Bu yazı Eğitimle Diriliş dergisinin Kasım 2023 tarihli 20. sayısından alınmıştır.
Hayat bir imtihan mıdır?
İçinde bulunulan durumlar, yaşanan olaylar, kurulan ilişki ve iletişimler, arkadaşlıklar, akrabalar, seçilen eş, okunan okullar, çalışılan iş, … bir imtihan mıdır? Evet, buna nasıl yaklaşılmalıdır? Bir mütefekkirin yaklaşımıyla konuyu irdelemeye ne dersiniz?
İçinde bulunduğumuz durumu değerlendirirken doğru karar almak ve sağlam adımlar atabilmek için ne yapmalı?
“Konuya, imtihan bakış açısıyla yaklaşılmalı” der mütefekkir. İmtihan yaklaşımıyla yaklaş ki değerlendirme yaparken, hesap veren konumunda olduğun bilinciyle hareket edesin. Doğru düşünüp sağlıklı karar alma yolunda sağlam adımlar atabilesin.
İmtihan yaklaşımı deyip geçmemek lazım tabi; lakin bu yaklaşım birçok açıdan imtihan olunacağının habercisidir, aynı zamanda. Nasıl yani, yeterli olmayacak mı? Ebetteki olmayacak. Daha neler yapmam gerekir ki? İmtihan dedik ya! Önemli bir konu. Hassas bir durum. Öyle tek yönlü bakıp geçmemek gerek. Farklı boyutlarda ele almak, enine boyuna irdelemek, üzerine düşmek ve çokça düşünmek. Öyle ya imtihan bu. Kolay değil, basit hele hiç değil. Vardır bunun bir “ahlaki” boyutu, “manevi” yönü, hayati önemi ve dahası. Hele bir de “son imtihan” olma ihtimali yok mu? Neymiş demek; imtihan deyince “ahlaki imtihan”, “manevi imtihan”, “hayat imtihanı” ve “ son imtihan” olma ihtimalini akılda tutmalı. Tutmalı ki imtihanın çalışılmadan geçilemeyeceği hatıra gelsin, hatırda kalsın. Lakin imtihan geçilmek için vardır, kalmak için değil.
İmtihan varsa muhatap da vardır. Hiç düşündün mü? Muhatap varsa muhalefet de olacaktır. Öyleyse mücadele de olacaktır. O zaman imtihan, emek isteyecektir. Emek olmadan yemek olmaz. İmtihan da kazanılamaz. Kazanmak mı istiyorsun, işte formül; emek vermek, ha bir de özen göstermek vardı. Emek ve özen. Bir şey mi unuttuk? Tabi ya sabır; sabır olmadan olur mu hiç. Emek, sabır ve özen.
Peki, bir imtihanın sizin için son, muhatabınız için son olmayacağı ihtimalini düşündünüz mü hiç? Ya da tersi durumu. Muhatabınızın kardeşiniz olma ihtimalini ? Yahut kardeşinizle imtihanda olduğunuzu. Ya da imtihanda muhatabınıza kardeşiniz gibi yaklaşmanız gerekliliğini…
İmtihan, başarılı olmak için katılınan, başarılamayınca “vebal” oluşturan… Sadece vebal mı; ciddi anlamda hasar da oluşturan, bir o kadar da yıpranma… O zaman buna asla müsaade etmemeli. Hele de muhatabın hırslı, huysuz, sabırsız, kısa ve dar görüşlü, özensiz… hem de kardeşinse! Ne yapmalı peki? Kardeşini esirgemeli. Kendine / çevresine zarar vermesi önlenmeli. Özenli olması sağlanmalı. Kendisiyle açık ve samimi bir şekilde konuşulmalı. Ve tabi ki bu konuda sabır ve sebat göstermeli ki imtihanın seni olgunlaştırsın ve senin için bir “olgunluk imtihanı” olsun.
Yaşanılan her imtihan, hayatın imtihanı olarak algılanmalı, biriktirmiş olduğun tüm müktesebatını imtihan için değerlendirebilmelisin. Öyle ki bu imtihan bundan sonraki müktesebatının da kaynağı olmalı. Yaşanılan imtihanın bir ahlaki imtihan ve manevi tecrübe haline getirilmesi için çabalamalı insan. İmtihanın her yönü üzerine düşünülmeli ve çalışılmalıdır. Bezginlik ve yılgınlığın bizi esir almasına müsaade edilmemeli. Bir sabır ve şükür imtihanına dönüştürebilmeli imtihanı. Moral bozuklukları hemen def edilmeli, yüksek motivasyonla çalışılmalı imtihana. Moralsizlik ve maneviyat bozukluğu tuzağına asla düşmemeli.
Allah’ın (c.c) huzurunda hissetmeli her an. Huzurda olma hissi hep canlı tutulmalı ve insanlara “ibadullah” gözüyle bakılmalı.
İçinde bulunulan imtihanda bir kul hakkının da olabileceği unutulmamalı. Tabi ya kul hakkı. Önemli, hem de çok. Sonuçta muhatabın bir insan. Her an bir hak gasbına sebep olunabilir. Onun içindir ki “kul hakkı” konusunda hassasiyetin en yükseği gösterilmeli.
Günlük hayu-huy bu perspektifte anlamlandırılmalı, değerlendirilmeli.
Ölümlü varlıklarız; her an göçebiliriz. Hal bu iken bir ayağımızın öte tarafta olduğu hissi her an canlı tutulmalı. Diri olunmalı hep.
Vesselam.