NURİ ÇALIŞKAN'LA EĞİTİM ÜZERİNE

3.05.2015 19:25:31
NURİ ÇALIŞKAN'LA EĞİTİM ÜZERİNE

 

NURİ ÇALIŞKAN İLE EĞİTİM RÖPORTAJI


 

Akabe Eğitim Kurulu Başkanı İlahiyatçı yazar Nuri Çalışkan ile günümüz eğitim sorunlarını ve medeniyetimizden hareketle yeni bir eğitim sistemi kurabilmenin imkânları üzerine konuştuk. Günümüz eğitim sisteminin temellendirildiği değerler ile İslami bir eğitimin temellendirildiği değerler arasındaki farklardan hareketle bu iki sistemin birbiriyle uzlaşamayacağına değinen Çalışkan, İslami eğitimde Kur’an’ın merkezde bulunması gerektiğine dikkat çekiyor.


 

İslami bir eğitim ve İslami bir müfredattan ne anlaşılmalıdır?


Öncelikle yegâne terbiye edicimiz Rabbimize hamd, tüm hayatı eğitime dönüştüren sevgili Efendimize salât ve vahiyle inşa olmayı dava edinen siz kardeşlerime selam olsun. İslami bir eğitim ve müfredatını röportaj niteliğinde bir söyleşi ile anlatabilmek mümkün değil. Zira Hz. Resulullah’tan günümüze gelişen, yenileşen ve hatta modernleşen(!) eğitim algımız halen tartışılmakta ve yeni tezler ileri sürülmektedir.

Ancak tüm insanlık olmasa bile hiç olmazsa biz inananlar şunu çok iyi bilmemiz ve itiraf etmemiz kaçınılmazdır ki hiçbir bilgiyi, ilimi, tekniği, sayısal, sözel ve sosyal alanları Allah ’sız düşünmemiz mümkün değildir. Dolayısıyla dini ve dini olmayan diye ayrılan veya ayrıştırılan hiçbir alan yoktur ve olamaz. İlahi olmayan ve Allah’a ait bulunmayan hiçbir nesne, hiçbir zaman ve mekan, hiçbir varlık yoktur. Bu âlemde tüm varlıklar koro halinde ve lisani hal ile “İnna Lillah: Biz Allah’a ahidiz. ”diye bağırmaktadır.

Öyleyse “ Ela yağlemu men halak: Hiç Yaratan yarattıklarını (onların ihtiyaçlarını) hiç bilmez mi?”

Hz. Âdem’den Hz. Muhammed aleyhi's-selam'a kadar gönderilen vahyin, “İslam” adıyla isimlendirilmesi, mutluluğun, saadetin, paylaşımın, barışın, kardeşliğin, insanlığın tek kaynağının

O halde sadece “İslami eğitim” diye sınırlandırmayalım ve genelde tüm eğitim alanımız ve müfredatının olmazsa olmaz ilkelerini özetle sıralayalım:
a) Eğitim ve öğretimin temeli ŞEFKAT VE MERHAMET olmalıdır. “ Er-Rahman, Alleme’l-Kur’an …: Merhametin sınırsız kaynağı olan Rahman, (size) Kur’an’ı öğretti”. Demek ki öğreten de öğrenilen de şefkatin ve merhametin membaı imiş.  
b) Eğitim ekseninde AHLAK bulunmalıdır. Ahlak bilgiden önce gelmelidir. Eğitici, bir ahlak abidesi olarak en güzel rol model olmalı. Dersini, tezini, iddiasını ve davasını en güzel bir temsil ile önce sevdirmeli ve sevgi ile öğretmelidir.
c) Eğitim insandan insana, aktif, interaktif ve canlı olmalı, öğrenen ve öğreten arasındaki bakış, duyuş, hissediş ve etkileşim canlı olmalı. Eğiten aynı zamanda temsil eden, etkileyen, örnek olan bir rol model, dinleyen, gören ve örnek alan ise her yönüyle canlı canlı öğrenen olmalıdır. Böylece gören göz, kaydeder, duyan kulak nakleder, akıl ise nakşeder. Uzaktan açık öğretim ile diploma dağıtmanın öğrettim mi, avunmak mı olduğunu varın siz hesap edin!
d) Değer odaklı olmalı, çıkar, menfaat ve fiyat odaklı bir eğitim olmamalı. Değer odaklı eğitim neslimize değer katan kaliteli ve şahsiyetli bir insan inşa eder, fiyat odaklı eğitim ise egoizmi, bencilliği ve çıkarcılığı aşılar ki böyle bir insanı hayatta, tut tutabilirsen. “Kargaya demişler ki ilaç niyetine dışkın lazım, gitmiş denize ….. (pislemiş)” misali hiç kimseye fayda ve yararı olmaz bir egoistin, hatta menfaati ve çıkarı uğruna insan, insanın kurdu bile olur.
e) Eğitim özgür ve hür düşünceyi esas almalıdır. Aklını ve iradesini özgürce kullanan toplumlar, üretken, gelişen ve geliştiren, şahsiyet sahibi aktif insanlar fabrikasına dönüşür ki atılım ve ilerlemenin temeli budur. Aklını çalıştırmayan, iradesini kullanmayan insanlar topluluğunu Kuran’ımız “davar sürüleri” ne benzetmektedir ki bu harika tespit hiç aklımızdan çıkmamalı. Akıl ve irade uzun süre atıl, boş ve tembel kalacak olsa sonunda batıl oluyor, yok mesabesinde işlevsiz, faydasız, fonksiyonsuz bir nesneye dönüşüyor ve sahibini de dönüştürüyor.
f) Zamanın tüm meşru alet, yöntem ve sistemlerinden istifade eden ve bu sistemlerin sadece kullanıcısı değil aynı zamanda icat eden/üreten, geliştiren ve insanlığa sunan aktif ve aksiyoner bir mü’min yetiştirmeyi hedefleyen bir eğitim modeli dünden bugüne geç bile kaldığımız sancımız olduğunu unutmayalım.

İslam dünyası için İslam tarihinden alternatif bir eğitim modeli aranacak olursa, bugüne hitap edebilecek bir örnek var mı?

N. Ç: Konu insansa eğitende eğitilende insan olmalı. Üstad ve talebesi, alim ve öğrencisi, usta ve çırağı olan çift taraflı bir bilgi, birikim, edep, terbiye, ahlak ve mantık transferi, intikali ve inkişafı ancak karşılıklı interaktif bir alış-veriş ile gerçekleşebilir.

İslam Tarihinde en tepede üstad-ı azam, sırayla müderris, muallim, molla/kalfa ve talebe/çırak hiyerarşisi içerisinde bir üstteki alttakini okutarak, öğreterek, örnek olarak eğitir ve yetiştirirdi. Bu süreç üstad-ı azama kadar periyodik, kesin, titiz ve aktif icra edilirdi.

Böyle bir eğitim sisteminde hoca talebesini seçer, talebe hocasını seçerdi. Bütün bir toplum ilim seferberliği ve hayır yarışı içindeydi. Başarı sadece talebe için değil her şeyden önce üstadın, hocanın başarısı da söz konusuydu. Okul-sınıf-sıra sistemi tek düzeye ve standart kafa üretmeye yönelik bir sistemdir. Hatta devletler, kendi ideolojilerini dikte ettirdikleri, şahsiyet değil sürü modunda pasif insan yetiştirdikleri bir model olarak öncelediler ve bu kadar yayıldı. Ancak son iki yüzyıldır bu okul sisteminde ciddi tenkitler ve itirazlar yükseldiği de bir gerçek…

Molla’nın talebeyi, muallimin mollayı, müderrisin muallimi, üstadın müderrisi, üstad-ı azamın ise üstadı eğittiği, öğrettiği bu sistemde; öğrenim, eğitim, etkileşim ve gelişim bir ömür boyu sürmektedir ve bizzat hocasının onay ve icazetiyle de muhatap bir üst seviyeye yükselmektedir. Ve bu eğitimin mekânı her yer, cami, mektep, medrese, kütüphane, sahaflar/kitapçılar, çarşı-pazar, bağ-bahçe kısaca hoca nerede bulunabilecekse orada ve günün her saatinde…

Evde eğitim modelinin denendiği (Batı’da/Avrupa’da) günümüzde zaten var olan bu sistemimiz süpürülüp atılmamalıydı. En azından alternatif bir eğitim modeli olarak hayat hakkı tanınmalıydı. Zaten başımıza ne geldiyse, hatasına sevabına, iyisine kötüsüne bakmaksızın ya toptancılık yaptık, her şeyiyle aldık bağrımıza bastık, ya da tu-kaka deyip süpürüp attık.

Ahh ne olurdu aklımızı kullansaydık da temyiz edebilseydik. İyiyi kötüden, hayrı şerden, yüceyi cüceden ayırabilseydik. Asırların deneyimi ve birikimi olan nice müesseslerimizi günümüze taşıyabilseydik.

Ama ne var ki bugünde bu değerlerimizi diriltebilir hayatımıza taşıyabiliriz. Mutlaka müessese olarak değil, toplum olarak, ümmet olarak hatta tek bir şahsiyet olarak eğitimin ruhu olan, vahiy eksenli inşa projemizi hemen hayata geçirebiliriz. Her ev, her dükkân, her okul, her sınıf, her mekan bir Kur’an okuluna, Kur’an halkasına, Kur’an sohbetine dönüşebilir, yeter ki akıl ve irade ayağa kalksın inşallah…  

Peygamber döneminde bir eğitim sistematiğinden söz etmek mümkün mü?

N.Ç: Hz. Peygamber dönemindeki eğitim modeli, bir önceki anlatımımızda dile getirdiğimiz sistemin aynısıdır. Üstad-ı azam/ Cebrail, Hz. Rasulullah’ı vahiy ila inşa buyurdu. Hz. Rasulullah üstad olarak Sahabe-i Kiram’ı Kur’an sohbetiyle sahabe kıldı. Muallim olarak sahabe, bedevileri ve yabancıları vahiyle inşa etti. Bunun yeri-yurdu, mekânı da yoktu. Abese suresinde olduğu gibi.

Sokağın ortasında bir ama/ Abdullah b.Ümmi Mektum geliyor ve “ Beni irşad eyle ya Rasulallah” diyor ve yine oracıkta Hz. Rasulullah’ın eğitim kıskacında habire davet edilen Velid b. Muğire, bir ama ile aynı karede olmamak üzere kibrinden surat astı, kaşlarını çattı ve kalkıp gitti. Niye? Ama yanına geldi diye. Kibri, klası, karizması çizilmesin diye.

Hz. Rasulullah bu eğitim ve davet faaliyetini gece-gündüz, vadi ve vahada, dağ-dere tepe demeden, durup dinlenmeden icra eden bir elçiydi. Toplu ibadet etmeleri yasak olan Kâbe’de Hz. Peygamber’in ilk günden itibaren namaz kılması ve yeni gelen vahyi bu namazda kıraat eylemesi çok enteresan ve çok stratejik bir tebliğ metodu olarak yaygın halk eğitiminin çarpıcı bir örneğidir.

Müessese olarak da risaletinin daha ilk altı ayı içerisinde yine çok stratejik bir mantıkla Erkam b. Ebi’l-Ekam’ın evini Daru’l-Kur’an/Daru’l-Erkam isimi ile ilk Kur’an okuluna çevirmiştir. Hicret ile ilk adım attığı Kuba’da yaklaşık 12-14 gün kalmış ve bu kısa süre içerisinde ilk mütevazı Kuba mescidini inşa edip içerisinde Kur’an eğitimini başlatmıştı. Sevgili Efendimizin her yirmi günde bir Kuba Mescidi’ni ziyaret ettiği ve bu ziyaretin yaşatılması adına ümmetin de Kuba mescidi ziyaretinden büyük sevaplar kazanacağı Hac ve Umreye giden her mü’mine anlatılır durur. Ama efendimizin bu ziyaretinin mescid ziyareti değil orada icra edilen Kur’an eğitiminin hem üstadı olarak içinde yer almak hem de denetlemek, teşvik etmek amaçlı bir ziyaret olduğunu göz ardı ve kulak arkası ederiz. Hâlbuki bu ziyaretin periyodik, disiplinli ve sürekli yapılışındaki Rasulullah’ın Kur’an eksenli bu eğitime verdiği ciddiyet, disiplin ve önemi yüreğimize küpe yapmalıyız ve hayatımıza taşımalıyız.

Aynı heyecan ve hızla Mescid-i Nebevi’nin inşa edildiğini ve hayatının gözbebeği  “Daru’s-Suffa”yı yani ilk İslam üniversitesini tesis buyurduklarını yakinen biliyoruz. En az 70-100 kişinin yatılı eğitim gördüğü bu Kur'an üniversitesinin mevcudunun gündüz iştirak edenlerle 400 kişiye ulaştığını öğreniyoruz.

Suffa üniversitesinin üstad-ı azamı Hz. Rasulullah olup Abdullah b. Mes’üd, Ubey b.Kab, Muaz b. Cebel, Ebu’d-Derda ve Amir b.Füheyre gibi sahabilerin hocalık yaptığını görüyoruz.

Hz. Peygamber hayatta iken Medine’de 9 mescidin daha inşa edildiğini ve her birinin Kur’an Okulu olduğunu, ayrıca her mü’min evinin de bir mektep gibi Kur’an eğitim faaliyeti icra ettiğini biliyoruz.

 

Eğitimin asıl amacı ne olmalı, nasıl bir insan yetiştirmeyi hedeflemelidir?


N.Ç: Son vahyin ilk ayeti “İkra: oku, anla, yaşa ve yaşat” anlam zenginliğiyle iman’dan önce okumayı, bilmeyi, ilim ve bilgiyi emreden bizzat Rabbimizdir. Yine ilk peygambere “ve aleme’l-Ademe’l-esmae külleha: (Rabbin) Âdem’e tüm isimleri (kavrama ve anlama yeteneğini) ta’lim buyurdu/ öğretti.” Yine Peygamber Efendimize de “…Alleme’l-İnsane ma lem yağlem: Rabbin insana bilmediği (her bir şeyi) talim buyurdu/öğretti ”ayetlerinde hedef, insan ve insanın eğitilmesi/inşasıdır. Eğitim materyali ve müfredatı ise vahiydir, Kuran’dır. Eğitimin temelinde ve ekseninde Kur’an’ın olması zorunludur.

Zira ilmi yaratan, öğreten ve insanlığa sunan Allah’tır. İster fen-sayısal bilimleri olsun ister sosyal-sözel bilimleri olsun; her bir bilim Allah’ın yarattığı varlık, eşya ve kâinata fıtrat olarak lütfettiği yasaların, ilahi sistemin deşifre edilip insan idrakine ve hayatına sunulmasıdır ki hepsi de ilahidir, dinidir ve insan içindir.

Öyleyse insan eksenli, vahiy kaynaklı her eğitim faaliyetinin tek bir hedefi vardır insanı inşa etmek. Allahlı ve ahlaklı bir hayatın amel-i salihe dönüşmesini sağlamaktır. Eğitimimizin vahiy eksenli ve amel-i salihe dönüşen bir hedefi ve fonksiyonu olmazsa, insanda, insanlıkta, toplumda (Allah korusun) belasını bulmuş olur.

               Muallim dediğin olmak gerektir imanlı liyakatli sonra vicdanlı ,
              derken çıkarsa ortaya çekirge orduları, varın siz hesap edin zararı.

 

İslami bir alternatif Eğitim müfredatın olmazsa olmazı ne olmalıdır?


N.Ç: Rabbani eğitimin olmazsa olmaz müfredatı; vahiydir, Kuran’dır. Zamanı zemini yoktur, yaşı başı yoktur. Gece iradesine, uykusuna, şahsiyetine söz geçirebilene gece ibadeti bir okuldur “ve rattili’l-Kur’ane tertila = Tane tane, içine sindire sindire, anlayarak, düşünerek, tefekkür ederek Kur’an oku.”ayeti, Rabbani bir eğitimi geceye taşımaktadır. Her Cuma namazı tüm müminlerin vahiyle inşa projesidir.

Şöyle ki dört rekât olan öğle namazı yerine eda edilen Cuma namazı iki rekat olup, kalan iki rekat için de hutbe/yaygın halk eğitim projesi konmuştur.

Hayatın her noktasında vahiy ile insanın inşası, insanı hem şahsiyet olmaya hem de ümmet denizinde bir damla olmaya dönüştürür. Bu inşa projesinde bir yer-yurt edinmeyen insan ise çöle düşen damla misali buharlaşır, yok olur gider. Rabbimiz gerek bu fani hayatta gerekse ebedi hayatta var olması adına insana tenezzül buyurup vahyi, hayat kitabı Kur’an’ı lütfetmiştir. Ne mutlu vahiy ile inşa olanlara…

İslami bir müfredatta özellikle hangi eserler okutulmalıdır?

N.Ç: İnsanın inşası için hangi eseler okunmalıdır sualine açık-seçik cevabı Rabbimiz lütfetmiştir: “er-Rahman, alleme’l-Kur’an, Halaka’l İnsan, allemehu’l-Beyan: Rahman, Kur’an’ı öğretti, insanı yarattı, kendini ve vahyi anlatmasını öğretti.”

Rahman olan terbiye edicimiz, insanın yaratılışından önce Kur’an’ın talim buyrulduğunu/ öğretildiğini anlatmasının bir önemi ve bir özelliği yok mu? Elbette var. Var ki hayatın önüne vahyi ve Kur’an ile inşa olunmayı koymuştur. Biz Müslümanlara gelince tasavvuf, kültür ve biyografik eserleri, ilmihali, İslam Tarihini, sahabe hayatını, mezhebimizi, fıkhımızı biraz da hadis kitaplarımızı okumaya veya göz gezdirmeye çalışıyoruz da Kuran’a sıra bile gelmiyor. Haa anlamadan, uyarı ve mesajına aşina olmadan gır-gır-gır okunup geçilen okumaya Kur’an okuma diyemiyoruz. Zira Allah bu vahyi anlaşılmak ve yaşanmak üzere lütfedip verdi insana. Anlaşılmayan vahyin insan ile Rabbimiz arasında bir bağ, bir rabıta, sağlam bir rahmet ipi olması asla mümkün değildir.

Öyleyse önce anlayarak, düşünerek, sorarak, sorgulayarak Allah’ın Kitabı Kur’an’ı okursak o bize haykıracak bu Kur’an’ı hayata dönüştüren Allah Resulünün hayatını da oku…

Nüzul sırasına göre vahyi okuduğumuzda Rabbimizi, Peygamberimizi, Resulün inşasını ve Hz. Resulün müminleri inşasını adım adım öğreniyoruz. Bakara suresine geldiğimizde de derin bir düşünme ve tefekkürle fıkhımızı okuyacağımızı öğretiyor bize. Kur’an’ı anlar, Resulü ve hayatını yaşar ve de tefakkuh /derin düşünce ile fıkhımızı öğrenirsek;  bundan sonra hangi eseri okursak okuyalım pusulamız sapmaz Allah’ın izniyle.

 

Eğiticinin rolü ve özellikleri neler olmalı?


N.Ç: Eğitici eğitiminde hesabi değil hasbiliği/ Allah rızasını ön planda almalıdır. Hesabilik hodbinliği, bencilliği, egoizmi besler, hasbilik ise fedakârlığı, şefkati, rahmeti ve aşkı inşa eder büyütür…

İşte kulaklara küpe olacak iki rivayet;
1)”Zengin fakirden 500 sene sonra cennete girecek” miş,
2)Hz.Ebu Bekir dua ediyor: “Ya Rabbi kuluna cenneti lütfedersen bedenimi öyle küçült öyle küçült ki, tüm insanlara cennetinde yer açılsın. Yok eğer cehennemine layık görürsen bedenimi öyle büyült öyle büyült ki cehennemde başka birinin gireceği tek bir yer kalmasın!”

Hangisi rahmani hangisi nefsani, hangisi rahmet, şefkat ve fedakârlık sembolü, hangisi bencillik ve egoizmin ifadesi?

Ne olur Rahman ve Rahim olana kul olalım, Âlemlere rahmet olan peygamberimize ümmet olalım. Sadece kendimize değil toplumun her katmanında bu paylaşımı, adanmışlığı ve fedakarlığı önce kendimiz örnek olarak yaşayalım, yaşatalım ve yerleştirelim.

Şunu da hatırlatmakta fayda vardır ki “500” rakamında olduğu gibi kesin sayı ve rakam içeren rivayetler; Efendimizin Kur’an ahlakıyla asla bağdaşmamakta, kuvvetle muhtemeldir ki sonradan sokuşturulmuş rivayetlerden olması mümkündür. Hedefinde Allah rızası/ hasbilik olan bir eğitimci bu özelliğini bir melekeye dönüştürebilirse Allah’ın izniyle tüm özellik ve güzelliklere ulaşacaktır inşallah.   

Mevcut eğitim sisteminde gördüğünüz en önemli aksaklık ve eksiklikler nelerdir? Eğitimle Batı tahakkümü arasında bir bağıntı var mıdır? Varsa nasıl bir bağıntıdır?

N.Ç: Peşinen söylemek gerekirse milli eğitimimiz, milli öğütümümüz anlamına gelen bir sonuç ve fonksiyon sergilemektedir. Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi kendi değerlerimizi atmış, ithal ve sun'i müfredat ve içerik ile gençliğimiz hayırda ve iyilikte yarışacak yerde menfaat ve çıkarda yarışan, hiçbir kalıcı değeri olmayan, şahsiyet değil sürü modunda yaşayan kaybolmuş bir nesil olarak içimizi yakmaktadır.

Neredeyse bir asırdır siyasi ve kültürel istismar ve sömürüye açık bir eğitim ve müfredat dayatması ile yüz yüzeyiz. Önce sırf Anadolu’da 435'lere varan Amerikan misyoner okulları ve diğer yabancı okullarla önümüze bir okul modeli dayatılarak aklımız, fikrimiz, algı ve tasavvurumuz öyle bir okul modeline sokuldu ki sök sökebilirsen. Kendi özümüzü, öz eğitimimizi, alternatif modellerimizi tüm hayatımızdan söküp aldılar. Vermeseydik? Niçin verdik? Ancak ne var ki batının taşeronluğunu yapan iktidarlar yerine göre yasa, kanun çıkarttı, yerine göre baskı, işkence ve hapis yolu gösterdi. Genelde de okulları ideolojik merkezlere dönüştürdü. “Eskiyi at, yeniye bak” sloganı ile milleti köklerinden soyutlayıp özbenliğinden ettiler.

Bize düşen yeniden özümüze dönmek, değerlerimize sarılmak, ahlakı önceleyen, ilmi ilahi bir emanet bilen, paylaşımcı, bütünleştirici, fedakâr, şefkat ve merhamet ilkeleri ile hem öğrenen hem öğreten, iradesi güçlü şahsiyet sahibi bir insan olmaya daha doğrusu inşa olmaya yönelmektir. Biz bu irade ve direnci gösteremezsek batı için zaten içimizde var olan altyapısıyla kültürel sömürüye devam edecektir. Unutmayalım ki toprak işgalinden çok daha kolay ve ucuzdur, eğitim ve kültür sömürüsü.

Bilginin İslamileştirilmesi ve ülkemizdeki eğitime uyarlanabilirliği hakkında neler söylemek istersiniz?

N.Ç:  İlim ve bilgi temelde Allah vergisidir. İnsana bilgiyi Allah ta'lim buyurur/ öğretir. Dolayısı ile ilmin ve bilginin kaynağı mutlak doğru ve hakikat olan Allah'ın kelamıdır, Kuran’dır. Sahip olduğumuz tüm bilgileri Allah'ın sünnetine, yasasına ve Kuran’ına arz edip test ettiğimizde ilahi yasa ve vahiy ile örtüşen her bilgi hem doğrudur hem de İslami’dir. İslami olan bilginin pratikte görünen özelliği, ahlaki oluşudur. Ahlaki olmayan hiçbir bilgi asla İslam'la ve Müslüman’la bağdaşmaz. Ülkemiz eğitiminde müfredatın hedefi çıkar, menfaat ve rekabet değil de ahlak, hayır yarışı ve paylaşım olarak tespit edilir ve uygulanırsa Allah'ın izniyle Allah'ı seven, ahlaklı yaşayan, insanlığın şefkat ve merhamet eli olan idealist ve şahsiyetli nesiller yetişeceğine inancımız tamdır.
               Her şeyi insan için önceleyen vahyin, hayatımızın ve özellikle eğitimimizin ekseninde yer alması dua ve iddiasıyla hepinizi en güzel terbiye edici Rabbimizin rahmetine emanet ediyorum.

Bu haber toplam 4463 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.