NEMRUD’UN ATEŞİNDEN ÇIKAN İBRAHİM: MUHAMMED İKBAL / Köşe Yazısı - Bilal AKGÜL

2.05.2016 13:11:11
Bilal AKGÜL

Bilal AKGÜL

 NEMRUD’UN ATEŞİNDEN ÇIKAN İBRAHİM: MUHAMMED İKBAL

 İkbal(9 Kasım 1877-21 Nisan 1938) gibi bir şahsiyetin ortaya çıkma, yetişme koşullarını bilme çok boyutlu katkılara vesile olacaktır şüphesiz. Bu ve benzeri çalışmalar alternatif bireysel eğitim konusunda somut veriler sağlarken, kitle eğitimi konusunda da önemli ipuçları sağlayacaktır.

Bu yazımızda öncelikle İkbal’in eğitim biyografisini kısaca veremeye çalışacak, sonra İkbal’in şahsiyetinin oluşmasında etkili olan amellere, uygulamalara değinilecek, son olarak da İkbal’in şiirlerinden hareketle genelde eğitim ilkeleri, özelde ise karakter eğitimi için çıkarılabilecek dersleri vermeye çalışacağız.

Kısaca Eğitim Biyografisi

İkbal’in yaşadığı dönemdeki İslam coğrafyasının durumundan başlamak iyi olur. 19 yy’ın sonu ile 20 yy’ın başında yaşayan İkbal’in yaşadığı dönem, İslam dünyasının çok boyutlu bir yenilgi travması yaşadığı bir döneme tekabül ediyor. Nerede ise her karış toprağı işgal edilmiş, sömürge durumuna getirilmiş, toplumu diriltebilecek her kurumuna el konulmuştur. Bu dönemde, sadece fiili sömürülme ve kuşatılma ile sınırlı olmadığını, toplumun iç dinamiklerini yansıtan kültürel ve düşünsel boyutlarının da kuşatıldığını görmekteyiz.

Geleneksel eğitim kurumlarının tamamen çöktüğü, bunun yerine modern ve çoğu, sömürgeciler tarafından kurulan seküler bir felsefeye sahip misyoner okullarının revaçta olduğu bir dönemdir bu dönem. Haliyle bu dönemi kitlelerin fiziksel kıyımın yanından ruhsal kıyımdan da geçirildiği bir dönem olarak görmek mümkündür.

İkbal, ilkokula mahalle medresesinde dönemin geleneğine göre  4 yaş, 4 ay, 4 gününü tamamladığında başlar. Bir süre sonra babasının yakın arkadaşı olan Mevlana Mir Hasan’dan Arapça ve Farsça derslerinin yanında, karakterinin şekillenmesinde ciddi bir etkisi olan hocasından, ilm-i ahlak ve ilm-i kelam dersleri alır.

İngilizce öğretilen İskoçya Misyon Lisesini okur. Yükseköğrenime aynı okulun yüksekokul kısmında başlar.

Felsefe eğitimi aldığı Government College (Devlet Üniversitesi)’ni 1897 de bitirir. Arap dili alanında yüksek lisans derecesi alır.1905’te felsefe tahsilini ilerletmek için İngiltere’nin Cambridge Üniversitesi’ne bağlı Teslis Üniversitesi’ne kaydolur. Doktora tezini vermek için 1907’de Münih Üniversitesi’ne gider. İran’da Metafiziğin Gelişimi teziyle doktor olur. Almanya’dan İngiltere’ye dönen İkbal, buradan hukuk diplomasını da aldıktan sonra 1908’ de ülkesine döner.

Ülkesinde Hindistan’la Pakistan’ın ayrılma sürecinde ülkenin değişik yerlerinde konferanslar verir, etkinliklere katılır. Ülkenin içinde bulunduğu kaostan çıkması ve Müslümanların değerlerini yaşamalarında etkili olabilecek farklı konular-alternatifler üzerinde kafa yorar. Bağımsız Pakistan devletinin fikir babalığını yapar. Bir İslami eğitim müfredatı hazırlama konusunda rahmetli Mevdudi ile görüşür. Vefatı ile bir birlikte çalışma akamete uğrar.

Birikimi

Anadili Pencapça olmasına rağmen, ilmi ve edebi çalışmalarında Urduca, Farsça ve İngilizce kullanmıştır. Ayrıca Almanca, Arapça ve Sanskritçe de bilirdi. İkbal şiirlerini ana dili gibi bildiği Farsça ve Urduca, nesirlerini de Urduca ve İngilizce yazmayı tercih etmiştir.(1)

Bütün Arap, Acem, İngiliz ve Alman edebiyatını didik didik etmiştir. Bu sebeple şiirlerinde, hiç görülmeyen bir fevkaladelik vardır.(2) Şiir yazmasının temel amacı olarak Müslüman ümmeti uyandırmak olduğunu ifade etmesi bir diğer önemli nokta olarak karşımızda durmaktadır.(3)

İkbal’in ön plana çıkan başlıca meziyetlerden biri şiir ise diğeri de batı medeniyetine olan vukufiyetidir. Öyle ki batının felsefi ve sosyal düşünceleri ile derin bir şekilde tanışmış ve bunlara batılı bir düşünür ve filozof sayılacak derecede vakıf olmuştur.(4)

Batıda uyandırdığı etkinin yansımalarından biri de hakkında yazılan yazılar-kitaplardır. Batıda hakkında yazılan kitap sayısı üç bin âdeti bulduğu ifade edilir.(5)

Zamanının belli başlı dillerini bilen İkbal, aynı zamanda zamanının hâkim medeniyeti olan batı medeniyetini temel kodlarına da hâkimdir. En az bir batılı kadar… Bu yönüyle Gazali’yle benzeştiğini ve etkililiğinin bir nedeninin de bu birikim olduğu söylenebilir.

İkbal’in Şahsiyetini Etkileyen Ameller:

İkbal’i; batının ateşine düşmesine rağmen kendi medeniyet köklerine bağlı kalmasını sağlayan, kendisinin deyimi ile İbrahim olarak bu ateşten çıkmasını sağlayan ameller, İkbal’i tanımada önemli bir mihenk taşı özelliği taşımaktadır:

1-Allah’a İman ve Peygamber Sevgisi

Zamanının maddeci medeniyetinin kalbinde olmasına rağmen kendisini ayakta tutan amellerin başında Allah’a imanı ve bunun uygulamadaki karşılığı olan Peygamber sevgisini görmek mümkündür. Hür başının fanilere eğilmeyip, ye’se kapılmamasının temel nedeni…

Ona göre “Hz Muhammed’e olan manevi bağlılık, cihanda en büyük bahtiyarlıktır. İç huzuru denilen o en büyük saadete ancak onun feyziyle erilir.”(6)

Şöyle devam eder: “Çok şükür garp medeniyetinin ışığı benim gözlerimi kamaştırmadı. Çünkü benim gözüm Medine-i Münevvere’nin sürmesi ile sürmelenmiştir. Evet, ben yıllarca Avrupa’da tahsil gördüm. Uzun müddet o fırının içinde kaldım. Fakat çıkarken Hz İbrahim’in Nemrud’un ateşinden çıktığı gibi tertemiz çıktım. Bütün çevrelerim gül-gülistan oldu. Zamanın firavunları beni adım adım takip ediyorlar, fakat benim elimde Hz Musa’nın asası vardır.”(7)

2-Kuranı Kerim

İkbal, her daim vahiyden beslenmeye özen göstermiş, uygulamada gösterdiği ihtiram sayesinde de hayatın birçok risk alanından güçlenerek çıkmasına katkıda bulunduğunu ifade eder. Özellikle batının ateşinden...

 Vahiyle yüzleşme usulü ile ilgili misali ise dikkat çekicidir: ”Her sabah namazından sonra Kuran okumayı adet edinmiştim. Rahmetli babam beni gördükçe, ne yapıyorsun? diye sorardı. Ben de,”Kuranı Kerim okuyorum” derdim. Babam aynı suali, tam üç sene tekrarladı.

Artık, bir gün, babacığım! Her gün bana bu suali soruyor ve benden de aynı cevabı alıyorsunuz. Acaba bu suali tekrarlamaktaki maksadınız nedir? deyince şöyle söyledi:”Evladım! Demek istiyordum ki, Kuranı Kerim’i, Cenabı Kibriya’dan sanki henüz iniyormuş gibi okumalısın.”

Babasının ifadeleri adeta İkbal’de bir iç devrime neden olmuş, içinde kopan fırtınaların dinmesinde en önemli mevziden nasıl istifade etmesi gerektiği konusunda önemli bir ders çıkarmıştır.”Artık o günden sonra, Kuranı Kerim’i, yepyeni bir zevk, ilahi bir neşeyle okumaya başladım. İşte o tarihten itibaren, bütün yazdıklarım, o güneşten bir zerre ve denizden bir katredir.” (8)

3- Seher Vakitlerini Değerlendirme

İkbal’in şahsiyetinin oluşmasında sahip olduğu bilgi kadar etkili olan hususlardan biri de güçlü ve istikrarlı bir ibadete-amele sahip olmasıdır. Şahsiyetini kâmilleştiren, şiirlerinin etkililiğini arttıran ve birçok kesimin istifade etmesine vesile olan şey sadece kitap mütalaasıyla iktifa etmeyip “kâinatla baş başa kalması, hilkat mabedinde derin murakabelere dalarak, bilhassa seherlerde, huzuru Kibriya’da gözyaşı dökmesi olmuştur.”(9)

“Marifette Şeyh Feridüddin-i Attar gibi, hikmette Celaleddin-i Rumi gibi, ilim ve zekâda Ebu Hamid Gazali gibi ol, ilim ve hikmette istediğin kadar ilerle; fakat seher vakti bir iniltin yoksa hiçbir kıymetin yoktur.”(10)

4- Mevlana’nın Mesnevisi

En az okunan ve birçok kesimin farklı boyutları ile eleştirdiği Mevlana ve özellikle Mesnevi adlı eseri İkbal’i en çok etkileyen eserler arasındadır.(11) Batı’nın sekülarizme ve materyalizme tamamen teslim olduğu, adeta bunları putlaştırdığı bir dönemde Mesnevi’nin yarattığı manevi haz, İkbal’i İkbal yapan etmenler arasında sayılabilir.

Kendini batının sihrine kaptırmışlara da ilaç olarak Mevlana’yı gösterir.”Senin aklını Frengin sihri büyülemiş. Artık dünyada senin için Mevlana’nın kalbindeki alevden, imanındaki kutsi ateşten başka bir deva yoktur. Yeminle söylüyorum ki, O’nun parıltılı ışığıyla benim gözlerim nurlanmış, göğsüm, ilimler denizini içine almıştır.”(12)

İkbal, iman denizinin, bu asırda da yeniden coşmasını istiyor, hikmet ve felsefede, Mevlana’ya halef olmayı diliyordu. Fakat ruh yüksekliği bakımından Mevlana’nın erişilmez bir şahika olduğunu itiraf eder.(13)

 İkbalde Karakter Eğitiminin Başlıca Unsurları

1-Fakr ya da İhtiyaçlardan Azade Olma

Kavramın ilk bıraktığı intiba kendini toplumdan soyutlama, hayat boyu bir köşede inziva halidir. İkbal’in kastı bu değil. Çalışan, üreten, dünyanın ve dünyalıların içinde bir hayat ama bunu yaparken elinde olan imkânları savurmak yerine maddi yaşantısında ve ihtiyaçlarını karşılamada sade kalabilmek, azla yetinmeye özen göstermektir. İkbal’e göre asıl ruhu yücelten, sorunlara karşı kişiye mukavemet kazandıran budur. Fakr halidir.

Fakr, bir uzak durma, bir mala ilgisizlik, yani kişinin tüm dünyevi mal ve cazibeyi elinin altında bulundurması durumunda bile kendi şahsi tercihi ile sürdürdüğü bir yoksulluk durumudur.(14)

“Güç karşısında boyun eğmemek için fakr bir zırhtır.

Ki korur bütün saf ve temiz kalpleri

Bilginin gayesi aklın saflaştırılması,

Fakr’ın gayesi ise, kalbin ve anlayışın arındırılmasıdır.

Benlik kılıcı, fakrın bileği taşında bilenmişse,

Bir mü’min asker, bir düşman ordusuna bedeldir.”(15)

2-Aklın Sınırlarını-Aşkın İmkânlarını Bilme

İkbal, aklın sınırları ile ilgili farkındalığı önemsiyor. Ne, olması gerekenden daha fazla değer vermek, kutsallaştırmak ne de olduğundan düşük bir kıymet vermek. Batı’nın aklı, kutsallaştırma ile ilgili tezine köklü bir karşı duruş sergiler. O, bu konuda Gazali ve Bergson’a yakın durur.

Amelle ilişkisi kesilen bilgi(lenme)ye mesafeli durur, akılla elde edilebilecek bilginin sınırlı olduğunu ifade eder. Bilgiyle doğrudan temas sağlamada aşkın(sezginin)etkisini önemseyen İkbal, aşkın, aklın sınırlarından çok daha ileri bir şekilde realitenin bilgisinin sağlanmasına katkıda bulunduğunu ifade eder.

 “Aklı rehber edinme,

Binbir tuzakla doludur o,

Sen aşka gel,

Gayesindeki mükemmellik ve şaşmazlıkla dolup taşan!

En büyük kör modern bilgidir;

Putları yapmak, satmak ve onlara tapmak!

Görünen dünyanın dört duvarı arasına kapanıp,

Hiçbir zaman mantıklı olanı aşamamaktır!

Aklın sınırlarını aş!

O sadece yolu aydınlatır;

Esas gaye olamaz.

Akıl, yolcunun gözlerini aydınlatır,

Nedir akıl! Yol kenarındaki lamba!

Evin içini fırtınalar ve sıkıntılar istila etmişse

Yol kenarındaki lamba ne bilir bunu!”(16)

Buradan hareketle İkbal’in aklı küçümsediğini, dışladığını söylemek zordur. Asıl tepki gösterdiği, Batı’nın aklı kutsallaştıran, doğru bilginin tek ölçütü olarak gösteren yaklaşımıdır. Akla, doğru bilginin elde edilmesinde yanlış ve abartılı bir konum biçilmesidir.

Aklı doğrunun tek ölçütü gören, sezgiyi-kalbi-aşkı dışlayan bir eğitim sisteminin karakter inşasında nakıs kalacağı söylenebilir.

3-Taklitten Uzak Durmak

Doğunun geri kalmasının temel nedenlerinden biri olarak, doğunun batıyı taklit etmesini görür. Geri kalmışlığını batıyı taklit ederek telafi etmeye çalışan doğunun, batı medeniyetinin esiri olmak dışında bir varlık gösteremeyeceğini ve hiçbir medeniyetin salt taklitle dirilemeyeceğini savunur.

Taklit, sadece üretkenliği olumsuz etkilemez; fıtratın kabuk bağlamasına, görünürlüğünün azalmasına da neden olur. Kişiyi, kopya bir karakter haline getirir.

“Taklit dilenciliktir. Dilencilikle benlik kurulamaz. Kurulduğu düşüncesi bir yanılsamadır. Sahte bir benliktir. Özellikle batıyı taklit doğulu insanda özü yitirmiş, özgürlüğü, yaratıcılığı bastırıp, doğru insani gelişmeyi çarpıtmıştır.”(17)

“Batılılarca geliştirilen bakış açılarına borçlu olma,

Kendi ölçülerinin malzemelerini kendi çamurundan yap”(18)

4-Moda Düşüncelerden Uzak Durmak

Geçmişten beri, derinlikli bir eğitimden geçmeyenlerin belirgin özelliklerinden biri, rüzgârın estirdiği zamane ideolojilerinin peşinden sürüklenmeleridir. Kendi medeniyet birikimini kuşanmadan çıkılan yolda moda fikirlerin esiri olmadan, istikametten düşmeden yol almak zordur.

Safiyane duygular ve tamamen iyi niyetle(!) çıkılan yolda, yolu selametle tamamlamak adına, istikameti gözetmeden atılan adımlar, kişileri ve toplumları zamanının esiri durumuna düşürecektir. Oysa her kişinin sabitelerini merkeze koyarak, popüler olana takılmadan cehd etmesi gerekmez mi?

“Ahlak ve fazilet nurundan mahrum olan bazı pespayeler derler ki, zaman nereye dönerse onunla beraber ol! O sana uymazsa sen ona uy! Fakat ben de derim ki, ey Müslüman! Eğer zaman seninle bir barış muahedesi imza etmezse Allah’ın emir ve fermanına yani, İslam’a dönünceye kadar onunla arslan gibi çarpış, o mukaddes cihada devam et.”(19)

5- Özgürlük Bilinci

Kendini kutsallaştırmadan potansiyelini bilmek… Batı’nın profanlaştırdığı özgürlük kavramına karşı Allah’ın halifesi olma bilinci ile donanmış bir özgürlük bilincini kuşanmak, hayatın merkezine yerleştirmek, İkbal’in bir eğitim sisteminin temel ilkelerinden biri olarak görmek mümkündür.

Her türlü itaate karşı çıkan bir özgürlük tanımından, Allah’a itaati özgürlüğün merkezine yerleştiren bir özgürlük tanımı…

İşte bu kriterler göz önünde bulundurularak içselleştirilen bir özgürlük anlayışı hem kişinin gelişimini hem de üretmesini olumlu yönde etkileyecektir. Aksi durum kölelikten farksızdır.

 “Köleye zaman bir zincirdir,

Onun dudakları sadece kaderi suçlar!

Özgür adamın cesareti kaderinin yöneticisidir,

Ki o, olayları şekillendiren bir eldir.”(20)

 

“Kendi yolunu kendi baltanla aç,

Başkalarınca döşenen yollardan yürümek günahını işleme!

Eğer özgün ve nadir bir şey meydana getirmek istiyorsan,

Günah bile fazilete dönüşür”(21)

6- Korkudan Uzak Tutmak, Cesaret Bilinci Kazandırmak

İslam dünyasının içine girdiği cenderenin Müslüman üzerinde bıraktığı izlerden biri korku psikolojisidir. Elindekini kaybetme korkusu. Toplumsal ve bireysel özgüveni kaybettiren bu korku, üretkenliği ortadan kaldırmış, fıtri olanın hayata yansımalarının önüne geçmiş, potansiyelini yerli yerinde kullanmasına ket vurmuştur.

Bu durum nerede ise bir hayat felsefesi haline gelmiştir. Görünenle sınırlı, pragmatizmi ilke edinen bu yaklaşım bireysel ve toplumsal ıslahın önünde önemli bir engel olarak durmaktadır. Karakter eğitimini önceleyenlerin, kişilerin her tür korkudan azade bir eğitimi öncelemeleri şarttır.

“Dalkavukluk, hilekârlık, hainlik, yalan, kin ve nefret;

Bütün bunlar korkunun bağrında yetişir;

Kalbinde yuvalanan tüm kötülükler,

Dikkatle bakarsan korkunun mahsulüdür.”(22)

İlacı:”Eğer tevhid, davranışın aktif bir çalışma ilkesi haline getirilirse, karakterin önemli bir özelliği olan cesaret geliştirilebilir.”(23)

“Allah korkusu imanın başlangıcı,

Başkalarından korkmak ise gizli şirktir!

Kurtul tüm bu korkulardan,

Sen uyuyakalmış bir kuvvetsin, titre ve kendine gel”(24)

 

İkbal’in Çocuk ve Genç Tasavvuru

İkbal çocuk ve genci şahin; olgun insanı, kartal sembolleri ile tasvir etmiştir. Gençten, şahinin cesaret ve ataklığına sahip olmasını isteyerek bilince ve bilgiye giden yoldan ayrılmamasını öğütlemiş; olgunlaşan gençten de kartalın bilgeliğine ve vakurluğuna yakışır davranışlarda bulunmasını arzulamıştır.(25)

Şahin simgesini kullanmasının nedeni şahinin sürekli yükseklerde uçması, yuvasını yükseklerde yapması, keskin görüşlü olması, tehlikeleri sezişi ve bunlardan dolayı da yakalanması zor bir canlı olmasından dolayıdır.(26)

Gençlerin erdemli, çalışkan bir insan olarak zamanla vakur bir kartala dönüştüğünü belirtirken, bunun, gencin yüksekleri hedefleme arzusunu olumsuz etkilememesini arzulamıştır.(27)

Sonuç olarak

İslam dünyasının içinde bulunduğu koşulları göz önünde bulundurduğumuzda İkbal, adeta batının ateşi içinde yetişmiş ve kendisinin de ifadesi ile bu ateşten pişmiş, olgunlaşmış ve tertemiz biri olarak çıkmıştır.

Zamanımız Müslümanlarının, gerileme nedenleri ile ilgili önemli tespitlerde bulunurken, çıkış yolu adına da önemli tespitlerde bulunmuştur. Bu tespitlerden birincisi, batının bir mevcut durumunun yarattığı büyünün etkisine kapılmanın yarattığı olumsuzlukların altını çizerken; ikinci olarak da kendi medeniyet birikimimizle esaslı bir yüzleşmenin olması gerektiğini ifade etmek mümkündür.

Günümüz eğitimcilerinin eğitimci kimliği ile hem karakter eğitiminde hem de bir sistem oluşturmada İkbal’in eserlerinden çıkaracakları önemli dersler vardır.

Eserleri: İktisat İlmi(1903), Benliğin Sırları(1915), Benlikten Geçmenin İşaretleri(1927), Şarktan Haber(1923), İran İlahileri(1927), Cavidname(Ebediyet Hikâyesi-1932), Şimdi Ne Yapmalı Ey Şark?(1936), Hicaz Armağanı(1938), Kervanın Çağrısı(1924), Cebrail’in Kanadı(1936), Hz Musa’nın Vuruşu(1936), İslam’da Dini Düşüncenin Yeniden Doğuşu(1930), Müslüman Milletin Toplumsal Anatomisi, İslam’da Halifelik.

Kaynakça

1.Sema Benli, İkbal: Kişiliği, Felsefesi ve Eserleri Hakkında Düşünceler, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 1987,sh21

2.Ebu’l Hasen en-Nedevi, Büyük İslam Şairi Dr. Muhammed İkbal, Çeviri ve Şerh: Ali Ulvi Kurucu, Marifet Yayınları, İstanbul 2002,sh,59

3.Ebu’l Hasen en-Nedevi, a.g.e., sh 45

4.Ayetullah Murteza Mutahhari, Son Yüzyıldaki İslami Hareketler, çev. İbrahim Şahin, Sahra Yayınları, Ankara 1988,sh 44

5.Mustafa Şahin, Muhammed İkbal:”Allah’tan Benlik İste, Benlikten Allah İste”,Hece Dergisi, Sayı:193,Ocak 2013, sh 321

6. Ebu’l Hasen en-Nedevi, Büyük İslam Şairi Dr. Muhammed İkbal, Çeviri ve Şerh: Ali Ulvi Kurucu, Marifet Yayınları, İstanbul 2002,sh 44

7.Ebu’l Hasen en-Nedevi, a.g.e., sh 44

8.Ebu’l Hasen en-Nedevi, a.g.e., sh 52

9.Ebu’l Hasen en-Nedevi, a.g.e., sh 61

10.Mustafa Şahin, Muhammed İkbal:”Allah’tan Benlik İste, Benlikten Allah İste”,Hece Dergisi, Sayı:193,Ocak 2013,sh 327

11. Ebu’l Hasen en-Nedevi, Büyük İslam Şairi Dr. Muhammed İkbal, Çeviri ve Şerh: Ali Ulvi Kurucu, Marifet Yayınları, İstanbul 2002,sh 64

12. Ebu’l Hasen en-Nedevi, a.g.e., sh 65

13. Ebu’l Hasen en-Nedevi, a.g.e., sh 65

14.Muhammed Münevver, İkbal ve Kurani Hikmet, Çev. M Ali Özkan, İnsan Yayınları, İstanbul 1995,sh 45

15. K. G. Saiyidain, İkbal’in Eğitim Felsefesi, Çev. Prof.Dr Necmeddin Tozlu, Ankara Okulu Yayınları, Ankara 2003, sh 106-107

16. K. G. Saiyidain, İkbal’in Eğitim Felsefesi, Çev. Prof.Dr Necmeddin Tozlu, Ankara Okulu Yayınları, Ankara 2003, sh 85

17. K. G. Saiyidain, a.g.e., sh 10

18. K. G. Saiyidain, a.g.e., sh 38

19. . Ebu’l Hasen en-Nedevi, Büyük İslam Şairi Dr. Muhammed İkbal, Çeviri ve Şerh: Ali Ulvi Kurucu, Marifet Yayınları, İstanbul 2002,sh 89

20. . K. G. Saiyidain, İkbal’in Eğitim Felsefesi, Çev. Prof.Dr Necmeddin Tozlu, Ankara Okulu Yayınları, Ankara 2003, sh 43

21. K. G. Saiyidain, a.g.e.,sh 44

22. K. G. Saiyidain, a.g.e.,sh 100

23. .K. G. Saiyidain, a.g.e.,sh 101

24.  K. G. Saiyidain, a.g.e.,sh 101

25.Yard. Doç.Dr. Hakan Kuyumcu, İkbal’in Şiir Dünyasında Çocuk ve Genç, Tarihin Peşinde Dergisi, Yıl 2011,Sayı:5, sh 71

26. Yard. Doç.Dr. Hakan Kuyumcu , a.g.e.,sh 79

27.Yard. Doç.Dr. Hakan Kuyumcu , a.g.e.,sh  87

 

Bu yazı toplam 2819 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar
cemil hoca
2 Mayıs 2016 Pazartesi 20:37
20:37
Hocam calismaniz cok guzel olmuz emeginizi takdirle karsiliyorum. Seher vakti seslendirecek bir nidan yoksa hicbir seysin.
Yazarın Diğer Yazıları

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.