GÜNEY AFRİKADA BİR BİLAL (İMAM ABDULLAH HARUN)

5.11.2015 19:27:32
GÜNEY AFRİKADA BİR BİLAL (İMAM ABDULLAH HARUN)
 
 
 
 
 

                         GÜNEY AFRİKADA BİR BİLAL (İMAM ABDULLAH HARUN)

 
              1923 yılında Güney Afrika’nın başkenti Cape Town’da dünyaya gelen İmam Abdullah Harun, annesinin o daha bebekken ölmesi üzerine halası tarafından büyütülür. İlköğrenimini Talfalah İlkokulu’nda tamamlayan İmam Harun, daha sonra İslami ilimler alanında eğitim görmek için Mekke’ye gider. İmam, 14 yaşında hafızlığını tamamlar, Mekke ve Medine’nin ileri gelen âlimlerinden dersler alır.  1950 yılında Hicaz’daki eğitim çalışmalarını tamamlayıp ülkesine döndükten sonra, Güney Afrika’da müslümanların üçüncü neslinin oluşumunda çok önemli rol oynadı. Seyyid Kutup ve Mevlânâ Mevdûdî'den etkilenen, aynı zamanda Afrika’da yaygın olan ve sufi geleneklere de yakın olan Abdullah Harun, Şeyh Yusuf’tan sonra müslümanların önemli bir mücadele adamı oldu. Bütün çabasıyla sosyal adaletle ilgili çalışmalar yapmaya başladı. Zamanla zulme uğramışların mücadele sembolü haline geldi. İslam peygamberi Hz. Muhammed’in örnekliği ile ortaya konan prensiplere paralel bir öğretinin ve pratiğin yayılması için mücadele etti. 1955’te Claremont Camii’ne imam olarak atandığı zaman, henüz genç ve tecrübesiz olduğu eleştirileri geldi. Fakat burada başlatmış olduğu çalışmalarla herkesi şaşırtan İmam Abdullah Harun, kadın-erkek tüm yetişkinler için dersler başlattı. Yaptığı çalışmaların önemli noktalarından biri de minberden müslümanlara, içerisinde bulundukları durumlardan söz ederken, ırk ayrımı siyasetinin kötülüklerini anlatmasıydı. Dolayısıyla onları bu zulüm siyasetine karşı durmaya çağırıyordu. Onun çalışmaları sonucu müslümanlar, bu konudaki görevlerini yerine getirebilmek aşkıyla, siyasetle daha çok ilgilenir oldular. İmamın gelişiyle birlikte Camia Camii’nde büyük bir hareketlilik yaşanmaya başladı. Camia Camii kısa zamanda özellikle gençler için bir cazibe merkezi  haline geldi. Gençler sinemaya ilgi duyan, spor yapan ve son derece şık giyinen bu imamı çok sevdiler.
    1961 yılında yürürlüğe giren Yeni Cumhuriyet Anayasası ile birlikte mevcut ırkçı uygulamalar resmileşince ülke genelinde siyahlar tarafından protesto gösterileri ve grevler düzenlenmeye başlandı. İmam Harun da bu eylemlere destek verdi. Vaazlarında ırkçılığın İslam tarafından yasaklandığını ifade ederek Müslümanları, faşist Güney Amerika yönetimine karşı mücadele etmeye çağırdı. Güney Afrikalılar için artık direniş vakti, özgürlük için zulme başkaldırma zamanı gelmişti. Bu soylu isyanın en ön safında yer alan Güney Afrikalı Müslümanlar, “İslam Adalet Divanı, Müslüman Gençlik Hareketi ve El Kıble” gibi teşkilatların etrafında örgütlenerek uzun soluklu bir mücadeleye giriştiler. Müslümanlara önderlik yapan liderlerin başında ise İmam Abdullah Harun vardı.  Din konusunda oldukça donanımlı olan Abdullah Harun, bütün irfanlarına rağmen, siyasi konularda oldukça zayıftı. Kendisi, İslam'ın salt bir öte dünya dini olmadığını düşünüyor, bu yüzden halkının toplumsal ve siyasal işlerine ilgi duymaya başlıyordu. Laik bir devlet içerisinde yaşayan İmam, bu sistemde eğitim gören gençlerle tartışıyor, kendisini geliştirmeye çalışıyordu. Ne var ki, ırkçı ve faşist yaklaşımları olan devlet, Kap melezlerine ve Müslüman halka karşı oldukça sert ve tutucu tavırlar sergiliyordu. Beyazlar için yerleşim bölgeleri yapılıyor, siyahları beyazlardan uzaklaştırmak için, en verimsiz ve uzak bölgeler seçiliyor, bunun için de hiçbir şekilde hak ve hukuk aranmıyordu. Bu yüzden, İmam'ın oturduğu bölge, görevli olduğu sürelerde değiştirilmişti. Harun'un yaşadığı ırkçı devlet, eğitimi de soysuzlaştırma çabası içindeydi. Bu yüzden özel olarak kurulan Kap Melezlerine ait kolejler yakılıyordu. Bu ciddi dönemde, gergin atmosferde; Müslümanların toplumun siyasal hayatına katılmalarının güçlü bir geleneği olduğuna inanan İmam, kurtulmak istese de kendisini bırakmayan siyasete gittikçe ilgi duymaya başladı. Ve ilk defa bağımsızlık yolunda çalışan örgütlere de böylece açık bir ilgi duymaya başladı.  Bizzat üyesi olmamasına rağmen ülkedeki en büyük direniş örgütü olan Afrika Ulusal Kongresi’ne yoğun şekilde destek verdi. “Dua büyük işler başarabilse de yalnız dua etmek yetersizdir” sonucuna vardı. Onu bu düşünceye sevkeden olay, ırkçı yönetimin, tüm siyahların artık yanlarında her zaman “paso” ile dolaşmasını emretmesiydi. Bu karara itiraz eden Pan- Afrikanist örgütü, yanlarında paso taşımayacaklarını bildirdi ve pasif bir direniş gösterisi olarak binlerce kişi polis karakoluna gidip teslim oldu. Bu pasif direnişe, polis oldukça şiddetli bir karşılık verdi. 69 kişi öldürüldü ve daha fazlası da yaralandı. Sıkı yönetim ilan edildi ve siyah halkın umudu olan, Pan- Afrikanist ve Afrika Ulusal kongresi yasa dışı ilan edilip, yirmi kişi de tutuklandı. Güney Afrika yönetimi İmam Harun’un faaliyetlerinden rahatsız olunca hükümet, altmışlı yılların sonlarına doğru, İmam Harun'un çalışma alanlarını daralttı.    Ve imam seçilmesinden tam 13 sene sonra, 1969 senesinde Hz. Peygamber'in mevlidinin anılmasından sonraki sabah, müslümanlara namaz kıldırmak, namazın peşinden de o mübarek gün dolayısıyla yapılacak toplantıya katılmak üzere camiye gitmeye hazırlandığı sırada  evine yapılan bir baskınla gözaltına alındı. Tutuklanma haberi Cape Town ve çevresindeki müslümanlar üzerinde şok tesiri yaptı. İmam Harun'un tutuklanmasıyla beraber doğrudan tahkikat da başladı. Bu tahkikat yaklaşık dört ay kadar sürdü. Bu süre içerisinde kendisine  gözaltında atası Hz. Bilal (r.a) gibi akla hayale gelmedik işkencelere maruz kaldı. Kendisine helal  gıda verilmediğinden yemek yemiyor, evden yemek istetiyordu. Ama bu istekleri hiç kabul görmedi. Kendisinden bazı isimler isteniyordu. Buna karşılık serbest kalacaktı. Ama bu İmam’ın yapacağı bir iş değildi. Ancak işkenceler de dayanılacak gibi değildi. Yapılan işkenceler ölümcül olmaya başlamıştı. Artık İmam yerinden kalkamayacak hale gelmişti. En ağır işkenceler uygulandığı gibi ailesinden veya diğer müslümanlardan herhangi birinin onu ziyaret etmesi de engellendi. Ve günlerce sorguda kaldı İmam. Çeşitli işkenceler gördü. Arkadaşlarını ele vermemek için çırpındı. Kendisini Allah'a teslim etti, namazlarını kıldı, Pazartesi ve Perşembe günleri oruç tuttu. Yılmadı İmam. Ama sonunda bu işkencelere dayanamayarak can verdi. Allah o'nu şehitlik mertebesine ulaştırdı(inşallah). Son sözleri şu oldu; “Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. Günahlarımı bağışla. Karımı ve çcuklarımı esirge. Şimdi senin gözetip esirgemene her zamankinden daha çok muhtaçlar. Ey en esirgeyici olan! Sen birsin, buna iman ettim. Ve Peygamber Muhammed, senin Resûlündür. Selam üzerine olsun. Yaralarım sızlıyor, artık bu eza ve cefaya dayanasım kalmadı. Ey esirgeyici olan! Ruhumu al; işkencelere bedenimi bırak, zayıflığımı bağışla. Ey esirgeyici olan! Beni öldür artık, bedenimi özgür kıl; halkımı özgür kıl!”” Allah Teâla İmam’ın dualarını kabul etti. Onu şehid olarak 27 Eylül 1969 günü yanına alıp, ruhunu azad etti. İşkenceciler dünyanın her yerinde birbirine benziyor. Ölümü için merdivenlerden düştü ve öldü açıklamasını yaptılar. Cenazesi o güne kadar görülmemiş bir kalabalıkla uğurlandı. Camisinin içi ve dışı hınca hınç dolmuştu. Cenazede sadece Müslümanlar değil, Afrika’nın her kesiminden insanlar bulunuyordu.Onun şehid olduğu haberi, bütün Güney Afrika Müslümanları ile kendisini tanıyan, ırk ayrımına karşı mücadelesini bilen diğer insanlar arasında kısa zamanda yayıldı.
          Cenaze merasimi, Cape Town şehrinde o zamana kadar görülmemiş bir kalabalığın toplanmasına vesile oldu. Onun şehadeti aynı zamanda ülkedeki müslümanların ırk ayrımı politikasına karşı tutumlarındaki direncini ve cihadın devam ettirilmesi konusundaki cesaretlerini artırdı ve yeni liderlerin çıkmasına vesile oldu.  İmam Harun’un Güney Afrika’da başlayan etkisi zamanla Türkiye’ye kadar uzandı. Özellikle orijinal ismi “Killing of The Imam” olan ve B. Desai ve C. Marney tarafından kaleme alınan “İmamın Öldürülüşü” isimli kitap Türkçeye çevrildiğinde büyük ilgi gördü. İmam’ın hayatı ayrıca bant tiyatroları ve tiyatro gösterimlerine dönüştü ve İmam Abdullah Harun bir dönem İslamcı gençliğin kahramanları arasına girdi. Rabbim şehadetini kabul etsin.
 
Not: Bu biyografinin oluşturulmasında değişik kaynaklardan alıntı yapılmıştır
 
Hasan UYAR
 

    

Bu haber toplam 3647 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.