TARİHTEKİ İLK HAYVAN HAKLARI BEYANNAMESİ / Köşe Yazısı - Osman DAĞ

10.02.2022 00:31:40
Osman DAĞ

Osman DAĞ

 

TARİHTEKİ İLK HAYVAN HAKLARI BEYANNAMESİ

İnsan yeryüzünün halifesidir. Bu görev Allah (c.c) tarafından insana tevdi edilmiştir. Bu sorumluluk insana yeryüzünü imar etme, koruma, sonraki nesillere bozmadan devretme görevi vermektedir. Canlılarda neslini devam ettirme güdüsü vardır. Bitkiler, hayvanlar, mikroskobik canlılar, mantarlar tarih boyunca neslini devam ettirmişlerdir, bu süreç insanoğlu müdahale edene kadar denge halinde devam etmiştir.

İnsan dünyadaki tüm canlılardan yararlanabilir. Hayvanlar özelinde söylemek gerekirse hayvanın etinden, sütünden, derisinden, kılından, gübresinden vb. kaynaklarından yararlanabilir. Hayvanlardan yararlanma insan için doğal bir haktır. Onlardan yararlanma ile onları koruma paralel olmalıdır.

Bu yazımızda Hz. Peygamber’in (sav) emirlerinden yola çıkarak 1400 küsür yıl önce İslam’ın hayvan haklarına bakışını işleyeceğiz. Kız çocuklarını bile diri diri toprağa gömen bir toplumdan canın korunmasını önemseyen bir toplum yaratan ve bunu dünyaya ilan eden islamdır.  Hayvanlar diğer canlılar gibi, insana verilmiş bir emanettir. Allah’ın emaneti olarak görülmelidir.

Avcılık; tarih boyunca var olagelmiştir. Günümüzde avcılığa bir spor olarak da bakanlar vardır. Av helaldir, doğru.Ancak Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifinde şöyle buyurmuştur : “Kim bir kuşu boş yere öldürürse o kuş, avazını Arş’ın etrafını sararcasına yükseltip kıyamet gününde mahşere gelerek şöyle der: ‘Ey Rabbim! Beni öldürene sor, niçin boş yere öldürdü.’ der.” Bizim için ölçü budur. Yararlanmak şartı aranır. Bu işin ölçüsü yok mu? Olmalıdır kanaatimce. Avcılık, hayvanların neslini devam ettirmesine engel olmamalıdır. Başta hayvanların üreme döneminde avlamanınhelal olması beklenmez.

“En iyi vahşi hayvan, ölü hayvandır.” gibi sakat bir mantık vardır. Doğada görülen yılan, kurt, akrep gibi hayvanlar görüldüğü yerde öldürülmeye çalışılır. Öldürdüğü hayvandan yararlanacaklar mı, hayır. O halde öldüremeyiz. Bu hayvanları boş yere öldürmenin kıyamet gününde hesabının olacağı unutulmamalıdır. Efendim, bunlar insanı öldürebilir. Doğru amabu düşünce bağlayıcı olsa idi arabaların asla kullanılmaması gerekirdi. Trafik kazalarında her yıl yüzlerce insanımızı kaybediyoruz.

Tüm hayvanların dünya ekosisteminde yeri önemlidir. Her hayvan insan için direk veya dolaylı olarak faydalıdır. Bugün faydasını bilmediğimiz bir hayvanın görevi, faydası yarın keşfedilebilir.

Evcil veya evcil olmayan hayvanlar evde besleniyor. Evcil olmayanın evde beslenmesi izah gerektiren bir durumdur. “Ey Usame, acıkan ciğer sahibi her hayvan hususunda dikkatli olun, kıyamet günü Allah’a şikâyet edilirsin.” (Kütüb-i Sitte, çev. İbrahim Canan, cilt: VII, s. 281) Belli bir fayda beklenilerek hayvanlar beslenir. Beslerken, onları aç veya susuz bırakma hakkına sahip değiliz. Kafes hayvanları için de aynı durum geçerlidir. Peki, yabani hayvanların aç veya susuz kalmasının hesabı insana sorulmayacak mı? Hadisten böyle bir ayırım anlaşılmamaktadır. Anız gibi yabani veya evcil hayvanların beslendiği besin kaynaklarını yakmanın hesabı, kolay olmayacağı bilinmelidir. Dağlarımızda meyve ve diğer ağaçların eksikliğinden sorumlu görülürüz. Dağdaki bir ağaca odun kaynağı olarak değil, hayvanlar için barınma yeri, besin kaynağı, tüm canlılar için de oksijen kaynağı olarak bakmalıyız.

Hayvanların dilleri ve sahipleri olmayabilir. Hayvanlara eziyet etmek, işkence etmek lanetlenen bir durumdur. İbn-i Ömer’in rivayetine göre: “Nebi, hayvanlara işkence yapanlara lanet etti.” Bizim için ölçü budur. Hayvanların hakkını kimse sormasa dahi, ahirette sorulacağını bilmeliyiz. 

Efendimizin lanet ettiği bir suçun fıkıhtaki karşılığını fakihlere bırakalım. Günümüzde dahi hayvanlara işkence edenlere müeyyide uygulayan ülkelerin sayısı sınırlıdır.

Günümüzde milli park olarak da ifade edilen alanlarda hem bitkiler hem de hayvanlar korunur. Bitki yani besin olmadan hayvanlar yaşayamaz. Ağaçlık veya ormanlık bir alanda yabani hayvanların da yaşıyor olması orman için faydalıdır. Efendimiz Medine’ye hicret ettikten sonra “Şüphesiz ki, İbrahim Mekke’yi haram kılmıştır. Ben de Medine’nin iki taşlığı arasını haram kıldım. Onun ağacı kesilmez; avı da avlanmaz.” (Müslim, Hacc I, 458). Milli parklar bir ekosistemi oluşturur. Hayvanıyla ağacıyla kendi kendine yeten bir alandır, ta ki insanoğlu olumsuz müdahale edene kadar. İnsan müdahale ettiği zaman ekosistemin dengesini bozabilir. Bu yüzden hem avı hem de ağaçları kesmeyi yasaklamıştır efendimiz. Benzer bir uygulamayı Taif’te de uygulamıştır.

Peygamber Efendimiz seferde iken ashabından birinin, karınca yuvasını ateşe verdiğini gördüğünde şöyle buyurmuştur :“Ateşle azap vermek sadece ateşin Rabbine hastır.” (Ebu Davud, Edep 176) Hayvanları öldürmenin çeşitli yöntemleri vardır. Bu yöntemlerin arasında yakmak yoktur.

Hayvan dövüştürmenin tarihi eskidir ve hala devam etmektedir. Bazen deve bazen horoz bazen de boğa olabilmektedir. İnsan bu dövüşlerden nasıl bir zevk alıyor, doğrusu çok merak ediyorum. Efendimiz (sav) hayvanları dövüştürmek için birbirine kışkırtmayı yasaklamıştır. (Ebu Davud, Cihad, 51,56) Biz hayvanlardan yararlanacağız ama onlara eziyet etmeden.

Motorlu araçlar icat edilmeden evvel yük hayvanları insanların eli ayağı idi. Katır, at, eşek, deve her an her yerde, her işte insanın en yakın yardımcısıydı. Böyle olunca hak hukuk ilişkileri de önem arz etmektedir. Bu konuda peygamber efendimiz:“Allah bu dilsizler (develer) hakkında hayırlı olmanızı tavsiye etmektedir. Onlara güçleri ölçüsünde yük vurun.” buyurmuştur. Sürekli çalıştırılan bir hayvanın yemi, suyu verilip yeterince dinlendirildikten sonra gerisi onlar için teferruat olur.

Günün birinde bir kadın Efendimizden yardım talebinde bulunur ve Resulullah Efendimiz kadına keçi verilmesini emreder. Keçileri verince, kadına çocuklarının tırnaklarını kesmesini, böylece keçiyi sağarken memelerin incinmeyeceğini ifade eder. Bugün bu hassasiyete sahip kaç kişi var acaba aramızda?

Keçiyi sağan bir adama, yavrusu için de süt bırakmasını tembihler. Benzer durum arılar için de olmalıdır. Kovanlardan bal alıp yerine şeker şurubu bırakmak istenilen bir durum olmasa gerek. Eskiler kovanlarda iki bölme yaparlardı. Bir bölmeye hiç karışmazlardı. Orası arıların yıllık besini olurdu. Arılar fazla balı kendine saklamayı becermezler. Bizim açgözlülüğümüz hem bizi hem de arıları aç bırakabilir.

Peygamber Efendimizin uygulamalarından ve hadislerinden özet olarak hayvanlardan meşru çerçevede yararlanılabileceği ancak hayvanlara eziyet ve işkence yapılmaması, zevk için hayvanların öldürülmemesi ve doğal ortamlarından alıkonulmaması gerektiği anlaşılmaktadır.

 Osman DAĞ

Bu yazı toplam 1337 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.