SOSYAL MEDYA BİZİM NEYİMİZ OLUYOR?
Sosyal medyanın toplum içindeki görünürlüğü, etkinliği arttıkça beraberinde ortaya çıkan sorunların ve tahribatların çeşitliliği de artmaktadır.
Teknolojinin ihtiyaç, fayda ve ideal boyutunun ıskalandığı her durumda çeşitli yan etkilerinin olması çok da anormal görünmemektedir.
Bugün teknolojiye kendi dünya görüşlerinin damgasını vuranlar maalesef sosyal medyada da dünya görüşlerinin felsefesine uygun bir atmosfer yaratmada da herhangi bir zorlukla karşılaşmamaktadırlar.
Abdülaziz Kıranşal’ın da vurguladığı üzere bugün bir iletişim aracı olarak kullanmanın yansıra dolaşımdaki bir videodan ya da bir haberden alınma birkaç cümle ile yargıda bulunabilmekte, itham edebilmekte, bulunduğumuz kulvarın sağlamlığına delil üretebilmekteyiz. Oysaki İslam Medeniyetinin müntesibi olan bir bireyin bu kolaycılığın doğuracağı sıkıntıları çok daha derinlemesine düşünmesi gerekmez mi?
Günde ortalama 5 saatimizi kişisel bilgisayarımızın başında geçirdiğimiz ve günde 2.5 saat gibi de sosyal medyada geçirdiğimiz, ülkemizle ilgili yakın zaman anketlerinde ortaya çıkan tabloyu özetlemektedir.
Tek başına harcanan zamanın hesabını vereceği bilincinde olması gereken bizlere bu anket önemli veriler sunmaktadır kanaatindeyim. Sosyal medyada geçirdiğimiz zamanın hemen hemen hepsini Facebook ta geçirdiğimiz, anketlerin dile getirdiği bir diğer trajik durum.
Tabi kimse, zamanının bu kadar belirgin bir kısmının geçirildiği bir ortamın üzerimizde herhangi bir etkisinin olmayacağı iddiasında bulunmaz kanaatindeyim.
İki kişinin açık bir alanda, çay eşliğinde yapılacak koyu bir muhabbetin önündeki en önemli engellerden birinin sosyal medya olduğunu söyleyebiliriz. Bu bağımlılığın ise gittikçe artması insanı tedirgin etmiyor değil.
Kıranşal’ın konuyla ilgili ölçü alınabilecek olan şu ifadelerin altını çizmekte fayda görüyorum:”İnternet ve sosyal medya ile tüm ilişkilerimiz, beğenilerimiz, paylaşımlarımız, tweetlerimiz, doowland faaliyetlerimiz gibi birçok işlemi yaparken taşıdığımız niyetlerimiz, bu uygulamaları bizim için günah veya sevap, hayır ya da şer kategorilerinden birisine sokacaktır. Her yerde ve her işte olduğu gibi internet ağları arasında gezinirken de niyetimiz ana ölçü olmak zorundadır. “
Kıranşal’ın beğeni mevzusu ile ifadeleri de dikkate değerdir:”Nasıl bu dünyadaki her hal ve tavrımızla Allah’ın beğenisini kazanmaya gayret etmemiz gerekiyorsa, internet ortamında da yapacağımız tüm uygulamalarda temel hedefimiz Allah’ın rızasını kazanmak olmalıdır. Yaptığımız paylaşımlar ve attığımız tweetlerle kimin beğenisini kazanırsak kazanalım, Allah’ın beğenisini kazanmadıktan sonra boş bir iş yapmış, vaktimizi heba etmiş oluruz.
Efendimiz(s.a.v)”Kişi arkadaşının dini üzerinedir. O halde herkes kiminle arkadaşlık ettiğine baksın” buyurmuştur. Böylelikle arkadaş listemize bakarak hangi yöne doğru ilerlediğimizi kolayca tespit edebiliriz.”
Yapılan fotoğraf paylaşımı çılgınlığı bir diğer önemli mevzu olarak karşımıza çıkmaktadır. Günlük hayatın nerede ise her anını görüntüleyip yayınlamak, en basit bir deyimle zaman israfıdır. Kimi zaman aile mahremiyetine giren hususların paylaşılması ise ayrı bir vakıa olarak önümüzde durmaktadır.
Rahmetli Şeriati, Müslümanların en az 200 sene hayatı geriden takip ettiklerini, bundan dolayı da mümkünse yarına iş bırakmamak gerektiğini dile getirir. Yarının işini bugün yapma çabasına girmediğimizde aradaki açığı kapatmamamız mümkün görünmemektedir.
Bunun için de zamanımızı daha etkin kullanma, kişisel eksikliklerimizi kapatma uğraşısı içinde olma, ilmi faaliyetlerimize yoğunlaşma, mevcut durumda önceliklerimiz arasında elzem bir değer taşımaktadır.
Sosyal medya ile sınanan Müslümanların, bu imtihanlarının kolay olmadığını, kendi gündemlerine kilitlenme ile bunun üstesinden gelmelerinin daha kolay olacağını belirtmek isterim. Vesselam.
