REFORMİST VE AKTİVİST BİR DÜŞÜNÜR: CEMALEDDİN AFGANİ

25.03.2015 12:41:26
REFORMİST VE AKTİVİST BİR DÜŞÜNÜR: CEMALEDDİN AFGANİ

 

 

 

 

 

Reformist ve Aktivist bir Düşünür: Cemaleddin Afgani

 
Ortadoğu'daki birçok hareketi etkileyen Cemaleddin Afgani, 59 yıllık hayatında birçok ülkede çeşitli faaliyetlerde bulunmuştu...
19. Yüzyılın önemli aktivist ve düşünürlerinden Cemaleddin Afgani, 9 Mart 1897 tarihinde İstanbul'da vefat etmişti.
 
Afganistan, Osmanlı İmparatorluğu, Mısır, Fransa, Rusya, İran ve İngiltere'de faaliyetlerini yürüten ve çok hareketli bir hayat süren Afgani, 1838 yılında Afganistan'ın doğusundaki Esadabad şehrinde dünyaya geldi. Tam adı Cemaleddin el-Afgani es-Seyid Muhammed ibn Safder Han olarak geçmektedir. Afgani ismini kendisi kullanmaya başlamıştır. Bazı araştırmacılar Afgani'nin İranlı olduğunun anlaşılmaması ve Sünniler arasında kabul edilebilmek için bu ismi seçtiğini öne sürüyor.
 
Gençliğinde eğitim için Irak ve Hindistan'da bulunan Afgani, buralarda İngiliz işgalinin ve sömürü düzeninin etkilerini gördükten sonra Batı aleyhtarı bir tutum takınmaya başladı. Hayatının ilk yıllarını, Irak'ın Kerbela ve Necef kentlerinde din ve felsefe eğitimi alarak geçiren Cemaleddin Afgani, İlerleyen zamanlarda ise yavaş yavaş oluşmaya başlayan fikirleri istikametinde, sömürge altında bulunan müslüman halkları uyandırma ve hem iktisadi hem de düşünce planında onları geri kalmışlıktan kurtarma hissiyle birçok ülkede faaliyetlerde bulundu. Tanzimat'ın sonlarına doğru geldiği İstanbul'da Osmanlı aydın ve devlet adamlarının da dikkatini çekmeyi başardı.
 
İLK İSTANBUL SEYAHATİ VE SINIRDIŞI EDİLMESİ
İstanbul'da verdiği "Peygamberlik sanatı" konulu halka açık bir konferanstali sözleri "peygamberliğin insan yeteneğine ve becerisine dayandığını" savunduğu şeklinde yorumlandı. Bu görüş, önde gelen din adamları tarafından iyi karşılanmadı ve bunun dini bir sapkınlık olduğu ifade edildi. Gösterilen büyük tepki üzerine İstanbul'dan ayrılan Afgani,
 
1871'de Kahire'ye gitti.
Afgani, kendi deyimiyle ömrünün en verimli yıllarını Mısır'da geçirdi. Evinde verdiği dersler ve sohbetler vesilesiyle zamanla bir talebe halkası oluştu ve fikirlerini geniş bir yelpazede ifade etme imkanını buldu. Cemaleddin Afgani'nin siyasi amacı, sömürgeci batılı devletlere karşı halkı şuurlandırarak monarşi yönetimlerini bertaraf etmek ve hürriyetçi, meşrutiyetçi yönetimler ile İslam dünyasını tek bir halife etrafında toplamak idi.
Mısır'da çevresinde toplanan gençlerin arasında Muhammed Abduh ile Mısır'daki milliyetçi Vefd Partisi'nin kurucusu Saad Zaglul da vardı. Ulusal bağımsızlığı tehlikeye düşürdüğü düşüncesiyle dönemin Mısır hıdivi İsmail Paşa’ya muhalefet eden Afgani, 1879’da İsmail Paşa’nın görevden alındıktan sonra oğlu Tevfik Paşa’da da güven uyandırmadı; cumhuriyetçilik düşüncesini yaymaya çalıştığı iddiasıyla Mısır’dan sınırdışı edildi; zorunlu ikamet etmek üzere Hindistan’a gönderildi.
 
HİNDİSTAN’DAN AVRUPA’YA
Üç yıllık zorunlu ikamet için Haydarabad'a giden Afgani, burada “Er-Red-aled-Dehriyyin” (Tabiatçılığa Reddiye) isimli bir kitap yazdı. Eserinde pozitivizme, ateizme, laikliğe şiddetli eleştiriler yöneltti. Bu arada Mısır’da Arabi Paşa isyanı başlayınca İngilizler tarafından Hindistan halkını Mısır’daki isyanı desteklemeye çağırdığı gerekçesiyle gözetim altına alındı. İsyan bastırıldıktan sonra beş yıl bir İslam ülkesine ayak basmaması kayıyla ülkeden çıkış izni verildi. İngiltere’ye giden Afgani, kısa bir süre sonra Fransa’ya geçti.
Paris'te çok gazete ve dergide yazılar yazan Afgani, Fransız tarihçi ve filozof Ernest Renan ile de, İslam’ın bilim karşısındaki konumu üzerine ünlü bir tartışmaya girdi. İslam’ın ilme karşı olduğu, Arap milletinin de doğası gereği metafizik ilimlere karşı meylinin bulunmadığı iddiasını Arapça bir makale ile cevapladı.
 
Paris’teki en önemli çalışması Beyrut’ta sürgünde bulunan Muhammed Abduh’u da Paris’e davet ederek onunla birlikte El-Urvetü'l-Vuska (Sağlam Kulp) dergisini çıkartması oldu. Dergi, doğu ülkelerinin sömürgecilerden kurtulması, hilafetin canlanması yolunda fikirler yaymayı amaçlıyordu. İlk sayısını 13 Mart 1884’ten çıkardı; 18 sayı yayınlandıktan sonra bu fikirleri kendi çıkarlarına aykırı bulan İngilizlerin girişimi ile kapandı.
 
Derginin kapanmasından sonra 1886’da İran Şahı’ndan gelen davet üstüne İran’a giden Afgani, Nasıreddin Şah’tan ülkede reform yapmasını isteyince onunla ters düştü ve bu ülkeden de ayrılarak Rusya’ya gitti.
 
Rusya'da bu ülke ile İngiltere’yi karşı karşıya getirmeyi amaçlayan çeşitli girişimlerde bulunduğu öne sürülüyor. Afgani, Rusya’daki Müslümanların Kur’an-ı Kerim basma izni gibi bazı hakler elde etmesinde etkili oldu. Çar tarafından tehlikeli bulunduğu için 1889’da Rusya’dan sınırdışı edilen Afgani, Almanya’ya gitti. Münih’te bir sergide Nasıreddin Şah ile karşılaştı ve onunla yeniden İran’a davet edildi.
 
Daveti kabul eden Afgani, şahın danışmanı olarak siyasal bir rol oynamaya çalıştı ancak ıslahat düşüncelerinde ısrar edince tekrar sapkınlıkla suçlandı. Nasıreddin Şah'ın, kendisiyle ilgili kuşkuları artınca Afgani de, Şah'a karşı açık bir muhalefete başladı. 1890'da sınırdışı edildi.
 
İRAN VE YENİDEN İSTANBUL
İran dışına sürüldükten sonra buradaki alimlere bir mektup gönderdi. İran'da kurulan ve bazı silahlı eylemlerde bulunan “İttihat-i İslam” adlı örgütün Afgani'den etkilendiği iddia ediliyor. İran ve İslam dünyasında meydana gelen birçok örgütlenmede bu grubun büyük etkisi oldu. “Batı beşeri bilimlerine evet, manevi ve siyasi baskılarına hayır” sloganıyla hareket eden grup ilk ciddi eylemini Kaçar şahı Nasireddin’e karşı 1 Mayıs 1896 yılında düzenlediği suikastla gerçekleştirdi.
 
Afgani, 1892’de II. Abdülhamid'in yakın adamı Ebu'l-Huda'nın çağrısı üzerine İstanbul'a gitti. Abdülhamid’in Afgani’yi Sudan’daki Mehdi hareketine verdiği destek sebebiyle hilafeti Araplara vermeyi planladığı iddiasıyla İstanbul’a çağırdığı ve yakınında tutmak istediği öne sürülüyor. Stanbul’da Afgani’ye bir ev ve maaş tahsis edildi. 1896'da İran şahı Nasıreddin Şah'ın Mirza Rıza Kirmani adlı kişi tarafından öldürülmesinden sonra cinayeti tertiple suçlanan Afgani kuşkulu görülmeye başladı ve Nişantaşı’nda bir konakta göz hapsinde tutuldu.
Cemalettin Afgani, çenesinde başlayan boğaz kanseri sonucu 9 Mart 1897’de İstanbul’da vefat etti. Nişantaşı’ndaki Şeyhler Mezarlığı'na defnedildi. 1944'te Afganistan hükümetinin talebi üzerine cenazesi bu ülkeye gönderildi. Kabil'de üniversite içinde Afgani için bir anıtmezar yapıldı.
 
ORTADOĞU'DAKİ HAREKETLERİN ÖNCÜSÜ
Ortadoğuda cereyan eden hadiselerin tarihi yol haritasına bakıldığında Cemaleddin Afgani düşüncesiyle karşılaşmak mümkündür. Afgani bu açıdan değerlendirildiğinde öncü bir şahsiyet olarak nitelendirilir. Özellikle Mısır'da kaldığı yıllarda çok fazla dersler ve sohbetler vererek değerli şahsiyet ve ilim adamları yetiştirmiş olması onu alanında öncü kılmaya yetmişti.
 
Ona yöneltilen eleştirilerin en başta geleni masonluk ile olan bağlantısıdır. Bir dönem masonluğa intisab edişi ve kendi deyimiyle yanlış olduğunu anlayıp vazgeçtiğini söylemesi, onu eleştirenlerin, hakkındaki yargılarını geçersiz kılmaya bugün dahi yetmemiştir.
 
kaynak:Dünya Bülteni/ Haber Merkezi
 
 
Bu haber toplam 2977 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar
Mehmet Yiğit
21 Ekim 2022 Cuma 18:11
18:11
URVET ül Vüska kitabı ve Masonluk' hakkında hürol Taşdelen in sanal kitabını ve Orhan Koloğlu'nun Abdülhamid ve Masonluk' hakkında kitaplarını okuduktan sonra bu zatların kesinlikle mason olmadığını sırf siyaset emperyalizmine meydan okumak için girdiklerini anladım. Hatta buna dair videolar yapacağım. Birde Hamza Türkmen hoca nin videolarını dinledim. Lakin ehli sünnet dışı fikirlerine katiyyen katılmıyorum
5.46.65.30
Diğer Haberler

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.