MEDENİYET TEKNOLOJİ İLİŞKİSİ / Köşe Yazısı - Bilal AKGÜL

17.08.2020 22:16:50
Bilal AKGÜL

Bilal AKGÜL

 

                  MEDENİYET TEKNOLOJİ İLİŞKİSİ

Kadim meselelerimizden biridir başlıktaki ilişki. Soruya verilen cevaplar salt maddi üretim ile ilgili bir kanaati ifade eden yaklaşımı aşan, kültür, değerler ve medeniyet algısını da ortaya çıkaran bir mantığı işaret ediyor. Oluşturacağımız sorular ve vereceğimiz cevapların bu bütünselliğin arka planını görmemesi sağlıklı bir sonuç alınmasına engel olacaktır.

Teknolojiye, salt hayatı kolaylaştıran araçlar gözüyle bakmak ne kadar doğrudur? Üretilen teknolojik araçların üreten medeniyetin kültürünü, düşüncesini, felsefesini yansıttığı-taşıdığı iddiası neye tekabül eder? Teknoloji-bilgi üretiminde geri kalan toplumların kültürel, yönetsel, medeniyet açısından yerliliğini, orijinalliğini koruması, geliştirmesi mümkün müdür? Bir medeniyetin ihyası için öncelikli olarak kazanması gereken dinamikler nelerdir?

Kavram karşılığı, teknik bilgi, fen bilgisi olarak verilen teknolojinin, ilmi ve fikri ilerlemenin bir sonucu olduğu genel kabul gören bir yaklaşımdır. Teknolojiyi tek başına, diğer asli unsurlardan bağımsız ele almanın nakıs kalacağı izahtan varestedir. Teknolojiyi bir sonuç olarak görüyorsak, sonucun aktörü-öznesi olan fikri ve ilmi ilerlemenin mantığını, felsefesini, arka planını öğrenmenin ortaya çıkan sonucun mahiyetini anlam(landır)ada ciddi veriler sağlayacağı aşikârdır.

Bu gün teknolojinin üretim araçlarını önemli oranda kendi tekelinde bulunduran medeniyet batı medeniyetidir. Batının seviyesini yakalama konusunda birçok ülkenin-toplumun delirtici bir yarış içinde olmasına rağmen, batıya bağımlılığının azalmadığını, teknoloji üretimi ile ilgili kat edilen mesafenin çok az olduğunu görüyoruz. Peki neden?

İsmail R.Faruki, bunu “görüşsüzlük” olarak ifade eder. Tüm çabaların yoğunlaştığı, kafa yorulduğu modelin batının kendi modeli olmadığını, onun sadece karikatürü olduğunu ifade eder. Batının ilerlemesinin, bilim ve teknolojide fark atmasının nedeni olarak, bizim medeniyetimizden farklı olsa da, bir temel görüşe ve bunu gerçekleştirme azmine dayandığını ifade eder. Faruki şöyle devam eder:”Temel görüşün tabiatı taklide müsait değildir. Ancak arızi(geçici) kısımları taklit edilebilir. Yaklaşık iki asırlık batılı eğitime rağmen Müslümanların Batıdaki yaratıcılık ve mükemmeliyette hiçbir şey üretememelerinin, diğer bir deyişle ne bir okul, fakülte ve yüksek eğitim kurumu ve ne de ilim adamı ortaya koyamamalarının sebebi budur. İslam âlemi kurumlarında bir türlü halledilemeyen düşük standart sorunu da bu temel görüş yoksunluğunun doğal sonucudur. Bilgi peşinde koşma ruhsuz mümkün değildir ve kopya edilmeyen şey de ruhun kendisidir. O da insan, dünya ve hakikat görüşü ile kısacası din ile yansıtılmaktadır.”

Taklit ve taklidin çapı problemin boyutunu ortaya çıkarmada önemlidir. Önemli olan bir diğer husus da taklidi ortaya çıkaran ruh halidir. Bununla ilgili sağlıklı teşhislerde bulunmak meselenin tarihi arka planını teşhis etmek, sorunu çözmede önemli katkılar sağlar.

Tarihi süreçte meseleyi irdelediğimizde dünyaya yön veren, hükmeden medeniyetlerin belirgin özelliğinin bilgiye hükmeden medeniyetler olduğunu görüyoruz. Rahmetli Mevdudi’nin deyimiyle bu dünya düşünme ve araştırma lokomotifinin çektiği bir trendir. Bu lokomotifin anahtarları düşünürlerin ve araştırmacıların elinde olduğunu ifade eder (2)Burada vurgulanması gereken husus eğitim sistemindeki eksikliklerin mevcut duruma yaptığı etkidir. R Faruki, bunalımın kaynağı ve güç merkezi olarak mevcut eğitim sistemini gösterir. Ona göre İslam dünyasının genelinde uygulanan eğitim sistemi gençliğin yoğrulup kıyıldığı, bilincinin Batı’nın bir karikatürü biçimine sokulduğu bir laboratuvardır.

Teknoloji, insan üretimi olduğuna, her insanın da bir hayat felsefesi olduğuna göre, üretilen şeyin üreten kişinin hayat felsefesini yansıtması doğaldır. Turgut Cansever mekânın ruhuna vurgu yapar. Binanın, bahçenin, odanın bir ruhu olduğunu ifade eder. Bu ruhu binanın mimarından, ustasından, işçisinden ayrı tutmak, farklı yerde aramak abes olsa gerek. Endülüs yarım asırdan fazladır düşmesine rağmen kalbimizde El Hamra’yı diri tutan şekle ruh veren medeniyet algısı ola gerek.

Beş yüz sene önce teknolojinin imkânlarının günümüzle kıyaslanmayacak kadar zayıf olduğu zamanlarda yapılan eserlerin çapında, estetiğinde yeni eserlerin bugün üretilememesinin nedenini nerede aramak gerekir?

Bu yazı toplam 2441 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.