EĞİTİM ÜZERİNE KISA BİR DERKENAR / Köşe Yazısı - Fuat YILANCI
Fuat YILANCI
EĞİTİM ÜZERİNE KISA BİR DERKENAR
Son zamanlarda sosyal ve pozitif bilimler alanında eğitim müfredatı adına bir eleştiri söz konusu olduğu ve özellikle Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) nın sonuçlarının açıklandığı döneme denk geldiği zaman, makro düzeyde yapısal çözümler bulmak yerine, mikro düzeyde mangalda kül bırakmayacak düzeyde eleştiriye başlarız.
Biz bu çalışmamızda eğitimi eleştirmek yerine, daha çok etimolojik bir yola girmeyi ve modernizm adına yapılan reformist çalışmaların eğitime ne kazandırdığı olacaktır. Bu konuda toplumun ihyası için atılacak ilk temel adım "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir" önermesi olacaktır. "Sözlükte “bilmek” anlamına gelen ilim (ilm) genellikle “bilgi” ve “bilim” karşılığında kullanılır. Klasik sözlüklerde bir şeyi gerçek yönüyle kavramak, gerçekle örtüşen kesin inanç (itikad), bir nesnenin şeklinin zihinde oluşması, nesneyi olduğu gibi bilmek, nesnedeki gizliliğin ortadan kalkması, tümel ve tikellerin kavranmasını sağlayan bir sıfat gibi değişik şekillerde tarif edilmiştir.
Bilgisizliğin (cehl) karşıtı biçiminde de tanımlanır. Aynı kökten türeyen âlim, alîm, allâm ve allâme, ma‘lûm, ma‘lûmât, muallim, müteallim, muallem kelimeleri bilgi anlamıyla bağlantılı olarak kullanılmaktadır.(İslam ansiklopedisi, cilt 22. s109) Bu tanımdan hareketle denilebilir ki, bir şeyin mahiyetini tam manasıyla idrak etmediğimiz sürece, bizim bir konuda malumat elde etmemiz mümkün değildir.
İnsanoğlunun ya da modernizmin diliyle, öznenin bir şeyin ya da kendisinin(ki kendisi aynı zamanda nesne olma özelliğine de sahiptir) hakikat ve mahiyetini kavrayıp idrak etmesi için ilim yoluna girmesi gerekmekte olduğunu bilmekteyiz. İlim yolunun ilk adımı ise mektebe başlamaktır. Yani okula başlamak. Okul, daha çok cumhuriyetçi Kemalistlerin bize armağan ettiği bir kavramdır. " Eski Yunancada 'skhole', Fransızcada 'ecole', İngilizcede 'school' ile aynı kökenden gelip 'boş vakit, keyfi zaman anlamına gelmektedir." (Vikipedi) Mektep ise Arapçadan dilimizi geçmiş kitap, kâtip, mektup ile aynı kökten gelmekte olup 'yazılı eser, yazan kişi, yazılı mesaj ve yazılan yer' gibi genel bir anlama sahiptir." Demek ki mektepli olmanın ilk adımı yazı yazmak ya da yazılı eser bırakmaktır.
Öznenin kendini bilme ve eşyaya vakıf olmak için mektebe başladığı ilk adımda ilim yoluna bilfiil katılmak için 'yazma' eylemini gerçekleştirmesi gerektiğini yukarda etimolojik olarak açıkladık. Ancak bilimsel çalışmaların hızla gelişmesi, yazma eylemini gerçekleştiren kalemin yerine yeni araçların geçmesiyle beraber, düşünsel olarak kavramları yazıya dökmek yerine bir yerlere kaydetme eylemi gerçekleşti ve yazma ikinci plana düştü. Hâlbuki Kuran-ı Kerimde: "Oku! İnsana bilmediklerini belleten, kalemle (yazmayı) öğreten Rabbin, en büyük kerem sahibidir".(Alak suresi, 1-5) ayeti ilim yolunda yazma eyleminin önemini özellikle belirtilmektedir.
Eğitim sistemine bu açıdan bakıldığında daha yaratıcı ve yenilikçi bir paradigma oluşturmak adına reformist çalışmalar yapıldı. Bu çalışmaların başında her ne kadar ismi değişmemiş olsa da içeriği değiştirilen 'talim terbiye' kuruludur. Yani günümüz ifadesiyle eğitim ve öğretimdir. " İslâm kültüründe genellikle öğretimin karşılığı olarak tâlim, eğitimin karşılığı olarak terbiye kullanılmaktadır. Ayrıca öğrenim için tahsil ve daha çok eğitimi ifade etmek üzere tedrîs, te’dîb, tehzîb, siyaset, tezkiye, irşad gibi kelimelere yer verilmektedir. Sözlükte “bir şeyi gerçek yönüyle kavramak, bir nesnenin şekli zihinde oluşmak, nesneyi gerçek haliyle bilmek” anlamındaki ilm kökünden türeyen ta‘lîm “birine bilgi öğretmek, ders okutmak” demektir. Bilgi öğretme işini yapana muallim, bilgi öğrenene müteallim denir.( İslam Ansiklopedisi, Cilt 39, s555)
2005 yılında daha özgür bir birey inşa etme adına talim terbiye kurulu tarafından yapılan değişikliklerle eğitim ve öğretimin merkezi ve başkahramanı öğrenci oldu. Öğretim yani talim yönüyle bakıldığında öğrenci merkezli bir sistemin oluşturmasında herhangi bir sakınca görülmemektedir. Eğitim yani terbiye kanadından bakıldığında ise öğrenci merkezli bir eğitim(terbiye) sistemi oluşturulması büyük problemler husule geleceğini ve geldiğini görebilmekteyiz. Öğrencinin ahlaklılığın ana ilkesi olan özgürlüğün arkasına sığınarak terbiye konusunda kendisine sınır belirlememesi ve kimseyi bu konuda kendisinden yetkin görmemesi muallim açısından büyük problemler oluşturmaktadır. Muallimin talebeyi terbiye etme açısından pasif duruma düşmesiyle öğretimin işleyişini de etkilemektedir.
Hâlbuki bu yönüyle bakıldığında eğitim (terbiye) ve öğretim (talim) et-tırnak gibi ayrılmaz bir bütünlüğe sahip olduğunu görmekteyiz. Terbiyeden yoksun bilginin epistemolojik açıdan temel bir sorun çıkartmazken ahlaken sağlam bir temele dayanmadığını ve sosyal bir çöküntüye yol açacağını söyleyebiliriz. “Korumak, ıslah etmek, gözetmek, yükseltmek” anlamındaki rabv kökünden türeyen terbiye kelimesine “çocuğu veya ekini besleyip büyütmek, geliştirmek” mânası verilir. Yetişme ve gelişme bütün canlılarda görülürse de terbiye daha çok insan hakkında kullanılan, onun bedenî, zihnî, ahlâkî gelişmesini ve olgunlaşmasını sağlamayı ifade eden bir terim haline gelmiştir. Bu faaliyetin önemi, ilkeleri, metotları, etkileri ve hedefleri gibi konulardan bahseden disipline de terbiye ilmi veya kısaca terbiye denilmiştir." (İslam ansiklopedisi yıl: 2010, cilt: 39, sayfa: 515-523 ) Kur’ân-ı Kerîm’de ilâhî isim olarak Allah lafzından sonra en çok kullanılan kelime rabb yani terbiye olduğunu görmekteyiz. " Sözlükte “bir şeyi yetkinlik noktasına varıncaya kadar kademe kademe inşa edip geliştirmek” manasındaki rab (rabb) kelimesi mübalağa ifade etmek üzere daha çok sıfat gibi kullanılır ve kelimeye hepsi de Allah Teâlâ hakkında olmak üzere “Malik, Seyyid, idare eden, terbiye eden, gözetip koruyan, nimet veren, ıslah edip yaratılmışların halini düzeltip geliştiren” demektir. (İslam anks. cild 34-sayfa 372)
Sonuç olarak, öznenin kendini bilmek için çıktığı yolda, bu eğitim sisteminde terbiyeden yoksun bir bilgiyle kendini bilmemekle sonuçlandırmıştır. Yunus Emre'nin şu şiiri yazımızın özeti oolacaktır:
"İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsin
Ya nice okumaktır"
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
- ŞARK'IN DEHASI BATI'NIN AVİCENNA'SI: İBNİ SİNA17 Haziran 2018 Pazar 18:41
- Müslümanların Dünü Bugünü Yarını14 Şubat 2017 Salı 07:09
- EĞİTİM ÜZERİNE KISA BİR DERKENAR5 Ocak 2017 Perşembe 07:45
- BİR KİTAP MEDENİYETİ: ENDÜLÜS27 Ağustos 2016 Cumartesi 08:22
- Bilal KARAKURTSEZAİ KARAKOÇ VE DİRİLİŞ NESLİ
- Ziya TEPELİYAKAT VE GÖREV SORUMLULUĞUNUN BİLİNCİ
- Hülya AKCEBEGAZZE:KIYAMETİN PROVASI
- Bilal AKGÜLELEKLERDEN ELENECEKSİN
- Cevdet BALLIGERİ DÖN (DEPREMLE BERABER OLUŞAN EĞİTİMCİ GÖÇÜ ÜZERİNE)
- Ahmet BELLİBAŞ KARANLIK BİR GÜNDÜZE UYANIRKEN
- Ebubekir AytekinCUMHURİYET ÖNCESİ SOSYAL YARDIM KURULUŞLARI VE SOSYAL YARDIMLAŞMA
- Yakup ÇETİNKAYASEYYİD CEMÂLEDDİN AFGANÎ
- Akif AKMAN JÖN TÜRKLERDEN BUGÜNE ALGI YÖNETİMİ DERSLERİ
- Mehmet ÖZELPOST TRUTH (GERÇEKLİK SONRASI) ÇAĞDA FİLİSTİN SORUNUNU KONUŞMAK
- Sabri KELEPÇEKAHTA ÇAYINA
- Bilge ÇAĞLANMODERN EĞİTİMLE DEĞİŞEN DİNDARLIK
- Veli KARATAŞ “AKLA VEDA” AKL-I SELİME DAVET
- Mehmet ALTUNÜLKEMİZDEKİ EĞİTİMİN DÜNÜ BUGÜNÜ VE YARINI
İMSAK | GÜNEŞ | ÖĞLE | İKİNDİ | AKŞAM | YATSI |
04:22 | 05:44 | 11:45 | 14:58 | 17:34 | 18:49 |