MEHMET AKİF’İ NASIL TANIMALIYIZ? / Köşe Yazısı - Cevdet BALLI

23.10.2020 20:28:35
Cevdet BALLI

Cevdet BALLI

 

MEHMET AKİF’İ NASIL TANIMALIYIZ?

Kendini dünyanın yegane sahibi ve mirasçısı kabul eden bazı küresel zihniyetler ve yerli uşakları, bakmayan, görmeyen, sorgulamayan ve düşünmeyen kör, sağır ve düşüncesiz bir toplum inşa etme çabası içindedirler. Bu çabalarından dün vazgeçmedikleri gibi bugün de ve yarın da vazgeçmeyeceklerdir.

Neye inanmamızı istiyorlarsa sadece onu gösterirler ve bize dünya sadece ondan ibaretmiş mesajını verirler. Bunun sonucunda sadece onların ürettiklerini tüketen bir toplum oluşturma gayeleri vardır. Bunu yaparken kullandıkları en önemli enstrümanlar medya, sosyal platformlar, sinema, tarih kitapları,  tiyatro vb.

Yıllarca İslam bilginlerini yok sayıp Batı menşeili bilim insanlarını her şeyi yoktan var eden insanlar gibi bize gösterdiler. Daha yeni yeni Batı ortaçağı yaşarken Müslüman bilginlerinin uzay araştırmaları yaptıklarını, tıbbın, kimyanın, matematiğin, fiziğin vb. diğer ilimlerin temellerini oluşturduklarını öğreniyoruz.

Bu erozyona uğrayan veya uğratılan değerlerden biri de ne yazık ki Mehmet Akif  Ersoy’dur.  Mehmet Akif’i  yıllarca bize basit bir şair olarak tanıttılar. Elbette ki Akif büyük bir şairdir. Lakin onu sadece bir şair-yazar olarak ele almak, sadece İstiklal Marşı ile sınırlı tutmak ona yapılabilecek en büyük haksızlıktır. Oysa onun hayatı şiirlerinden daha muhteşem bir şiirdir. Ne yazık ki onun diğer dünyasını bize göstermediler yıllarca.

Peki hangi Akif?

Yani Akif’i nasıl tanımalıydık?

Her şeyden önce ilhamını Kur’an-ı Kerim’den alan bir mücadeleci, bir şair, bir alim ve bir dava adamı olarak bilmeliyiz.

Kurtuluş Savaşında muhafazakâr Anadolu insanını vatan uğruna savaşmaya ikna eden büyük bir mücadele insanıdır Akif.

Akif  bir duruşun, İslami şahsiyetin adıdır. Bu duruşuyla İslam ümmetinin rol modelidir.

Akif, kolay eskimeyen bir sesin ve sözün sahibiydi. İnanan ve inandığı gibi yaşayan bir dava adamıydı.

Toplumun var veya yok olma savaşını şairlikten önde tutmuş ve batmakta olan bir toplumu kurtarmanın imani sesi ve çığlığı olmuştur.

Boş zaman kavramını hayatından çıkaran daima diri ve daima hareketli bir yaşantının adamıdır Akif.

Yazmayı davası uğrunda mücadelede bir araç olarak görmüş ve hep öyle yazadurmuştur. Akif yaşamın acısını çektiği için yazmaz. Aksine, yaşadıklarını ve yaşamak istediklerini yazar. Bu nedenledir ki kelimeleri canlı, cümleleri hareketlidir.

Hayır, hayal ile yoktur benim alış verişim…

İnanın her ne demiş isem görüp de söylemişim

Budur cihanda en beğendiğim meslek

Sözün odun olsun, hakikat olsun tek

 

İsmiyle gönüllerde taht kurmuş ama yeterince anlaşılmamış ya da yanlış anlaşılmış bir insandır Akif.  Derdi olan davası olan ve bu dava uğruna hayatını harcayan büyük bir insan olmanın yanında bir derviş, şair, yazar, vekil, sanatkar, alim, mütefekkir ve büyük bir aydındı.

O, öldüğünde maddi değeri olmayan birkaç parça eşyadan geriye hiç bir şey biriktirmemişti bu dünya için. Onun tüm hazırlığı Ahiret içindi.

O Akif ki; ne yaptı ise davası ve vatanı için yapmıştır. Sürgün yemiş, hasret çekmiş, fakirlik yaşamıştır. Ne yazık ki uğruna mücadele verdiği bu vatanın evlatları ne ona ne de onun ailesine sahip çıkmamışlardır.

Akif’i anlamak için şiirlerini okumak aslında yeterliydi. Çünkü derdini de davasını da şiirlerinde anlatırdı. Kişiliğini ve nasıl biri olduğunu da şiirlerinde bulmak daha  kolaydı.

Zulmü Alkışlayamam

Zulmü alkışlayamam, zâlimi asla sevemem;
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
Biri ecdâdıma saldırdı mı, hattâ boğarım!..
- Boğamazsın ki!
- Hiç olmazsa yanımdan koğarım.
Üç buçuk soysuzun ardında zağarlık yapamam;
Doğduğumdan beridir âşıkım istiklâle,
Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lâle!
Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!
Kanayan bir yara gördüm mü yanar tâ ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!
Adam aldırma da geç git, diyemem aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!
Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu...
İrticâın şu sizin lehçede ma'nâsı bu mu?

                                                                 M.Akif  ERSOY

 

Birlik

Cehennem olsa gelen, göğsümüzde söndürürüz.
Bu yol ki Hak yoludur, dönme bilmeyiz, yürürüz;

Düşer mi tek taşı sandın harim-i namusun,
Meğer ki harbe giden son nefer şehid olsun.

Şu karşımızdaki mahşer kudursa, çıldırsa,
Denizler ordu, bulutlar donanma yağdırsa,

Bu altımızdaki yerden bütün yanardağlar
Taşıp da kaplasa âfakı bir kızıl sarsar,

Değil mi cephemizin sinesinde iman bir;
Sevinme bir, acı bir, gaye aynı, vicdan bir;

Değil mi ortada bir sine çarpıyor, yılmaz,
Cihan yıkılsa emin ol bu cephe sarsılmaz!

                                                                          M.Akif  ERSOY

 

 

 

 Kaynak: Akifçe Okumak, Yazmak, Yaşamak/Y.TOSUN

Bu yazı toplam 4324 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.