BİLİM NASIL ÜRETİLMEZ? / Köşe Yazısı - Osman DAĞ

29.10.2020 19:11:23
Osman DAĞ

Osman DAĞ

 

BİLİM NASIL ÜRETİLMEZ?

Bir ürünün üretilebilmesi için gerekli şartlar yerine getirilmelidir. Bilimin üretilmesindeki şartlardan birisi de kişinin kendine güvenmesidir. Yenilgiyi kabul ederek işe başlamanın sonucu bellidir. Yenilgi, kabul edilmek istenmez. Bu yüzden geçmişteki atalarının başarılarıyla övünmek, dikkatini başka yöne yönelterek unutmaya çalışmaktır.

Kavgadan ve kargaşadan güzel bir sonuç çıkması mümkün görünmemektedir. Bir zamanlar üniversitelerimizde olaylar eksik olmazdı. “Kahrolsun …” “Yaşasın …” “Diren …” gibi sloganlar eksik olmazdı kampüslerimizde. Bir gecede, devletler yıkıp aynı gece yeni bir devlet kurmak öğrenciler için rutin hale gelmişti. Peki, bilim üretiliyor muydu? “Evet” demek biraz zordu.

 Devletlerin gelişmesindeki engellerden biri ise istikrarsızlıktır. Ülkemiz darbelerle, birkaç ay ömrü olan hükümetlerle bir adım ileri gidememişti. İstikrarsızlık düşünmeye engeldir aynı zamanda. Tarihte olduğu gibi günümüzde de kargaşaya götüren olaylar sömürgecilerden bağımsız olamaz. 

Bilim tarihi Müslüman bilim insanlarının çabaları ve buluşları ile doludur. Bunu bilmek biz Müslümanlar için bir yönü ile iyi bir yönü ile de olumsuz etki yapabilir. Müslüman bilim insanlarının çalışmalarından haberdar olmak bize büyük özgüven verir. Diğer taraftan morfin etkisi yapar. Eski ile övünme, beraberinde yenilgiyi kabul etme riskini getirir. Yenilgiyi kabul etmek, aşağılık duygusuna götürür. Bu hastalıktan kurtulmak da kolay değildir.

Bu durumu bir örnekle açıklayalım: İflas etmiş bir kişiyi düşünün. Aç kalmış açıkta kalmış biri. Bu adama babasının, dedelerinin çok zengin olduklarını, refah içinde yaşadıklarını hatırlatmak o an için adamı rahatlatır. Ancak bu hatırlatma, adamı düştüğü durumdan kurtarmaya çare olamaz. Oryantalistlerin bazı çalışmaları gönlümüzü okşamaktadır. Fakat bu çalışmalar bize çıkış yolu vermemektedir. Oryantalistlerin niyeti sırf bilim için değildir. Müslümanları sömürmek için öncü kuvvetler rolünü de üstlenmişlerdir.

Sömürgecilerin sömürge ülkelerinde yaptıkları ilk icraatlardan biri eğitime müdahaledir. Milletleri dirilten de zillete düşüren de aldıkları eğitimdir. Kişiyi, milleti diriltemeyen eğitim, yerinde saydırmaktan öteye geçirememiştir. Bir ülke, özellikle de sömürge ülkeleri, ne zaman diriltici bir yol bulurlarsa, bunun karşısında o ruhu öldürmeye çalışacak birileri mutlaka çıkacaktır.

Kişi ya da millet düşebilir. Elbette bu düşüşe sebep olan çeşitli etkenler vardır. Yapılması gereken “biz nerede hata yaptık?” sorusunu ısrarla sormaktır. Cevaba yaklaşıldığı zaman dikkati başka yöne çekecek birileri çıkacaktır. İstikametten sapmış bir yol, kişiyi doğru menzile götürmesi mümkün görünmemektedir.

İslam, tarih boyunca diriltici bir güç olmuştur. İslam dünyasında zorla ya da taraftar bularak ideolojiler yerleşmeye çalışmışlardır. Bu ideolojiler birer sahte kurtarıcı olmaktan öteye geçememiştir. Sömürgeciler için bu ideolojilerin menşei pek de önemli değildir. Onlar için önemli olan sömürgelerin sahte kurtarıcılarla meşgul olmalarıdır.

Üniversitelerimizde bir zamanlar olayların eksik olmayışı tesadüf olamaz. Üniversiteler ülkelerin gelişmesinde, refahının arttırılmasında lokomotif rolündedirler. Üniversite öğrencileri ne kadar olaylarla, siyasetle, kavgalarla meşgul olursa, asli görevini o oranda unutmuş veya ihmal etmiş olacaktır. İşin sonunda diploma alacak mı? Alacak. Ama üretkenliği asgari düzeye düşürülmüş bir diploma alacaktır.

Son yıllarda üniversitelerde olayların azalması ile patent sayısında artış olması tesadüf olamaz. Dikkati dağıtılmış bir zihinden, üretimi için dikkat gerektiren bir ürün beklemek beyhudedir. Şu soruyu kendimize sormamız elzemdir: “Ben enerjimi en çok neye harcıyorum?”

Bazı ülkelerde gençler, başta üniversite gençliği olmak üzere, ülke için gelişimin ve bilimin hızını kesen fren rolünü üstlenirler. Darbelere zemin hazırlamak, hükümetleri istifa ettirmek gibi roller..

Geçmişe özlem duyup bugünü unutarak, gelecekteki pembe rüyalara dalmanın kişiye hayrı olması mümkün görünmemektedir. Meşhur bir sözdür. Tekrar etmekte fayda vardır. “Dün geçmiştir, yarına da hükmedemeyiz. Bugüne bakalım.”  Gelecek bugündedir.  

Bu yazı toplam 4706 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.