Hayy bin Yakzan: Bir Romandan Ötesi / Köşe Yazısı - Yunus CEYHAN

Yunus CEYHAN
Hayy bin Yakzan: Bir Romandan Ötesi
Endülüs'te yetişen en önemli İslam âlimlerindendir.1105 yılında Gırnata ‘da doğdu. Çok iyi bir eğitim aldı. Muvahhidi hükümdarı Ebu Yakub Yusuf'un özel danışmanı ve sarayında başhekim olarak vazife yaptı. Tıp, felsefe ve astronomi alanlarında çalışmalar yaptı.1186 yılında vefat eden İbn Tufeyl'i dünyaya tanıtan eseri, aslı Arapça olan Hayy Bin Yakzan'dır.
"Bir insan, hiçbir şeyin ve hiçbir kimsenin etkisi altında kalmadan, sadece kendi aklı ve duyularıyla Rabbini bulabilir mi? Ya da, bebekliğinden itibaren ıssız bir adada tek başına yaşayan bir insan neler yapar, neler düşünür ve hayatını nasıl devam ettirir?" İslam düşünürü İbn Tufeyl bu sorulara cevap aramış ve ulaştığı sonuçları Hayy Bin Yakzan adındaki felsefi romanında dile getirmiştir.
Hayy bin Yakzan, Ekvator bölgesi yakınlarında büyükçe bir adanın kendini beğenmiş ve kibirli kralının kız kardeşi ve Yakzan adındaki bir delikanlının çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Kral yerine kimsenin kral olması istemediği için bu çocuğun anne ve babasını yakalamış ve onlarda Hayy'ı bir sandık içinde denize bırakmışlar. Hayy'ın bulunduğu sandık ıssız bir adada sahile vurmuş ve bu adada bir ceylan tarafından emzirilerek, vahşi doğada, hayvanlarla beraber büyümüştür. Anne ceylan yavru Hayy’ı sütü ile besler. Hayy annesini taklit edip onun gibi sesler çıkarmakta ve onun gibi hareketler yapmaktadır. Ama Hayy zamanla hem annesinden hem de etrafta gördüğü diğer hayvanlardan farklı olduğunu anlamaya başlamıştır. Hayy çevresine baktığında diğer canlılardan farklı olduğunu doğadaki anne-yavru benzerliğinden hareketle ceylana hiç benzemediğini fark etmiştir.
Hayy, doğadaki diğer canlıların doğaya karşı savunma mekanizmalarının güçlü kendisinin ise zayıf ve savunmasız kaldığının farkındadır. Ama hayvanlardan üstün bir akla sahip olduğunu anlayıp onlara karşı üstünlük kurmaya başlar.
Sekiz yaşına geldiğinde Hayy “utanma” duygusunu fark edip avret yerlerini örtmeye basit aletler yapmaya başlamıştır. Anne ceylan yaşlanmış, Hayy besleme sırasının kendine geldiğini anlayarak anne ceylana bakmaya başlamıştır ama Anne ceylan ölür. Ölümü bilmeyen Hayy anne ceylanın öldüğünü anlayamaz, çünkü ölümü bilmemektedir. Hayy'a, anne ceylanı iyileştirmek için ölü vücudunun üzerinde araştırmaya koyulur. Annesini hareket etmekten alıkoyan şeyi bulmak ister. Çürüyüp kokmaya başlayan anne ceylanın cesedi üzerinde canlılarda olan şeyin ne olduğunu düşünmeye, canlıları hareket ettiren temel bir neden ruhun işaretlerini anlamaya başlamıştır.
Issız adada insanlardan ve cemiyetten uzak bir vahşi olarak büyüyen Hayy, ateşin hem yakıcı, hem aydınlatıcı ve hem de ısıtıcı gücünü fark etmeye başlar. Hayy bir balığı ateşte pişirdiğinde ateşin balığa lezzet verdiğini görmüş, ısı, lezzet ve yakıcılık ile canlılık arasında alakalar aramaya başlamıştır.
Hayy hayvanları gözleyerek deriden ayakkabı, kıllarından ip, boynuzlarından alet, kemiklerinden eşya taşlardan ve ağaçlardan silahlar yapmaya başlar. Canlı ve cansızları gözlemleyen Hayy onların aralarındaki benzeyen, ortak ve farklı yanları görmüş, canlı veya cansız her şeyi yaratan bir varlığın olması gerektiğini, her şeyin doğum, yaşam ve ölüm çizgisinde dönüşümler geçirip geldiği hale döndüğünü fark etmiştir. Varlıkların hepsinin bir birliğe gittiğini keşfeden Hayy, Hakikat’i ve varlığın sırrını keşfetmek istemektedir.
Her canlının tek bir ruhun parçası olduğunu düşünmeye başlayan bir bütün varlığın tüm evreni görmesi gerektiğini düşünmeye başlar. Doğan, üreyen ve çürüyen canlı cansız tüm varlıklar ile organlarının bir bütünün parçası olduğuna inanmıştır. Evrendeki her şey bir bütünün parçasıdır. Her varlık bir büyük bilincin parçasıdır ve her şey ondan gelip geri ona dönmektedir.
Maddi âlemde doğan, yaşayan ve ölen canlı cansız her varlığın mutlaka bir sonu vardır. Cansız cisimlerde dahi sürekli bir değişim ve birbirlerine dönüşüm olmaktadır. O halde canlı ya da cansız âlemde var olan her şey aslında Bir’dir. Ama sonlu olan her varlığın zamandan, mekândan ari; başı ve sonu olmayan mutlak varlık tarafından yaratılmak zorundadır. Var olan bir nesne varsa yaratanı olmalıdır. “Hayy biçimden kaynaklandığını sandığı etkilerin, biçimden değil, biçimi araç gibi kullanan bir Varlıktan olduğunu anlamıştır. Nesneleri gözlemleyen Hayy, en kötü cisimlerde bile sonsuz güzellikler, yaratıcının eseri olan işaretler ve tecelliler olduğunu fark etmiştir. O halde âlemde iyi kötü, güzel çirkin yaralı yararsız diye bir şey yoktur. Canlı veya cansız her nesne yaratıcının bir parçası olduğuna göre, varlıkları iyi, kötü, güzel veya çirkin olarak sınıflandırmak anlamsızdır.
Issız adada hayatı, âlemi, yaratanı ve amaçlarını düşünmekten başka işi olmayan Hayy elli yaşına geldiğinde Hayy’ın yaşadığı adaya Asal adında biri gelir. Asal bütün malını mülkünü yoksullara dağıtarak sakin bir adaya yerleşip kendi başına yaşamaya karar veren bir sufîdir.
Asal bir takım işaret ve sembollerin anlamlarını anlamak isteyen ve bunları arayan biridir. Asal’ın şehirde kalan arkadaşı Selaman ise, gündelik ibadetlerini yerine getiren İlahi tebliğin kendisine verdiği kadarıyla yetinen bir dindar olduğu için Asal ile birlikte gelmemiştir.
Hayy ile Asal, yakınlaşmaya başlar. Asal, Hayy’a konuştuğu dili ve beşeri hayatı öğretmiş, Hayy ise Asal’ın öğrettiği herşeyi önceden keşfettiğini fark etmiştir. Asal’ın iman ettiği din ile öğretileri kendisinin düşünerek anladığı şeylerin farklı anlatımları olduğunu anlamış ve Asal’a anlatmıştır. Ama Hayy, Peygamber öğretilerini de idrak edince her şeyi yeniden ve daha düzenli anlamaya başlamıştır. Asal’ın dini ile kendi keşiflerinin aynı şeyler olduğunu ama Peygamber öğretileri ile kendi keşiflerinin birleştiğinde her şeyin daha açık ve seçik hale geldiğini de görmüştür. Fakat Peygamber öğretisinden öğrendiği gayb âlemi ve öteki dünya anlatımları sarih değildir.
Hayy, Asal’ın geldiği dünya ve insanlık âlemini görmek için yanıp tutuşmakta ama Asal ise geldiği yere gitmek istememektedir. Hayy en sonunda Asal’ı ikna eder ve şehre giderler. Asal’ın arkadaşı Selaman şehirde yöneticidir. İlk anlarda insanlar Hayy’a çok ilgi duymuş, onun yanına gidip sohbetlerini dinlemiş ona iyi davranmışlardır. “Anlattıkları gündelik, geleneksel ve sosyal hayata ters düştükçe insanlar Hayy’dan kopmaya ve o ne yaparsa tersini yapmaya başlamışlardır.
Sonuçta Hayy ve arkadaşı Asal adaya geri dönerek ölünceye kadar burada yaşamaya karar verir.
Hayy b. Yakzan, hakikatin evrenselliğinden hareketle hakikat bilgisinin insanlığın ortak değeri olduğunu düşünen İbn Tufeyl'in kendi hakikat arayışını anlatan bir öyküdür. Bu öykü, bir açıdan umut vericidir, çünkü evrensel bir hakikat olduğunu ve insan doğasının teorik olarak bu hakikate ulaşabileceğini söyler. Bir açıdan da dokunaklıdır, çünkü insanın gerçek mutluluğu olarak takdim ettiği hakikate ulaşabilmenin güçlüğünü ve pek çok düşünür örneğindeki trajik sonunu dile getirir.
İbn Tufeyl'in hakikate ulaştığını düşündüğü hiç kimseyle karşılaşmadığını ve Hayy b. Yaḳẓân’ın medeni hayata katılımı esnasında yaşadığı sıkıntılar nedeniyle tekrar ıssız adasına dönüşünde olduğu gibi filozofun toplum içindeki yalnızlığını da ifade etmektedir. Gerçi Hayy'ın adada karşılaştığı Asal medeni bir toplumda yetişmiş ve yine bu toplumda aldığı eğitimle nazari bilginin müşahedeyle tasdiki için riyazete çekilmiştir. Bu nedenle Asal örneği, bize medeni hayatta en azından nazar yöntemiyle ulaşılabilecek bilgi seviyesinin zirvesine çıkılabileceğini göstermektedir. Fakat Asal'ın yine de müşahede için ıssız bir adaya gitmesi, insanın gerçek anlamda metafizikçi bir filozof olması için insan kalabalıklarını ıssız bir adaya çevirmesi ve kalabalıklar içinde yalnız kalabilecek iradeye sahip olmasını gerektirir. Bu bakımdan Hayy bin Yakzan, İbn Tufeyl’in kendi yaşam öyküsü olarak okunabileceği gibi hakikat yolcularının türlü sıkıntılarla dolu serüveni olarak da okunabilir.
KAYNAK
-Hayy b. Yakzan: İnsanlık Adasında Yalnız Bir Hakikat Yolcusu (Ömer Türker) Makalesi
-Hay Issız Adada Bir Çocuk -Mustafa Uluçay - Uğur Böceği Yayınları
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
- Hayy bin Yakzan: Bir Romandan Ötesi20 Mayıs 2020 Çarşamba 00:00
- Mehmet ÖZELPOST TRUTH (GERÇEKLİK SONRASI) ÇAĞDA FİLİSTİN SORUNUNU KONUŞMAK
- Bilge ÇAĞLANMODERN EĞİTİMLE DEĞİŞEN DİNDARLIK
- Veli KARATAŞ “AKLA VEDA” AKL-I SELİME DAVET
- Mehmet ALTUNÜLKEMİZDEKİ EĞİTİMİN DÜNÜ BUGÜNÜ VE YARINI
- Ali KARAKAŞFUAT SEZGİN VE HADİS KİTABETİNE DAİR İDDİALARI
- Kemal SAYARKemal Sayar İyiliğin kanatları
- Musa ARMAĞAN MEVDUDİ'NİN İSLAMIN GELECEĞİ VE ÖĞRENCİLER KİTABI ÖZETİ
İMSAK | GÜNEŞ | ÖĞLE | İKİNDİ | AKŞAM | YATSI |
04:22 | 05:44 | 11:45 | 14:58 | 17:34 | 18:49 |