YAHUDİ IRKÇILIĞI VE İSRAİL TERÖR DEVLETİ / Köşe Yazısı - Ebubekir Aytekin

Ebubekir Aytekin
YAHUDİ IRKÇILIĞI
Yahudiler kendi tarihlerini Hz. İbrahim’le başlatsalar da Yahudilerin gerçek tarihi Hz.Yakub’la başlar. “İsrail” lâkabıyla anılan Yakub Peygamber (as), Hz.İbrahim (as)’in torunudur. Yahudi toplumu, İsrail adına nisbetle Yakub’un nesli olarak “İsrailoğulları (Benî İsrâil)”; Yakub’un dördüncü oğlu Yahuda’ya nisbetle de “Yahudiler” şeklinde adlandırılmaktadır.
Hazreti İbrahim (as), İsmailoğulları ve İsrailoğullarının büyük atasıdır. O, Kalde’nin Ur kentinde doğmuş ve oradan ailesiyle birlikte Harran’a gelmiş; sonra ilâhî emir gereği Kenan diyarına (Filistin) göç etmiştir. Tevrat, Hz. İbrahim’e “İbrânî” demektedir. Hz.İbrahim, “İbrahimî Dinler”in dayandığı ve bu dinlerin mensuplarınca büyük değer atfedilen merkezî bir şahsiyettir. Tevrat’a göre Allah, onunla ve onun şahsında zürriyetiyle bir sözleşme (ahit) yapmış; bunu “sünnet”le (Hitan) sembolize etmiştir.
Kur’an’da anlatılan kıssasıyla Hz. İbrahim, babası Azer’in de içinde bulunduğu putperest kavmini Allah’a tapmaya çağıran seçkin bir peygamber ve bir tevhit mücadelesi önderidir. O, Yahudi ve Hıristiyan olmadığı gibi, müşriklerden de değildir; aksine, sadece “Hanif” bir “Müslim”dir.
İsrailoğulları Hz. Yusuf aracılığıyla Hiksos Hanedanlığı hâkimiyeti altındaki Mısır’a göç etmişlerdir. M.Ö. 1250 yılında Hz. Musa’nın önderliğinde Firavun’un zulmünden kurtularak Mısır’ı terk etmiş ve kırk yıl kadar çölde, zillet içinde yaşamışlardır. Hz. Davud ve Hz. Süleyman zamanında ise bağımsız ve ihtişamlı bir devlete kavuşmuşlardır. (M.Ö. 1050-950).
Yeryüzündeki son Yahudi devleti M.Ö. 587 yılında Buhtunnasır tarafından yıkılmıştır.
Kur’an’a Göre Yahudilerin Genel Karakterleri
Kur’an terminolojisi bakımından Yahudi karakterinin belirleyici kavramları şu şekilde sıralanabilir:
1. İnkâr (“küfr”)
2. Allah’a eş koşma (“şirk”)
3. Yalanlama ve yalancılık (“tekzîb” ve “kezib”)
4. Üstünlük taslama (“istikbâr”)
5. Cinayet (“katl”)
6. Döneklik (“tevellî” ve “i‘râd”)
7. Aşağılık duygusu ve korkaklık (“zillet” ve “meskenet”)
8. Hâinlik ve ikiyüzlülük (“hıyânet” ve “nifak”)
9. Bozgunculuk (“fesâd”)
10. Haksızlık (“zulüm”)
11. İsyan ve serkeşlik (“isyân”, “i‘tidâ”, “tuğyân”, “isrâf”, “fısk”, “dalâlet”, “hevâ”)
12. İhtilâf ve tartışmacılık (“ihtilâf” ve “muhâcce”)
13. Kıskançlık (“hased”)
14. Katı yüreklilik (“kasvet”)
15. Dünya hayatına düşkünlük (“hırs”)
16. Cehâlet ve beyinsizlik (“cehl” ve “sefeh”)
17. Sözü değiştirme (“tebdîl” ve “tahrîf”)
18. Hakkı gizleme (“ketm”)
19. Gazap ve lânet (“ğadab” ve “lâ‘net”)
Yahudi inkârcıdır. Allah’a eş koşmuştur; Hz. Üzeyr’i Allah’ın oğlu olarak tasavvur etmiş, hahamlarını tanrılaştırmıştır. Talmud’da hahamlardan “Yaşayan Allah” diye söz edilmekte; hatta “Allah’tan daha büyük” ifadesine yer verilmektedir. Yahudi yalancıdır; dinî emirleri, ilahî ayetleri, Tevrat’ın emirlerini bildiği halde yalanlamış, hatta Allah’a da yalan isnat etmiştir. Hiçbir zaman ulaşamayacağı bir üstünlük duygusuna sahiptir. Bunun sonucu olarak Allah’a, peygamberlere ve diğer insanlara karşı büyüklük taslayarak aşırı gitmiştir. “Allah fakir, biz zenginiz”, “biz, Allah’ın oğulları ve gözdeleriyiz” iddiasında bulunmuştur.
Cinayet, İsrailoğullarının vazgeçilmez karakteridir; peygamberlerini bile öldürmüşlerdir. Hak’tan yüz çevirdikleri için dönektirler, ikiyüzlüdürler. Anlaşmalarına sadık değildirler, haindirler. Kin ve düşmanlık peşindedirler. Bozguncu, isyankâr ve zalimdirler. Aşağılık duygusu ve korku, ruhlarına işlemiştir. Kıskançtırlar. Katı yüreklidirler. Cahildirler; doğru ile yanlışı birbirinden ayırma yeteneğini yitirmişlerdir. Doğruyu gizleme ve sözü değiştirme huyları vardır. Bütün bu olumsuz karakteristik özelliklerinden ötürü, özellikle de inkârcı tabiatları gereği Allah’ın, peygamberlerin ve diğer insanların gazabına, lânetine uğramışlardır.
Dünyanın en ırkçı kavmi Yahudilerdir. Yahudi olan Ben Rubi’ye göre Yahudiler, “hürmete lâyık olan her şeyi bozmak ve yıkmak, böylece dünya milletlerinden intikam almak peşindedirler.”
Yahudilik, kendi ırklarının üstünlüğüne ve diğer ırklar üzerindeki emellerine vurgu yapar. Yahudi teolojisi İsrailoğullarını seçilmiş ırk olarak görür. Bu seçilmişlik fikri Yahudilerce Tanrısal bir vahiy olarak kabul edilir. Bu nedenle dünyanın en ırkçı kavmi Yahudilerdir. Yahudilere göre “Tanrı sadece Yahudilerin tanrısıdır ve sadece Yahudiler üstün ırk olarak Tanrı’nın kullarıdır. Diğer insanlar Yahudilerin köleleridir ve Yahudilere hizmet etmek için yaratılmışlardır.”
Hz. Süleyman’ın vefatından sonra İsrailoğulları kendilerine gönderilen İlyas, Elyesa’, Yeremya, Ezehyel, Zekeriya ve Yahya gibi peygamberlerin çoğunu eğer kendi boylarından değilse, siyasi iktidarlarını kaybetmemek için öldürmüşlerdir.
Yahudilerin yüzyıllarca yabancı hâkimiyeti altında alabildiğine ezilmiş, horlanmış ve aşağılanmış olmaları büyük ölçüde kendi isyankâr, uyumsuz, bozguncu ve entrikacı karakterleri nedeniyledir. Gerek Mısır gerek Babil, Yunan, Roma ve hatta İslâm hâkimiyeti dönemlerinde hep düşmanla işbirliği yaparak yaşadıkları ülkeyi çökertmeye çalışmışlar, ama her seferinde başarısızlığa uğramışlardır. İslâm’ın hoşgörüye dayalı yönetiminde bile eski alışkanlıkla çevirdikleri entrika ve düşmanlıklardan ötürü Hicaz’dan sürülmüşlerdir.
Ortaçağ boyunca İngiltere, Fransa, İtalya ve Almanya gibi Batı ülkeleri Yahudi sürgünlerine sahne olmuştur. 1492 yılı, Endülüs İslâm Devleti’nin çöküşünün ardından Hıristiyan zulmü ve soykırımına uğrayan İspanya Yahudilerinin yeryüzüne dağılması şeklinde yeni bir sürgün döneminin başlangıcıdır. Hiçbir ülkenin kabul etmek istemediği bu topluluk, nihayet Osmanlı hoşgörüsüyle önce Selânik’te, sonra da yurdun diğer bölgelerinde yerleştirilmek suretiyle Osmanlı ülkesinde yaşama şansı bulmuştur.
Yahudiler, uzun tarihleri boyunca siyasî güç ve bağımsızlıklarını elde edemedikleri ve sürekli baskı altında yaşadıkları için, mesailerini fikrî ve iktisadî alanlara yöneltmiş; bin bir entrika ve hile ile büyük bir ekonomik güce ulaşmış, sonra bu yolla dünyadaki siyasî güç dengelerini bozmaya çalışmışlardır. Böylece diğer milletlerin nefretini kazanmışlar; bu nefret onların daha çok hor görülmelerine neden olmuş, ama kendileri de karşı nefret ve ihtirasla ve üstün ırk idealiyle ayakta kalmayı başarmışlardır. Avrupa’da XIX. yüzyılın sonlarında ileri boyutlara varan Yahudi düşmanlığı (antisemitizm), büyük ölçüde Politik Siyonizm’in gelişmesine neden olmuş; Teodor Herzl’in çalışmalarıyla güçlenen bu akım, İngiltere’nin fiilî desteği ve diğer Batılı devletlerin de arzusuyla Filistin’de bir İsrail Devleti’nin kuruluşunu hazırlamıştır. (1948)
Günümüzde de en ırkçı devlet politikası, korsan olarak Filistin topraklarını işgal eden sözde İsrail devleti tarafından uygulanmaktadır. Entegrizm politikaları ve kavmiyetçi bir din anlayışıyla “Arz-ı Mevud” (vadedilmiş topraklar) dedikleri Nil’den Fırat’a (Mısır’dan Mezopotamya’ya) kadar olan toprakların Tanrı tarafından kendilerine vaat edildiğine inanan Yahudiler, bu emellerine ulaşmak için her türlü ahlaksızca yayılmayı ve bunun için katliam yapmayı, Filistinlileri acımasızca öldürerek evlerini yıkıp yerleşmeyi kendilerine Tanrı tarafından verilmiş bir hak gibi görmektedirler.
İSRAİL TERÖR DEVLETİ
İslâm coğrafyası ve dünyanın selameti için “çıbanbaşı” olan Siyonist İsrail terör devleti, Batılı egemen devletler ve bu devletleri yöneten Yahudiler tarafından plânlanıp kurulmuştur. 1850’li yıllarda İngiltere öncülüğünde, uzun vadeli bir “sömürü plânı” hazırlanmıştır. Bu plâna göre Osmanlı Devleti’nin himayesindeki etnik unsurlar kışkırtılacak, Osmanlı Devleti parçalanacaktır.
Bunun için öncelikle Hilafet makamının Osmanlılardan alınması gerekiyordu. Böylece İslam dünyası, imamesi kopmuş, darmadağınık bir tesbih gibi dağılacak ve bir daha da toparlanamayacaktı.
Böylece İslâm dünyasındaki yeraltı ve yerüstü zenginlik kaynaklarına ulaşılabilecek, bilhassa da Ortadoğu’daki petrol yatakları yağmalanacaktı.
Batılı devletler başta İngiltere olmak üzere Ortadoğu’da bir “taşeron devlet” kurmalıydı. Böylece “İsrail Devleti” fikri güçlü bir şekilde benimsendi. Mayıs 1916’da meşhur “Sykes-Picot gizli Antlaşması” ile bu proje hayata geçirildi. Bu anlaşmada Osmanlı Devleti, bölünerek Batılı devletler tarafından paylaşılacaktı.
1917’de İngiltere “Haşmetli İngiliz Kraliyet Hükümeti, Filistin’de Yahudi halkı için milli bir devlet kurulmasını memnuniyetle karşılar. Bu gayeye ulaşmayı kolaylaştırmak için en değerli mesailerini harcayacaktır” diye beyanat vererek İsrail Devleti’nin kuruluşu resmen dillendirmiştir. Bu düşünce Avrupa, ABD ve Rusya tarafından da cazip bulunarak onaylanmıştır.
Bu hedefe ulaşmak için 1877’de Rusya, Osmanlı Devleti’ne karşı savaş açtı. Savaş Osmanlı Devleti’nin mağlubiyeti ile neticelendi. (93 Harbi). Ardından İngiliz ajanlarının sistemli bir şekilde kışkırtmalarıyla Yunanistan ayaklandı. (1897) Daha Sonra Arnavut İsyanı başladı. (1902)
1911’de Trablusgarp’ı (Libya) Osmanlı mirasından koparmak isteyen İtalya ile kapışmak zorunda kalınmıştır. Trablus Savaşı denen bu savaş bitmeden Balkanlar yeniden alevlenmiş, Sırbistan, Bulgaristan, Yunanistan, Karabağ ve Romanya’dan oluşan küçük çaplı bir Haçlı Ordusuyla iki Balkan Savaşı yaşanmıştır.
17 sene süren bu savaşların sonunda insan, para ve silah kaynaklarımız tükenmiş, Osmanlı Devleti artık “Hasta Adam” olarak anılmaya başlanmıştır.
Filistin cephesinde Osmanlı’nın 7. Ordu ittihatçı komutanı, 65.000 askeri, ulaşım araçları ve silahlarıyla beraber İngilizlere teslim etmiş, İstanbul hükümetine de bir telgraf çekerek Mondros Mütareke antlaşmasının derhal imzalanması gerektiğini belirtmiştir. Kendisi de Şam ve Halep üzerinden İstanbul’a gelmiş ve İngiliz subayların kaldığı Pera Palas oteline yerleşmiştir. 7. Ordu çekilince diğer ordular mukavemetsiz ve desteksiz kalmış ve yenilgi kaçınılmaz olmuştur.
Bu yenilgi emperyalist ve Siyonist güçlerin planlarının gerçekleştirilmesi için bulunmaz bir fırsata dönüştürülmüş, İsrail Terör Devletinin kurulmasının önünü açmıştır.
Bundan sonraki süreçte İşgal güçlerinin dikte ettirmesi sonucu 620 sene hüküm süren, 22 milyon kilometrekare topraklara sahip Osmanlı devleti artık yoktur. Onun yerinde 700 bin kilometrekareye sıkıştırılmış toprak parçasında yeni bir kukla rejim vardır. İslam dünyası da Halifeliğin kaldırılmasıyla darmadağın olmuş ve artık “Sykes-Picot gizli Antlaşması’nda alınan kararlar tamamen gerçekleşmiştir. Ancak bu şekilde yüzyılların rüyası (Filistin’de korsan bir Yahudi Devleti) kurulmasının önünde artık bir engel kalmamıştır.
Artık bu konuda dünyanın hemen her yerinde Yahudi propagandası başlamıştır.
Nitekim 1948’de Birleşmiş Milletler kararıyla Filistin’de korsan bir Yahudi Devleti kurulmuş, bunu tanıyan ilk ülke ABD, ikincisi ise ne yazık ki Türkiye olmuştur.
***
Filistin’de korsan bir Yahudi Terör devleti kuruluncaya kadar dünya ticaretinin büyük bir bölümünü kontrollerinde tutan, bu amaçla kâğıt para, faiz sistemi ve kredi sistemi oluşturan Yahudiler, “mağdur-mazlum” olarak gösteriliyor, her şey kullanılarak kamuoyu oluşturuluyordu. Müthiş bir algı operasyonu dünyayı kasıp kavurmaya başlamıştı.
Zengin Yahudiler kesenin ağzını açmış, bazıları da Yahudi göçünü teşvik amacıyla Filistin’e göç etmişti. İngiltere Hükümeti, Filistin’e göçecek her Yahudi’nin İngiliz konsolosluklarının himayesinde olacağını açıklamış, can ve mal emniyeti konusunda garanti veriyordu.
Nitekim ekonomik olarak yönettikleri başta ABD olmak üzere batılı devletlerin de desteğiyle Ortadoğu’yu kan gölüne çevirmiş ve kendileri için tehlike olarak gördükleri Irak, Libya, Suriye ve Türkiye üzerinde çeşitli planlar kurdukları, bunlardan kendilerince en tehlikeli olan Irak ve Libya’da ihtilal yaptırarak bu ülkeleri böldükleri ve liderlerini öldürdükleri bilinen bir gerçektir. Ortadoğu’ya barış ve demokrasi(!) vaadiyle Irak, Libya ve Suriye’de milyonlarca insanı acımasızca öldüren Siyonizm’in amacı Nil’den Fırat’a kadar vadedilen topraklara hâkim olup burada büyük ve ırkçı bir devlet kurmaktır. Nitekim İsrail Terör devletinin bayrağındaki iki paralel beyaz çizgi bu iki nehri temsil etmektedir.
Bu yazı toplam 473 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
- YAHUDİ IRKÇILIĞI VE İSRAİL TERÖR DEVLETİ17 Ekim 2024 Perşembe 19:19
- KUR'AN-I KERİM'DE "SALAT"IN MUHTELİF ANLAMLARI 14 Haziran 2024 Cuma 17:30
- CUMHURİYET ÖNCESİ SOSYAL YARDIM KURULUŞLARI VE SOSYAL YARDIMLAŞMA6 Ekim 2023 Cuma 23:28
- Mehmet ÖZELPOST TRUTH (GERÇEKLİK SONRASI) ÇAĞDA FİLİSTİN SORUNUNU KONUŞMAK
- Bilge ÇAĞLANMODERN EĞİTİMLE DEĞİŞEN DİNDARLIK
- Veli KARATAŞ “AKLA VEDA” AKL-I SELİME DAVET
- Mehmet ALTUNÜLKEMİZDEKİ EĞİTİMİN DÜNÜ BUGÜNÜ VE YARINI
- Ali KARAKAŞFUAT SEZGİN VE HADİS KİTABETİNE DAİR İDDİALARI
- Kemal SAYARKemal Sayar İyiliğin kanatları
- Musa ARMAĞAN MEVDUDİ'NİN İSLAMIN GELECEĞİ VE ÖĞRENCİLER KİTABI ÖZETİ
İMSAK | GÜNEŞ | ÖĞLE | İKİNDİ | AKŞAM | YATSI |
04:22 | 05:44 | 11:45 | 14:58 | 17:34 | 18:49 |