JULES PAYOT VE OKUMA ÜZERİNE / Köşe Yazısı - Bilal AKGÜL

27.12.2020 07:41:18
Bilal AKGÜL

Bilal AKGÜL

 

JULES PAYOT VE OKUMA ÜZERİNE

Payot, 10 Nisan 1859 yılında Fransa'da dünyaya geldi. Öğretmenlik yaptı. 1907’de üniversite rektörlüğüne atandı.1909 yılında yayınlandığı ve sonradan birçok dile çevrilen İrade Terbiyesi kitabının okuyucuları üzerinde ciddi bir etkisi oldu.1939 yılında vefat etti.

Dikkat, motivasyon, disiplinli çalışma, verimli okuma, uyku, irade eğitimi, ahlak vb. birçok konuya eserlerinde yer veren Payot, bahsedilen alanlara ilgi duyanlara önemli veriler sunmakta, alternatifler ortaya koymaktadır.

Yazının başında şunu söylemekte fayda görüyorum. Bir eserin bizim düşüncemizi yansıtmasının ötesinde, hikmetin kapılarını bize açması, kafa yorduğumuz alan veya iş ile ilgili bize zengin bir ufuk sunması, farklı alternatifler ortaya koymasını önemsiyoruz. “Hikmet mü’minin yitik malıdır, onu nerede bulursa alır.” hadisi şerifinin hikmeti de burada olsa gerek.

Bundan dolayı bir dostun ifadesi ile “Eserde talip olduğumuz şey önemlidir. Kıymetli bir mücevherin peşinde olanın toprağı ayıklaması elzemdir. Ve bir maden ne kadar zengin olursa olsun madenin önemli kısmının toprak olması işin doğasında vardır. Talip olduğun nedir? Toprak mı? Mücevher mi?” Bunun bir istisnası Kur’an ve sünnettir. Haliyle talip olanın neye nasıl odaklandığı, nasıl bir ürün alacağının da habercisidir.

Eleştirel bir gözle okunması kaydıyla Payot’un “İrade Terbiyesi” olarak dilimize çevrilen iki eserinin de istifade boyutunun güçlü olduğu kanaatindeyim.

Bu yazımızda iki eserinden hareketle Payot’un okuma eksenli düşüncelerini ele almaya çalışacağım.

Ne okumalıyız, sorusuna Payot “Üstatları” cevabını verir. Üstatların, hayatın her aşamasında önemli olduğunu, kitaplarının yanında, mutlu ve huzurlu bir hayatın teşekkülünde de dikkate almamız gerektiğini ifade eder. “Nesillerin gözlemleriyle birikmiş bilgileri, kendi başımıza öğrenmemiz mümkün değil. Bu yüzden, bir çırak, işiyle ilgili her şeyi ustasından öğrenmelidir. Her şeyi hatta bir yumurtanın nasıl doğru şekilde kırılacağını bile öğrenmeliyiz… Doğrusu yaşayanlara nispeten daha fazla destek alabileceğimiz ölüler vardır. İşin gerçeği hayatı canlılardan daha iyi aktarabilen ölüler mevcut… ‘Büyük şahsiyetler ordusu’ bizim doğru bir şekilde mücadele etmemize yardımcı olur.” Ona göre yüzyılların en önemli kişileri “eğitimimize büyük katkılar sağlar.”

Aldığı eğitim, yetiştiği ortam,  üstad tanımlamalarımızda farklılık arz etse de tarihimizde yer alan büyük şahsiyetlerin yeri ve önemi konusunda aynı düşüncedeyiz. Biruni’nin, İbni Sina’nın, Cabir bin Hayyan’ın, Tusi’nin ya da Ebu Hamid Gazali’nin, İmamı Azam’ın, İmam Buhari’nin, Farabi’nin veya Mevlana’nın, Hafız’ın, Nizami’nin, Yunus Emre’nin, Fuzuli’nin tecrübelerinden, eserlerinden istifade etmenin çalışma yaptığımız kulvarda zengin bir deneyim sunacağı aşikârdır. Münbit bir pınar sunacağı açıktır.

Merhum Mehmed Akif’in Hafız’ın Divan’ını ezberleyecek kadar bilmesini, az sayıda eseri defalarca okumasını bu çerçevede değerlendirmekte fayda vardır.

Jules Payot’un okunacak eserlerle ilgili şu ifadelerinin altını çizme gereği duyuyoruz. “Sadece şaheserleri okuyor ve bu yüzden  ‘büyük ustaların gölgesi’ altında yaşıyoruz… Tüm dikkatimizi birinci sınıf eserleri okumaya vermeliyiz. Kendimizi o güzel, güçlü ve bereketli eserlere vermeliyiz çünkü nesiller boyunca bilgili insanlar el değmemiş saflıklarını bu metinlerde saklamışlardır… Bu tür eserler tüm duygu ve aklımızı adamayı gerektirmektedir. Hakikat için mücadele ederken kendisini bulmaya kararlı bir kişinin eksiksiz çabasını hak etmektedirler.” Ona göre büyük bir üstadı zorlu bir tırmanışa rehberlik eden biriyle kıyaslayabilir, ona benzetebiliriz. Ömrün kısa, okunması gereken eser sayısının fazla olması gerçekliği ile birlikte düşündüğümüzde okunacak eserlerde öncelik konusunun önemi bir kat daha artmaktadır.

Medeniyet tarihçilerinin medeniyetlerin dirilişi ve varlıklarını devam ettirmeleri ilgili ortak kanaatleri klasiklerden istifade boyutlarıdır. Tarih sahnesine çıkışta olduğu gibi, bu sahnedeki varlığını güçlü bir şekilde devam ettirmenin kriterlerinden biri olarak geçmişin önemli bir tecrübe ve birikimi olan medeniyetinin klasiklerinden istifade düzeyi olduğu ifade edilegelmiştir. Klasikleri ile bağını koparan medeniyetlerin tarih sahnesinde varlıklarını devam ettiremedikleri ile ilgili birçok örnek vermek mümkündür.

Nasıl okumalıyız sorusu ile ilgili şunları söyler Payot: “Düzensiz, rastgele, belirsiz ve eksik olan okuma, irade gücünü ve hafızanın gelişiminde önemli olan seçme özgürlüğünü minimuma indirger. Entelektüel enerjinin boşa harcanmasına ve zihinsel gücün dört bir yana dağılarak tükenmesine neden olur.” Okunacak kitapta seçici olmak önemli olduğu kadar okuma yönteminin belli bir plan ve düzen dahilinde olması gerekir.

Kendimizi işimize vermeden önce en küçük ayrıntılarına kadar hazırlık yapmalıyız. Bunun da ancak işimizle alakası olmayan bütün düşüncelerden zihnimizi uzak tutabildiğimizde mümkün olabileceğini söyler. Bu durum enerjimizin ve dikkatimizin bölmesini engeller.

Okumanın saatini, zihnin okunanı algılama düzeyini, okuma sürecindeki dikkati bundan dolayı önemser. Özellikle sabahın erken saatlerinde yapılan çalışmayı önemser, çalışmanın aralıklarla devam etmesini, günün belli saatlerinde açık havada yapılacak yürüyüşleri yapılan çalışmanın verimi açısından hayati bulur.

Eylemi birçok konuda olduğu gibi “uygun ruh halinin” oluşmasında da dikkate değer bulan Payot’a göre harekete geçmek elzemdir. Çünkü eylem insanı mutlu eder ve zihni canlandırır.

Yapılan öğrenmelerin, okumaların kalıcı olmasının önemine vurgu yapan Payot’a göre öğrenme sanatı, beden ve zihin yasalarına nasıl boyun eğeceğini bilme sanatıdır. Ancak bu boyun eğme; tembelliğimizi, kibrimizi ve yasaya aykırı hareket etme arzumuzu yok etmeye dayanmaktadır. Beden ve zihin yasalarını dikkate almadan yapılan öğrenmelerin kalıcılığından bahsedilemeyeceğini dile getirir. Ona göre geçen hafta, geçen ay, geçen yıl okumalarımızı yokladığımızda hafızamızda çok az şeyin kaldığı bir okumanın ne faydası vardır.

Verimli okumalar gerçekleştirmek için yüksek bir kapasitenin şart olmadığını, Batı’dan ülkesinin sınırlarını aşan eserler veren yazarları örnek gösteren Payot, entelektüel kapasitemiz sınırlı olsa da doğru çalışma yöntemleri kullanırsak büyük oranda üretken olacağımızı ifade eder. Amaçlarımıza ulaşırken sağlığımıza, hafızamıza ve dikkatimize hükmeden (sünnetullah dediğimiz) yasalara uymak zorunda olduğumuzu dile getirir.

Okumada dikkat edilmesi gereken hususlardan biri olarak not tutmayı söyleyebiliriz. Payot  not almazsak bilgilerimizin çoğunun kaybolacağını, dağılıp gideceğini söyler. Okumalarımızda not alıp o notları sınıflandırdığımızda onları ezberleyecek kadar tekrar tekrar okumamız gerektiğini savunur. Alınan notların uyanık bir zihin tarafından alınması gerektiğini söyleyen Payot, aksi durumda gelişi güzel alınan notların zihinde karmaşaya neden olabileceğini dile getirir.

Jules Payot, çoğu kişinin boş zamanlar işi olarak gördüğü okumaya farklı bir perspektiften bakar, projeksiyon tutar. Okumanın niteliği kadar yöntemini de önemseyen yazar, bu iki özelliğin ihmal edildiği okuma tarzını üretkenlikten ve yaratıcılıktan uzak olduğunu savunur.

Kaynak:

Jules Payot, İrade Terbiyesi, Çeviren: Hakan Alp, Ediz Yayınevi, Nisan 2019, İstanbul

Jules Payot, İrade Terbiyesi 2 –İrade Gücü ve Çalışma, Çeviren: Derya Öztürk, Flipper

Yayınları, Mayıs 2020, İstanbul

Bu yazı toplam 1940 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.