eserini Arapça bastırma imkânını elde eder. Eseri Mısır’ın saygın yayınevlerinden birinde basılır ve kısa bir zamanda el kitabi haline gelir. Artık müellif bu eseri ile tanınacaktır. Onu tanıtanlar şu eserin sahibi filan zat diye takdim ederler. Eser İngilizlerin alçakça ve sinsice oyunlarını gözler önüne serer, Müslümanların uyanmasına bir vesile olur. Bu nedenle dönemin İngiliz hükümeti uzun bir müddet bu kitabin İngiltere’ye girişine yasak koyar.
     1951 yılında Mısır’ı ziyaret ettiğinde Mısır’da tanınan bir kişidir. Seyyid Kutup, Muhammed Gazali ve Haseneyn Mahluf gibi devrin ileri gelen fikir ve ilim adamları ile fikir alışverişinde bulunur. Dünyanın muhtelif yerlerinden gelen Müslüman talebelerle tanışır, düşüncelerini onlara açar. İslam şehidi Seyyid Kutup onun hakkında der ki; “Ebu’l Hasan en-Nedvi. Ben onu taşımış olduğu Müslüman kişiliğinden ve yazmış olduğu kitaplarından tanırım. Ben onda Müslümanca düşünen bir akıl ve tertemiz bir kalp gördüm. Onu; İslam için yaşayan ve İslam’ı çok güzel bir şekilde anlamış biri olarak tanırım. Bu Allah için bir şahitlik olup, onu eda etmek istedim.”
Belki Ebu’l Hasan en-Nedvi’yi çağdaşlarından ayırt eden en önemli özelliği onun ümmetçi biri olmasıydı. Kendisi bid’at ve hurafelerden arınmış tasavvufi bir meşrebe sahip olmasına rağmen, İbn Teymiyye’nin hayatıyla alakalı çok güzel bir kitap kaleme aldı. O bütün Müslümanları bir ümmet ve kardeş olarak görüyordu. Onun şiarı; kendisini çok sevdiği ve takdir ettiği Hasan el-Benna’nın şu sözü idi: “Gelin Müslümanlar olarak ittifak ettiğimiz meselelerde birbirimize yardım edelim, ihtilaf ettiğimiz hususlarda ise birbirimizi mazur görelim.” Ebu’l Hasan en-Nedvi 86 senelik ömrünü İslam’a ve Müslümanlara hizmette geçirdi. O bazen medreselerde ders veren bir müderris, bazen de İslam beldelerinin değişik yerlerinde insanları İslam’a çağıran bir davetçiydi. Dili ile İslam’a hizmet ettiği gibi, kalemi ile de Müslümanlara yol göstermeye çalıştı. Ebu’l-Hasen en-Nedvi bütün hayatını egitim ve ögretim için harcadi. Onun felsefesinde her on yılda bir nesil eğitilebilir ve yetiştirilebilirdi. Ve en kalıcı hizmet de şüphesiz buydu. On beş yaslarında başladığı eğitim ve öğretim hayatını seksen beş yaşında noktaladığında tam yedi nesil onun terbiyesinden geçmiş oldu. Binlerce talebe bilfiil ondan feyiz aldı. İslam ümmetinin milyonlarca ferdi onun kitaplarından okudu, istifade etti. Fikirleri dünyanın her bir yanına yayıldı. Müslümanlar için Hindistan artık O’nun adı ile anılır oldu. O bütün anlamları ile Resülullah (sav)’e varis olan bir isim. O Hint diyarının söz sahibi ismi. O bütün dünya Müslümanlarının fikirleri ile yetiştiği bir önder. Alim bir insan, fikir adamı, İslami hareketlerin önderliğini yapmış bir şahsiyet. Bakıldığında Allah’ın hatırlandığı bir yüce insan. Seksen yılı aşkın, ilim ve irfan dolu, her tarafı hikmet fışkıran bir ömrün sonunda,31 Aralık 1999 Cuma günü itikâfa girip Kehf Suresini okurken, ruhunu Allah’a teslim etti. 86 yıllık ömrünü Kur’an’a hizmet için geçirdi, yine Kur’an ile bitirdi. Bereketli bir ömrün neticelenmesi ile Rabbine kavuştu. 177’si Arapça olmak üzere 700’den fazla konuda kitap ve araştırma yayınladı. Bunlardan 67 kitap Arapça olarak yayınlandı. Birçok eseri dünya dillerine çevrildi. Fikirleri sadece Hindistan Müslümanları arasında değil, tüm dünya Müslümanları arasında yayıldı. Nedvi, ilk yıllarından itibarenAhmed Şirbasi, selefi salihinden en çok kimin hayatından etkilendiğini sorduğunda: “Ahmed b. Hanbel, Şehyul İslam İbn Teymiyye, Ahmed es-Serhandi, Şah Veliyullah ed-Dehlevi ve Ahmed İrfan eş-Şehid’din hayatından etkilendiği söyler. Bunların içerisinde özellikle Ahmed İrfan eş-Şehid’in hayatından çok etkilenmiştir. Ahmed İrfan eş-Şehid Hindistan da anayasası Kur’an ve sünnete dayalı İslami bir hükümet kurar. Ancak İngilizler bu İslami hükümete tahammül edemeyip, ona karşı amansız bir mücadeleye girişirler. Fazla zaman geçmeden Ahmed İrfan şehit edilip, bu İslami hükümette yıkılır.
Filistin sorununun sadece Filistin meselesi olmadığını, tüm dünya Müslümanlarının sorunu olduğunu beyan ediyordu. Bu meselenin özellikle Selahaddin Eyyubi metoduyla çözüleceğini yazdı. Üstad Bediüzzaman’a olan hayranlığını ise şu sözleriyle dile getiriyordu: “Bizim telifimiz hakiki te’lif değil. Milyonluk kütüphanelerin içinde otururuz, bir mevzu yazacağımız zaman o kitaptan çekeriz, yazarız, ondan çeker yazarız, bir kitap meydana gelir. Hâlbuki Bediüzzaman’ın Kütüphanesi dağ ve derelerdir. Asıl telif odur. O, bütün müelliflerin, bütün hocaların üstadıdır, şeyhidir.”
Eserlerinden bazıları :
1-) İmamı Rabbani (Mücedidi Elfisani)
2-) Çocuklara Peygamber Hikayeleri
3-) İslam Işığında Doğu ve Batı Mukayesesi
4-) İslam Önderleri Tarihi (8 cilt)
5-)İslamın Siyasi Yorumu
 
6-) Müslümanların Gerilemesiyle Dünya Neler Kaybetti

 
Hasan UYAR


Bu haber toplam 3322 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar
İsmail TANK
13 Mayıs 2015 Çarşamba 15:19
15:19
kalem tutan ellerinize sağlık çok sevgili saygıdeğer hocam .öncelikle makaleniz müthiş keşke sizin gibi bir çok öğretmende böyle düşnüp böyle dese keşke......
88.244.32.73
Diğer Haberler

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.