İnsan-ı Kamil ve Özellikleri / Köşe Yazısı - Cevdet BALLI

15.02.2019 22:50:09
Cevdet BALLI

Cevdet BALLI

  

İnsan-ı Kamil ve Özellikleri

İnsan-ı kâmil, Allah’ın rızasını esas alan, hayatını ona göre düzenleyen takva sahibi kimse demektir. Tasavvufî yönden bu kavrama yüklenen manalar ne olursa olsun, netice itibariyle -Allah’ın emir ve yasaklarından ibaret olan- takva ölçüsü esastır. İnsan-ı kâmil, “Ben insanları ve cinleri bana kulluk etsinler diye yarattım” (Zariyat-56) ayetinin gereğini tüm yaşamına yansıtan kişidir.

“İnsan-ı kâmil” kavramı ilk devir sûfîlerinde hemen hiç rastlanmayan bir kavramdır. Ancak Hallac-ı Mansûr (ö.309/921): “Allah Âdem’i kendi sûretinde yarattı.” hadisinden yola çıkarak Allah’ın kendi nefsinde, kendisi için tecellî ettiğini söylemiştir. Bu tecellî ile Allah, kendi isim ve sıfatlarının hepsini ihâta eden sûret vücûda getirmiştir. Hallac’ın bu anlayışı, daha sonra İbn Arabî (ö.638/1240)’nin “insan-ı kâmil” düşüncesine zemin hazırlamıştır.

İnsan-ı kâmil, Hz. Muhammed’(s.a.v) dir. İnsan-ı kâmil, varlığın ve hilkatin gayesidir. Zira ilâhî irâde ancak onun vasıtasıyla tahakkuk edebilir.

Azizüddin Nesefî, “İnsan-ı kâmil’i şerîat, tarîkat ve hakîkatte tam olan insandır, diye târif eder ve bunu şöyle açıklar: “Kâmil insan, iyi söz, iyi hareket, iyi ahlak ve iyi bilgide tam olandır. Bu dört şeyi kemale erdiren kemale ulaşmış sayılır.

İnsan-ı kâmil olmak, Allah’ı önce esma ve sıfatlarıyla tanımak, ardından O’nun sayısız nîmet ve ihsanlarını görüp sevmektir. Bu sevgi sebebiyle O’na îkan ve ihsan duygusuyla bağlanıp görüyormuş gibi kulluk etmek, O’na güvenmek ve teslim olmaktır. O’ndan gelecek her şeye rıza göstermektir. Emirlerine boyun eğmektir. Ve daima şükretmektir.

Kamil insan;

Diğer insanları kendinden üstün görür ve bütün insanlara karşı hüsnü zan besler. Herkes ile güzel geçinir, insanların kusurlarını örter ve kendine karşı kötü muamele yapanları affeder.

Kendisine verilen hayat sermayesini en doğru şekilde kullanır. Rahatlık peşinde koşmaz, gelecek ve rızık koruksuyla hayatı kendine zehir etmez. Dünya malına meyletmez ve malını Allah yolunda harcamaya gayret gösterir. Çünkü kâmil insan, “Sevdiğiniz şeylerden harcamadıkça iyi’ye eremezsiniz. Her ne harcarsanız Allah hakkıyla bilir"(Al-i İmran-92) ayetini yaşamının temel prensibi yapmıştır.

İbadetlerinde ihlas vardır. Riyadan uzaktırlar. Riyayı bir tür zehir olarak, ihlası da panzehir olarak görürler. İhlasa ulaşmak için kişiyi riyakârlığa sevk eden övülme tutkusu, yerilme kaygısı, rızık korkusu, mevki, makam ve aşırı mal tutkusu gibi zararlı huyları yoktur.

Kötü insanları kendisinden uzaklaştırır, iyilerle dost olur. Çünkü iyi insanların iyilikleri ve güzel ahlakları insanın kalbine tesir eder. Çevresine verdiği zararları görmezden gelip sadece yakınında olanlara güler yüz gösterdiği için ahlakı çöküntüye uğramış kimselerle dostluk kurmak şüphesiz kar yerine zarar doğurur.

Kanaat sahibidirler. Kanaat, Allah’ın takdir ettiğine razı olmak, ihtiyaçları yeterli ölçüde karşılayabilecek maddi imkânlarla yetinmek ve başkalarına haset etmeden ihtirası ortadan kaldırmaktır. Kamil insan bilir ki; Dünya hayatında ferah yaşamanın şartı kanaat sahibi olmak, yani elindeki ile yetinmektir. Zira kanaat eden kimse; rahat eder, saadete kavuşur, huzur bulur. Kanaat bir hazinedir, şükrederek eldeki ile yetinmektir.

Bu yüzden hırs sahibi değillerdir. Çünkü hırsın insana zarar verdiğini bilirler. Çünkü hırs şükürsüzlüktür, mutsuzluktur ve ümitsizliktir.

“Akıllı kimse, nefsini hesaba çekerek ölümünden sonrası için amel edendir. Ahmak kimse ise, nefsinin hevasına tabi olup Allah’tan af ve merhamet bekleyendir” hadisi şerifini hayatının temel prensibi haline getiren ve ölmeden önce ölen insandır kâmil insan. Kendini hep eksik görüp ibadetlerini gün be gün artırır. Ve daima daha iyisini yapmaya gayret eder.

Yumuşak huyludurlar, kızgınlık ve gazap halindeyken, nefsine hâkim olup, muhatabına nezaketle davranır. Yani hilm sahibidirler. Hilm sahibi insan ileriyi görür, acele hareket etmez, tecrübelerine dayanarak hadiseleri sabırla göğüsler. Kendisine yapılan kötülüğe karşılık intikam hissine kapılmadan sabır ve müsamaha ile karşılık verir.

Hikmet ehlidir kâmil insan. Hikmet ve manayı aramak kâmil insanın temel vasıflarındandır ve hikmetli davranmayı kendine ahlak edinmiştir. Onun bütün düşünce ve davranışlarında hikmetin incelikleri görülür; tavır ve hareketlerinde olgunluk fark edilir.

Sonuç olarak kâmil insan Allah’ın emirlerini hakkıyla yerine getiren cennet yolcusudur. O her daim Allah’ı anar, durur. Allah’ın insan için çizdiği sınırları aşmamaya riayet eder, helal kazanır ve helal yer. Kısacası o Allah’ın razı olduğu mümin bir kuldur.

KAYNAKÇA:1- Sırlar Denizi- Molla Cami

                         2- http://hasankamilyilmaz.com/tasavvufta-insan-ve-insan-i-kamil.html

Bu yazı toplam 2350 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.