İslami Yaşam Koçları Neden Saha Dışındadır? / Köşe Yazısı - Cevdet BALLI

20.05.2020
Cevdet BALLI

Cevdet BALLI

İslami Yaşam Koçları Neden Saha Dışındadır?

Değerlerimizden neden bu kadar uzaklaştık? Kültürümüze neden bu kadar yabancı olduk?  İsteyerek mi uzaklaştık veya yabancılaştık yoksa bizi buna mecbur mu ettiler? Biliyoruz ki bir toplumu yok etmek isteyenler ilk önce o toplumun değerlerini ve kültürünü ortadan kaldırırlar. Bunu yapmak için de her aracı kullanırlar. Bu araç bazen medya olur, bazen sinema ve tiyatro olur ve bazen de tv üzerinden olur. Güleriz, eğleniriz ve alkışlarız bazen sahnelerde onları. Oysaki fark ettirilmeden uzaklaştırıldık bizi biz yapan her şeyden.

Dün televizyona tamamıyla karşı çıkanlar ile bugün her şeyini televizyona göre ayarlayan bizler arasında ne fark var? Televizyondan, medyadan veya sanattan bizi uzaklaştıranlara yıllarca evimizden hayran hayran bakmadık mı? Ve onları alkışlamadık mı? Farkına varmadan onlara yıllarca değerlerimize saldırma fırsatı vermedik mi? Medyanın, sinemanın, sanatın ne kadar büyük bir güç olduğunu iş işten geçince anladık.

Tolstoy’u, Dostoyevski’yi, Balzac’ı, Geothe’yi vb. yazarları bildiğimiz ve okuduğumuz kadar Gazali’yi, Maverdi’yi, Farabi’yi, Nizami’yi, Molla Cami’yi, İbn-i Arabi’yi, Feridüddin Attar’ı, Firdevsi’yi vb birçok bilgini bilmedik ve okumadık. Lise müfredatlarında Batılı yazarları işledik ve üniversite sınavlarında aynı kişilerden sorumlu tutulduk hep. Yani hayatımızdan bilinçli bir şekilde kültürümüz ve değerimiz olan değerlerimiz çıkartıldı. Ve bizlere kültürlü olmanın göstergesi olarak Batı kültürüne hâkimiyet olarak gösterildi. Paris’in, Londra’nın, Roma’nın hayalini kurduk hep. Bizi biz yapan İslam kültürü ise bayat ve aşağılık bir kültür olarak enjekte edildi bilinçlice.

Kendi değerlerinden uzak kalmak ve kendi değerlerine düşman olmak kültürlü olmak ile eş değer sayıldı. Medeni sayıldı. Çünkü senin kültürün ve medeniyetinin üzerinden 1400 yıl geçmişti ve bugün için bir geçerliği yoktu. Bizde sazan gibi atladık hemen üstüne. Çağ bilim çağıdır dedik. Eskiler eski de kaldı. 21. yy insanı olmak için ne gerekiyorsa onu yaptık. Herkes kendi menfaati için yaşar dedik ve öyle davrandık. Namaz kıldık ama faiz yemeyi normal gördük. Komşumuz bizden hiçbir zaman emin olmadı, bizim ondan hiç emin olmadığımız gibi. Sadece namaz kılmakla her şeyin iyi olacağına inandırıldık.

Aklımıza kitap gelince hemen Batı kaynaklarına koştuk. Yönetim, siyaset, insan ilişkileri, komşuluk ilişkileri, kişisel gelişim, çocuk gelişimi, gençlerin eğitimi ve daha birçok alanda başımız sıkışınca direk Batı kaynaklarını okuduk ve referans aldık.

Ailevi bir sorun olduğunda da aynısı yaptık. Batı kaynakları veya diğer anlamıyla Batının Yaşam Koçları ilk başvurduğumuz kaynaklar oldular. Oysaki İslami Yaşam Koçları olan Kur’an, sünnet ve âlimlerimiz, yani yaşam rehberlerimiz hiç aklımıza gelmedi ya da getirilmedi. Bugün Batı’nın çıkmazının bile tek kurtuluş yolu İslam iken biz neden bizlere İslam’ı anlatan kendi yaşam koçlarımızdan koptuk?

Yüzümüzü Batı’ya çevirmekten bedenimiz bizden kopar hale geldi. Artık kendi kaynaklarımıza dönme zamanı… Unutulmamalıdır ki dünyanın en iyi yaşam koçları bizim yaşam koçlarımızdır. Yüzlerce yıl önce yazılan Sadi Şirazi’nin Bostan adlı eserinden aşağıdaki altın kadar değerli tavsiyeler üzerinden yüz yıllar geçmesine rağmen tazeliğini korumaktadır. Bu eserde aile, yönetim, ahlak, insan ilişkileri, sağlıklı yaşam, saadet vb. birçok konuda insana yaşam koçluğu yapıyor. Söz sırası büyük Üstad Sadi Şirazi’de;

* Bugün için elinde altın da var nimet de. Fakat öldükten sonra bunların hiçbirisi senin için değildir. Sıkıntı çekmemek ve gönül rahatlığı istiyorsan ıstırap çekenleri hatırdan çıkarma. Bugün hazine elinde iken gerekli yerlere ve gerekli kişilere dağıt. Hem de çabuk dağıt. Çünkü yarın o hazinenin anahtarı senin elinde olmayacaktır.

* Sen de Allah’a bağlan. O zaman görürsün ki, herkes ve her şey sana bağlı olur. Sen Allah’ın hükmüne tabi olursan; herkes ve her şey senin hükmüne tabi olur.

* Allah’tan korkanları ahalinin başına geçir ve iş başına getir. Çünkü ancak bu gibiler vatanı imar ederler. Senin menfaatini halka zulüm ederek korumaya çalışanlar, aslında senin kötülüğünü düşünen ve halkın kanını içen kimselerdir.

* Bir yetimi boynu bükük, üzüntülü gördüğün vakit, onun karşısında evladını kendi evladını öpme. Yetim ağlarsa nazını kim çeker, kızarsa öfkesini kim yatıştırır ve kim hoş görür? Aman, sakın yetim ağlamasın! O ağlarsa Arş-ı Ala titrer.

* Ye,  giyin ve ihsanda bulun. Halkın rahatı için harca, başkaları için ne diye saklıyorsun? Akıllı kişiler varlıklarını öbür dünyaya yanlarında götürürler, yani iyilik yaparak sevap kazanırlar. Alçaklar ve hasisler ise servetlerinin hasretini çekerek burada bırakır, göçerler.

* Hakikat süslü bir saraya, heva ve heves ise toza, dumana benzer. Bilirsin ki toz duman kalktığı zaman, göz sağlam da olsa bir şey göremez.

* Ey insan! Allah seni topraktan yarattığı için alçak gönüllü ol. Ateş gibi haris, inatçı olma ve dünyayı yakma. Korkunç ateş yükseldi, sivrildi.

Toprak ise acz ile tevazu gösterdi. Ateş böyle yükseldiği, yani kibirlendiği için ondan mel’un şeytan yaratıldı. Toprak alçak gönüllülük gösterdiği için ondan da Âdem yaratıldı.

* Tevazu, senin dereceni yükseltir. Kibir ise seni yerden yere vurur.

* Hakk’a karşı iyi,  halka karşı kötü olan kimse, ibadetinden bir fayda sağlayamaz.

* Allah Teâla’nın eşiğinde acizlik, zavallılık ve biçarelik, kendi ibadetine güvenerek gururlanmaktan iyidir. Allah’tan korkan günahkâr, ibadetine güvenen abidden daha iyidir.

* İnsanın başına akıl ve beyin lazım; sarık değil. Baş büyümekle insan büyümez. Su kabağı da büyük ama içi boştur ve koftur.

* Irmaktan sıcak su iç; fakat asık suratlı adamın elinden soğuk şeker şerbeti bile içme. Kaşları sofra çatık kimsenin ekmeğini yemek haramdır. Yüzü ekşi adamın balı acı olur.

* Sen kendini akıl ve bilgi ile dolu sanıyorsun. Dolmuş kap tekrar doldurulur mu? İddia ile dolusun ve bunun içindir ki boş gidiyorsun. Kafandan o kuru iddiaları, gururu çıkar, at. Boş gel ki dolu dönesin.

* Saadet ancak Allah’ın lütfu ile elde edilebilir. Kol kuvvetine güvenerek dövüşmek, vuruşmakla değil. Yüce felek istemezse devlet, kahramanlıkla kemende girmez. Ne karınca zavallı, aciz ve zayıf olmakla aç kalır; ne de aslanpençesi kuvvetli olduğu için her zaman karnını doyurabilir.

* Zorla kim mes’ut olabilir? Kim, körün gözünü sürme ile açabilir? Damarı bozuk olanlardan iyilik ve hayır gelmez. Köpek mertlik yapamaz. Bütün Yunan ve Roma filozofları bir araya gelseler zakkumdan bal yapamazlar. Çalışmakla söğüt ağacının dalında gül bitmez. Zenci, hamamda yıkanmakla ağarmaz.

* Taşın üzerine tohum serpenin harman vakti eline bir tek arpa tanesi bile geçmez.

* İnsan isen normal yemek ye. Karnını çok doldurma. Sen insan mısın, yoksa küp müsün? İnsanın içi yalnız ekmek yeri değildir. Orası yemekle beraber zikir ve nefes yeridir. Fakat hırs ve tamah tulumuna nefes bile ayağını zor uzatıyor. Nasıl olur da oraya zikir de sığar?

* Bağırsağı geniş olanlar dar yürekli olurlar. Arzularına mukavemet edemezler. İştahları kabarır. Mide elin bağı ve ayağın zinciridir. Karnına kul ola Hakk’a kulluğu zor eder.

* Sırası gelmeden konuşma, söz söyleme. Meydan bulmadıkça topunu sakla. Sözü, ölçüyü kaçırmadan söyle.

* Çok konuşanın kulağı tıkalıdır. Nasihat ancak susana tesir eder. Nefes nefese durmadan konuşacak olursan kimse sözünün zevkine varmaz. İsabetsiz yüz tane o atacağına, bir tek ok at, fakat hedefe isabet ettir.

*Biri senin yanında herkesin aleyhinde konuşuyorsa, zannetme ki başkalarının yanında seni teşekkürle anar…

*Gerçeği gören kimse bir ölünün üzerine toprak attığı zaman, o toprağı ölüye değil, kendi üzerine attığını bilir ve kendine yüreği yanar.

*Söz dinleyen, Cenab-ı Hakk’ın emrini yerine getiren güzel ve iyi kadın, fakiri padişah yapar.

*Kadın dindar ve tatlı dilli ise artık onun güzelliğini, çirkinliğini aramak abestir. Çirkin fakat güzel kadın, peri yüzlü lakin huysuz ve geçimsiz kadından daha makbuldür.

*Bir evde kadının sesi yüksek çıkıyorsa o evden hayır gelmez.

*Adının unutulmamasını istersen, çocuğuna ilim, hüner, marifet öğret ve onu akıllı fikirli yetiştir. Böyle yetiştirmezsen yerine adam bırakmamış olursun.

*Babanın nazlı büyüttüğü evlat sonra çok sıkıntı çeker. Evladını seviyorsan nazlı büyütme. Daha küçük yaşta iken dindar ve bilgili yetişmesi için gayret et. Arada bir onu azarla. İyi şeyler içinde mükâfat ver ve kötü şeyler içinde onu korkut. Yeni öğrenmeye başlayan çocuk için takdir ve aferinler, hocanın tehdit ve azarından daha faydalı olur.

*İster aslan ol, istersen tilki. Ne mertlikte ve ne de hile ile insanlardan kurtulamazsın. Şöyle ki; Tahammüllü olanlara: Korkusundan sesini çıkaramıyor derler. Yiğit ve şecaatli olanlara: Herif keçileri kaçırmış derler. Az yiyen için: Mirasçılarına saklıyor derler.  Helalinden yiyip içene: Pisboğaz, mideci derler. …derler… derler.

                                                                                          

       

Bu yazı toplam 3820 defa okunmuştur
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları

İMSAKGÜNEŞÖĞLEİKİNDİAKŞAMYATSI
04:2205:4411:4514:5817:3418:49

Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Eğitimle Diriliş | Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.