İLİM VE HİKMET YOLCUSUNA / Köşe Yazısı - Yusuf YAVUZYILMAZ

20.05.2021 00:52:05
Yusuf YAVUZYILMAZ

Yusuf YAVUZYILMAZ

 İLİM VE HİKMET YOLCUSUNA

 
 
Hiç şüphesiz her mümin ömrü boyunca yaptığı, yaşadığı davranışlarından, yaşadığı olaylardan Allah’a ve içinde yaşadığı topluma karşı sorumluk bilinci içinde yaşar. Müslüman olarak toplum içinde bir yer işgal eden kişi, Müslümanca bir tercih yapmaktan doğan yükümlülüklerinden kaçınamaz. Bu yükümlülük ona Allah’a, çevresine, ailesine kısaca içinde yaşadığı topluma karşı sorumluluklar yükler. O artık kendi nefsinin isteklerini temel alarak yaşayamaz, yaşamamalıdır.
 
1) Öncelikle Müslüman kişi, dinin kendisine yüklediği sorumlulukların bilincinde yaşamalıdır. Yeri geldiğinde sorumluluklarını yerine getirmekten kaçınmamalı ve çevresindekilere örnek olmalıdır. Başkalarına davranışlarıyla örnek olmak davet açısından son derece önemlidir. Müslümanlar konuşmaktan çok yaptıkları davranışlarla çevresinde etkili olabilirler. Zira insanlar ne söylediğinize değil, ne yaptığınıza bakarak hareket ederler. Müslümanlar hangi görevi yapıyor veya hangi işte çalışıyor olurlarsa olsunlar, görevlerini eksiksiz yapmalıdırlar. Görevini aksatmak, başkalarını mağdur etmek ve kötü alışkanlıklar bireyin toplum içindeki itibarını ortadan kaldıracaktır. Toplum içinde emanete hıyanet etmemeli, yalan konuşmamalı ve verdiği sözü mutlaka yerine getirmelidir. Münafık ve ikiyüzlülüğün alametleri olan bu davranışlardan mutlaka kaçınmalıdır. İbadetlerini yerine getirme konusunda titiz davranmalı, bu konuda hiçbir mazerete sığınmamalıdır. Kur’an bizi yapmadığımız konularda başkalarına örnek olamayacağımız konusunda uyarmaktadır. Başkalarına iyiliği ve erdemi önerirken kendimizi unutmamalıyız.
 
2) Müslümanlar toplumu ilgilendiren bütün siyasi, sosyal ve kültürel sorunlardan haberdar olmalıdır. Toplumsal sorunlara ilgisizlik Müslümanı yaşadığı çağdan koparacağından ve etkisizleştireceğinden bu konularda duyarlı olunmalıdır.  Türkiye’nin gündeminden düşmeyen her sorun Müslümanların temel sorunu olmalıdır. Unutulmamalıdır ki dini, sosyal, kültürel ve siyasal sorunlar, ülkemizin en önemli sorunlarıdır ve bu sorunlar adil bir şekilde çözülmedikçe ülkemizin huzura kavuşması mümkün değildir. İslam adına hareket edenler siyasi konularla ilgilenmeli ancak parti taassubuna düşmeden, aşırı genelleme ve suçlamalardan kaçınarak İslam ahlakına uygun hareket etmelidir. Kendisinden farklı siyasi tercihlere sahip insanları peşinen yargılamamalı, tartışmalarında medeni bir insan gibi davranmalıdır.
 
3) İnanç, düşünce ve davranışları arasında çelişkiler bulunmamalıdır. Bu durum onun toplum içinde güvenilirliğini azaltacağı gibi, kendine olan saygısının da ortadan kalkmasına neden olacaktır. İnsanlarla başarılı ilişkiler kurmak konusunda özellikle psikolojinin, sosyolojinin ve sosyal psikolojinin verilerinden çokça faydalanmalıdır.
 
4) Gereksiz tartışmalara girmemelidir. Tartışmada kendi nefsinin isteklerini değil hakikatin ortaya çıkarılmasını hedeflemelidir. Tanık olduğu veya bizzat katıldığı tartışmada yenilmek korkusu ve yenmek hırsına kapıldığında Ebu Hanife’nin çağrısına uymalı ve derhal tartışmadan çekilmelidir. Çünkü Kur’an müminleri güzel sözlerle tartışmaya çağırmaktadır. Tartışma ne kadar çetin ve ne kadar sert olursa olsun muhatabını incitmekten özenle kaçınmalıdır. Unutmayalım ki bizim yüzümüzden bir kişinin İslam’dan soğumasının vebali çok ağırdır. Toplumda ortaya çıkan bütün olumsuzluklardan din değil insanlar sorumludur. İnsanın toplumsal sorumluğunu örseleyecek kaderci yaklaşımlardan uzak durmalıyız.
 
5) Tartışmada hiçbir şekilde doğru olmayan bir kanıt ve artık geçerliliği kalmamış bir teori kullanılmamalıdır. Unutulmamalıdır ki İslam tarihinde hadis uydurmanın nedenlerinden biri de tartışmada üstün gelme arzusudur. Tartışmalarda doğru olmayan kanıt kullananlar hem yalancı hem de riyakârdırlar. Tartışmada asıl amaç bir zorluğu ortadan kaldırmak, kapalı bir konuyu açık hale getirmek ya da hakikatin ortaya çıkmasını sağlamaktır. Sufilerin dediği gibi hakikat kimin ağzından çıkarsa çıksın, kabul edilmeli; söyleyene değil, söylenen sözün doğruluğuna bakılmalıdır.
 
6) İlim ve hikmet aşığı, Kur’an, sünnet, İslam tarihi ve düşüncesi, İslam felsefesi ve yaşadığı aktüel dünya hakkında yeteri bilgi birikimine sahip olmalıdır. Öğrenmeye sonuna kadar açık olmalı ve bu konuda hiçbir komplekse kapılmamalıdır. Bilmediği bir konuyu öğrenme arzusuyla dolu olmalı ve bu konuda hiçbir şekilde mazeret uydurmamalıdır. İslam hakkında ve modern durum hakkında yeterli bilgiye sahip olmayan kişi, karşısına çıkan konu hakkında inandırıcı yorumlar yapamayacaktır.
 
7) Kur’an’daki temel konular hakkında bilgi sahibi olmalı ve İslami konuları tartışırken, dinin değişmezleri ve değişkenleri hakkında ayırım yapmalıdır. Tarih içinde farklı yorumlanan konularda kendi yorumunda diretmemeli ve diğer görüşlere saygı göstermelidir. Savunduğu ve doğruluğuna emin olduğu konulardaki dini ve tarihi bilgisi yeteri düzeyde bulunmalıdır.
 
8) Karşısındaki kişi konuşurken gereksiz yere sözünü kesmemeli, onu sonuna kadar dinlemeli ve ona değer verdiğini hissettirmelidir. Unutulmamalıdır ki, bu durum, karşısındaki kişinin de kendisine saygı duymasını sağlayacaktır. Davet sırasında muhatabın sıkıntılı veya zaafı olduğu konuya hemen girilmemeli, onun iyi yönlerinden bahsedilerek gönlü kazanılmalıdır.
9) Mezhebi konularda tartışmaktan çekinmeli, böyle bir konuyla karşılaştığında bu tür konuların İslam’ın zenginliği olduğu bilinciyle hareket etmelidir. Farklı yorumlanabilen konularda hoşgörü ve diyaloga açık olmalıdır.
 
10) Müslümanlar birbirleriyle olan ilişkilerini kesmemeli, sürekli birbirlerini aramalı ve birbirlerinin eksikliklerini gidermeye çalışmalıdırlar. Birbirleriyle alay etmekten özenle sakınmalı; dedikodu yapan ve arkadan alay edenler hakkında Kur’an’ın uyarılarını sürekli dikkate alarak bu tür olumsuz davranışlardan kaçınmalıdırlar.
 
11) İlim ve hikmet yolcusu başkalarını tekfir etme konusunda dikkatli olmalı ve aşırılıklardan kaçınmalıdır. Yusuf el Kardavi’nin dediği gibi bizler, önümüze geleni dinden çıkaran tekfir makineleri değiliz. Bu durumda Hariciliği çağrıştıracak tutum ve davranışlardan özenle kaçınmalıyız. Zira onlar Hz. Ali dahil kendisi gibi düşünmeyen herkesi tekfir etmekten çekinmemişler ve sonunda Hz. Ali’yi şehit etmişlerdir. Bunu yaparken de “Hâkimiyet Allah’ındır!” ayetini bağlamından kopararak kullanmışlardır. İlim ve hikmet yolcusu ayetleri slogan olarak kullananların tuzağına düşmemeli, onların eleştirisinden korkmamalı ve sloganların sorun çözmekten çok kitleyi harekete geçirici ifadeler olduğunu hiçbir zaman unutmamalıdır. Toplumsal sorunlara, sloganların indirgemeci ve kolaycı çözüm tuzaklarına düşmeden analitik yöntemlerle çözüm aramalıdır.
 
12) İslam tarihinde farklılaşmalara yol açan konularda ılımlı olmalı ve farklı anlayıştaki mimin kardeşlerini incitmemelidir. Bu konuları analiz ederken ayrılıkları körüklemek yerine; o konulardan çıkarılacak derslerle günümüzdeki sosyal olaylara çözümler üretmelidir. Unutulmamalıdır ki tarihte gerçekleşen hiçbir olay boşuna yaşanmış anlamsız olaylar yığını değildir.
 
13) Müslümanlar sosyal, siyasal ve kültürel olayları analiz ederken insanlığın birikimlerinden yararlanmalı; ancak ırkçılık, faşizm, sosyalizm gibi totaliter ideolojilere pirim vermemelidir. Devletin kutsallığını temel felsefi varsayım olarak belirleyen bütün ideolojilerden ve felsefi anlayışlardan uzak durmalıdır. Müslümanlar daima özgürlüğü, adaleti ve yüksek bir ahlaki hayatı tercih etmelidir.
 
14) Temel İslami ibadetlerden biri olan duayı ihmal etmemelidir. Çünkü dua insanla Allah arasındaki en mahrem, en samimi ve en özel ibadet biçimidir.
 
“Allah’ım, içimizdeki azgınlar ve beyinsizler yüzünden bizi helak etme! Bizleri rahmetinle kuşat. Sorumluluklarımızı kuşanmamıza engel olan nefsimizin azgınlığından bizi koru. Modernitenin yeryüzü cenneti vaat eden sahte kurtuluş felsefelerine karşı bize yardım et. İtikadımızı sorunlarımızın elinden kurtar. Ali Şeriati’nin dediği gibi “Âlimlerimize sorumluluk, avamımıza ilim, müminlerimize aydınlık, aydınlarımıza iman, tutucularımıza anlayış, anlamışlarımıza tutuculuk, kadınlarımıza şuur, erkeklerimize şeref, yaşlılarımıza bilgi, gençlerimize asalet, hocalarımıza ve öğrencilerimize inanç, uyumuşlarımıza uyanıklık, uyanıklarımıza irade, tebliğcilerimize hakikat, dindarlarımıza din, şairlerimize şuur, araştırmacılarımıza hedef, umutsuzlarımıza umut, zayıflarımıza güç, muhafazakârlarımıza perva, oturmuşlarımıza kıyam, donup kalmışlarımıza hareket, ölülerimize hayat, körlerimize görüş, suskunlarımıza feryat, Müslümanlarımıza Kur’an, Şiilerimize Ali, fırkalarımıza birlik, kıskançlarımıza şifa, kendini beğenmişlerimize insaf, küfürbazlarımıza edep, mücahitlerimize sabır, halkımıza özbilinç, bütün milletimize karar alma himmeti, fedakârlık kabiliyeti, kurtuluş yeterliliği ve izzet bağışla”. İslam’ın karşı karşıya kaldığı devasa sorunlar varken, önemsiz konularla vakit geçirmekten bizi koru. Bilgimizin sorunlarımızın gölgesinde kalarak değersizleşmesine karşı bize yardım et. Mazlumlara, ezilmişlere, yoksullara tek kelimeyle mustazaflara yardım edecek sensin. Bizi kâfirlere karşı bilgi, ahlak, düşünce ve inanç açısından donanımsız bırakma. Ey ezilmişlerin İlahı, yoksul ve düşkün bırakılmışların senden başka dostu yoktur. Sen yoldaşlık etmezsen onlara yoldaşlık edecek bir koruyucuları yoktur. Biz biliyoruz ki affedicisin ve bağışlayıcısın, affetmeyi ve bağışlamayı seversin, bizi de affeyle ve bağışla. Müslümanlara karşı çeşitli karanlık odaklarca kurulan tuzaklara karşı bizi uyanık kıl.  Sen Mevlamızsın, kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.       
Bu yazı toplam 1968 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.